Afganistan'da yaşanan olaylar sebebiyle tüm dünyada  diplomasi trafiği artışa geçti. Bölgesel hareketlilik aynı zamanda Körfez ülkelerin tedirginleri tarafından da yakından takip ediliyor.

Yeni değişen dengelerle birlikte uzun süredir sistemlerini revize eden Suudi Arabistan ve BAE, toplumsal ve kültürel gelişimine Afganistan'da yaşananların engel olabileceği düşüncesinde...

Arap ve İslam hareketi üzerinde yoğunlaşan terörist kalıplı cihat gruplarının artışa geçmesi ve Taliban 'dan cesaret alması, oluşturdukları yeni batı destekli diplomasi dengelerine tehdit oluşturacağının da farkındalar.

Bu durum Körfez ülkelerini başta Suudi Arabistan ve BAE olmak üzere, BELİRLEYİCİ yeni tedbirler alma adına bölgesel iş birliği yoluna itiyor.

Son zamanlarda Türkiye'nin Mısır ile geliştirdiği ilişkiler, bölgesel diplomasinin gelişimi açısından doğrusal bir örnek sundu. İsrail'in yeni değişen yönetimi ve Suudi Arabistan ve BAE ile de bu ilişkilerin önümüzdeki günlerde revize olabileceğini söylemek mümkün.

Türkiye' nin İsrail'e ılımlı adımları olduğunu görebiliyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsrailli mevkidaşı araması iki ülke arasındaki ilişkilere yönelik yumuşatıcı etki yaptı.

Hatta uzun süredir isimleri yanyana dahi gelmeyen iki ülke olan BAE- Türkiye görüşmelerine şahit olduk. Ekonomi konuları her ne kadar ağırlıklı konuşulsa da bu büyük adım bölgesel stratejilerin yeniden oluşturulduğu algısını verdi.

Körfez ülkelerinin gözle görünen ortak endişesini İran'ın Arap dünyasından uzak ve bireysel tutumu oluşturuyor. 

Özellikle geçtiğimiz gün Biden ve İsrail'in yeni başbakanı Bennett arasında 90 dakika süren görüşmede    İran'a da yer verildi. 

İran'ın nükleer silah çalışmaları bölgede dikkat çektiği gibi ABD 'nin de geçtiğimiz yılların önemli gündem başlığı olmuştı. Bu konunun yeni Başkan Bennett ve bölgesel aktörlerin de önümüzdeki günlerde aktif ilgileneceği konular arasında olacağını söylemek mümkün.

Sonuç olarak ABD'nin 20 yıllık serüvenin bıraktığı etki Ortadoğu bölgesindeki aktörlerin yeniden ılımlaşan ve diplomasi faaliyetlerini geliştiren bir tabloya bırakacak gibi. Bölgede oluşan cihat yönelimli tehditleri bölge sınırlarını koruyan ve ortak yolda tedbirler aldırtan bir havaya dönüştüreceğe benziyor.

Böylece Ortadoğu'nun kaderini batı eli olmaksızın özellikle etkin güvenlik sınırını tehdit edici unsurlara karşı, yine bölge ülkelerinin oluşturacağı görüşmeler ile yol alabileceğini önümüzdeki günlerde görebiliriz. Tabi bunun mümkün olması için her ülkenin kendi ulusal çıkarları için mevcut ve geçmişte olan ilişki travmalarını ekarte ederek iş birliğini güdüleyici bir tavırda olmaları gerekiyor.

Sağlıklı ve mutlu günler dilerim.