Mikro dünyayı yöneten kuantum fiziksel yasalar ile yine mikro dünyanın ürünü olan insan düşüncesi birleştirildiğinde, temel anlamda bazı noktalar

Mikro dünyayı yöneten kuantum fiziksel yasalar ile yine mikro dünyanın ürünü olan insan düşüncesi birleştirildiğinde, temel anlamda bazı noktalar öne çıkmaktadır.
2. Mikro Evrende Kesiklilik (süreksizlik) ya da Kuantizasyon: Enerjinin aslında sürekli olmadığı fikri ilk kez kuantum fiziğinin en önemli kurucularından biri olarak anılan Max Planck tarafından ortaya atılmıştır.
Bu düşünce, o güne kadar var olan düşünceleri temelden sarsmış ve yeni bir dünyanın yani kuantum (atom altı parçacıklar) dünyasının doğmasına neden olmuştur. Madde yani kütle, mikro dünyada kuantizedir yani madde belli noktalarda bulunan atomlardan meydana gelmiştir. Einstein’ın “Enerji ile kütle eşdeğerdir.” (E=mc2) ifadesi ile bu fikir birleştirildiğinde enerjinin kuantize olması gerektiği hemen anlaşılabilir. Yani atom altı parçacıkların kütlesi yok denecek kadar az olduğundan enerji eşittir ışık hızının karesi ile hareket eden kuantlar olmaktadır.
İnsan düşüncesi fiziksel açıdan incelendiğinde enerji anlamına gelmektedir. Düşünce beyin hücreleri tarafından meydana getirildiğine göre mikro evrenin yasalarıyla yönetilmelidir ve kuantize olmak zorundadır. Gerçekte yaşam, beyinde düşünce kuantlarının oluşması ve bunların insan bedenini yönetmesi anlamını taşımaktadır. Herhangi bir düşüncenin yönetilmesi ya da yönlendirilmesi, o düşünceyi oluşturan çok küçük elemanter parçacıklar olan düşünce kuantlarının yönetilmesi anlamına gelmektedir. Bu olay ise bütün bir düşüncenin kontrol edilmesine oranla çok daha kolay olmalıdır. Çünkü düşünce kuantları enerji miktarı olarak değerlendirildiğinde, düşüncenin tamamına göre çok daha küçüktür. Bu anlamda yapılması gereken şey kuantum fiziği yasalarını kullanarak düşünce kuantlarının ortaya çıkışı ve gelişiminin çözümlenerek kontrol edilmesidir.
Herhangi bir olay ya da konu hakkındaki özellikle olumsuz ve rahatsız edici istenmeyen düşünceler bu şekilde ayıklanarak yok edilebilir ve istenilen türden yapıcı ve olumlu düşüncelerin ortaya çıkması sağlanabilir. Çekim yasası gereğince benzer düşünceler birbirini çeker, bunun için kesinlikle kötü düşünce ve olayları aklımıza getirmeyecek ve hep olumlu düşüneceğiz. Kuantumcular diyorlar ki, “Kötü olay ve düşünceleri sık sık aklınıza getirirseniz başınıza gelir.” Bizde de atalarımız, “Adama kırk gün deli dersen, deli olur.” “Hayır söyle, hayır olsun.” “Niyet hayır, akıbet hayır.” demişlerdir. Beyinden çıkan, istek ve korkularımızı oluşturan elektromanyetik dalgalar, bir anda kilometrelerce uzağa gidebilmekte ve başka beyinlerle beraber canlı cansız varlıklara nüfuz edebilmektedir. Geleceğimiz, irade-i cüziyemize bağlı olarak Allahü Teâlâ tarafından irade-i külliyesi ile şekillendirilmekte yani yaratılmaktadır.
3. Düşüncenin Matematiksel İfadesi: İnsan düşüncesi bir çeşit enerji olduğuna göre ona eşlik eden ve onu tanımlayan bir matematiksel dalga fonksiyonu yani düşüncenin fonksiyonu olmalıdır. Bu fonksiyon o düşünceye ait her türlü bilgiyi içinde barındırır. Dolayısıyla tespit edilmesi durumunda o düşünceye ait her şey bilinir duruma gelecektir. Özellikle istenmeyen düşüncelere ait fonksiyonların belirlenmesi ile o düşüncenin çözümlenmesi ve ortaya çıkmasının ya da yok edilmesinin sağlanması mümkün olabilecektir.
4. Mikro Evrende Dalga Fonksiyonu (Ψ): Mikro evrenin kuantize oluşu, daha sonra Erwin Schrödinger’i mikro dünyadaki bütün taneciklerin uyması gereken bir denkleme götürmüştür. Bu denklem ünlü Schrödinger Dalga Denklemi’dir.
Yani parçacıklar uzayın belli noktasında belli bir anda belirli bir olasılıkla var olabilmektedir. Böylece klasik fizikteki determinizm (fizik ve kimya kanunlarına uyma mecburiyeti) ortadan kalkıyor ve ihtimaller devreye giriyor. Artık hiçbir şey eskisi kadar kesin değil ya da hiç kesin değildir. Ancak bazı olasılıklarla tanecikler belli yerlerdedir. Gerçek odur ki mikro dünyada kesinlik yok ve ihtimaller vardır.
Allahü Teâlâ da ezelde takdir ettiği olayları, bazı şartlar altına değiştiriyor. Muallak olan kaza, kişinin güzel bir hareketiyle değişebiliyor. Sadaka belayı önler. Sadaka veren bir müminin bir trafik kazasına bağlı ölümü gecikebiliyor ve ömrü uzuyor. Kaza muallak ise belli şartlarda değişebilir. Ancak takdir edilen olay kaza-i mübrem (mutlaka olacak) ise bu değişmez.
5. Mikro Evrende Tünel olayı: Kuantum fiziğinin diğer bir önemli gözlemi, tünel olayı olarak isimlendirilen olaydır. Bu olay bize mikro dünyada, mesela bir elektronun olmaması gereken yerde bulunabileceğini göstermiştir. Klasik açıdan bir elektron kendi enerjisinden büyük bir duvarı aşarak duvarın arka tarafına geçemez. Oysa kuantum mekaniksel denklemler ve gözlemler göstermiştir ki, bu mikro dünyada her an gerçekleşen olağan bir olaydır. İnsanların yaşamları boyunca karşılaştıkları ve aşılması mümkün olamayan engeller (fikrî ve hayatî sorunlar) gerçekte özel bir teknik ile yani tünel olayı ile aşılabilir. Bu bir elektronun gerçekleştirdiği tünel olayından asla farklı değildir. Bunun için gerekli koşulların sağlanması ve nasıl yapılacağının kuantum mekaniksel anlamda belirlenmesi gerekmektedir. Böylece üstesinden bir türlü gelemediğimiz hayatî sorunlarımızı bu özel teknik sayesinde yeterli enerjimiz olmasa dahi aşabilecek ve yeni ufuklara doğru rahatlıkla yol alabileceğiz.
Mesela, hiss-i kable’l-vuku dediğimiz telepati olarak adlandırılan olay. Beynimizden çıkan elektromanyetik dalgalar kilometreleri aşıp, hedef kişinin beynine nüfuz edebilmektedir. Uranyum gibi radyoaktif maddelerin yaydığı, alfa, beta ve gama ışınları katı cisimler içinden geçip insanların hastalanmasına sebep olurlar. Radyo-telsiz dalgaları evlerin içine girip radyoda ve telsiz cihazında ses haline dönerler. Mikro evren denilen atom altı parçacıklar dünyasında buna benzer olaylar her an olmaktadır.
Belki sizlerin de başınıza pek çok kere gelmiştir. Veya hemen yanı başınızda ki bir kişinin beynine mesaj göndermişsinizdir. Tabi sadece beyin değil kalp de işin içine girmektedir. İnsan sevinç veya üzüntüyü beyninde değil önce kalbinde hisseder ve elini kalbine götürür. Büyüklerimiz “Kalpten kalbe yol vardır.” demişlerdir. İki kişi bir araya gelse bileşik kaplar kanununa göre, birinin kalbinden (manen yüksek olanın kalbinden) diğerinin kalbine bir şeyler akar ve onu kendi seviyesine çıkarır. Kendi kalbi, vermekle alçalmaz. Bu zaten kimya kanunudur. Kimyasal reaksiyonlarda elektron veren atomun elektrik değeri yükselir. İşte kimya kanunu ile ispatlı, din büyüklerimiz diyorlar ki, “Veren el, alan elden üstündür.”