6. Mikro Evrende Heisenberg Belirsizlik İlkesi: Olasılıklar fikri daha sonra Heisenberg’i olasılıkların olduğu yerde bel

6. Mikro Evrende Heisenberg Belirsizlik İlkesi: Olasılıklar fikri daha sonra Heisenberg’i olasılıkların olduğu yerde belirsizlikler de vardır fikrine götürmüş ve kendi adıyla anılan yine çok önemli bir yasa olan belirsizlik ilkesini ortaya koymasını sağlamıştır.


Bu ilke de dalga fonksiyonunu desteklemektedir. Bu ilkenin sosyal olaylara etkisi, kişinin niyet ve iradesine bağlı olarak, olayların sonucunu değiştirebilmektedir. Yani tedbir takdire denk düşerse netice kişinin istediği gibi olur. Üç gün üst üste, tombala torbasından 77 numaralı tombalayı ortalama 300 tombala arasından çektim. Bunun hikayesini müteakip yazılarımda yazacağım. Kuantum fiziği araştırmaları sırasında yapılan pek çok deney, gözlemcinin isteği doğrultusunda neticelenmiştir. Ben bunu önceki iki kura çekiminde de yaşadım. Orta okula girerken yabancı dil seçiminde ve liseye geçişte de okul seçiminde hep istediğim sonuçlara ulaştım. Kalbinden samimi olarak iste. Allahü Teâlâ veriyor. Zira vermek istemese istek vermezdi.


7. Mikro Evrenin Dual (İkili) Yapısı: Fizikçileri şaşırtan bir başka çok önemli konu da mikro evrende ya da atomik boyutlarda maddenin ve ışığın dual (ikili) karakteridir. Diğer bir deyişle madde yani tanecik yani elektron veya kuantlar bazen dalga karakterine bazen de tanecik karakterine bürünür. Aynı ikili karakter ışık için de net bir şekilde gözlenmiştir. Işık bazen tanecik yani foton gibi bazen de dalga gibi davranır. Ancak ya biri ya da öteki duruma hakimdir. İkisi de aynı anda var olamazlar.


8. Karşılıklı Etkileşim (Correspondence) İlkesi: Kuantum fiziği ile klasik fizik arasındaki ilkeler ve yasalar bu denli çelişkili olduğuna göre bu ikisi acaba nerede ve nasıl kesişebilir diye bakıldığında şu sonuç net olarak bulunmuştur. Kuantum fiziği yasalarından klasik fizik yasaları elde edilebilmektedir (tümevarım ilkesi). Yani mikro dünyanın verilerinin birleştirilmesi ile makro dünya hakkında bilgiler ve sonuçlar elde edilebilmektedir. Fakat makro dünya (klasik fizik) yasalarından, mikro dünya (kuantum fiziği) yasaları elde edilemez.


Yukarıda çok kısaca ifade edilen ve bunlar gibi birçok bilimsel yasa, düşüncelerin de üretildiği ve yönetildiği yer olan insan beyninde gerçekleşmektedir. O halde yapılması gereken şey bu yasaların yardımıyla insan beyninin işleyiş mekanizmasını kuantum fiziği yasaları ile yeniden çözümlemektir.


Düşüncede Tümevarım İlkesi: İnsan beyninde meydana gelen düşünce kuantlarının birleştirilmesi ile düşüncenin bütünlüğü yani makro düşünceler elde edilebilir. Böylece mikro düşünce kuantlarından makro düşünce bloklarına geçiş yapılabilir. Bu düşünce blokları doğrudan yaşamımıza ait düşünceleri, kararları, eylemleri kısacası her şeyi kapsamaktadır.


Sonuçta insan beynindeki düşüncelerin fizyolojik anlamda çok küçük elektronik sinyallerden meydana geldiği ve dolayısıyla da enerji olduğu gerçeğinden hareketle insan düşüncesinin de kuantize olduğu ortaya çıkmaktadır. O halde sorun bu düşünce kuantlarının kontrol edilmesi ve yönetilmesi sorunudur. Ancak çözümlemenin belki de en önemli aşamasını mikro evrendeki kuantum fiziksel yasaların insan düşüncesine uyarlanması oluşturmaktadır. Düşüncenin süreksizliği ya da kuantize olduğu gerçeğinden hareketle hepimizin sıkıntıya girdiği ve istemediği ya da kurtulmaya çalıştığı düşüncelerden ve dolayısıyla da eylemlerden kurtulması mümkün olabilecektir. Bir anlamda insanın kısmi mutluluğu bu şekilde ciddi olarak artırılabilir. Ancak bunun için sadece düşünce yönetiminin kuantum mekaniksel teorilerinin geliştirilmesi yetmez. Buna ilaveten bu modellerin insana kazandırılması için nasıl bir eğitim sürecinin gerektiği de ortaya konmalıdır. Bu gerçekte ciddi çalışma ve sabır gerektirmektedir.


Zamanımızda inançsız bir kısım insanlar, her şeyi madde ile açıklamaya çalışıp maneviyatı inkâr ederek, bazı metotlarla eğitim verip insana mikro evrene müdahale edebilme kabiliyetini kazandırdıklarını iddia etmekteler. Kuantum fiziği ilkelerini, bozuk düşüncelerini kabul ettirmek ve insanların imanını çalmak için kullanmaktadırlar. Her şeyi insan kendisi yaratır, başına gelen her şeyden mesuldür, demekteler. Tek yaratıcı vardır, o da Allahü Teâlâ’dır. Halbuki bu kuantum fizik yasalarının, insan düşüncelerine nasıl uyarlanacağının eğitimi, asırlardır, tasavvuf mütehassısları tarafından başarı ile yapılarak binlerce alim ve evliya yetiştirmişlerdir. Tasavvuf mütehassısları bu eğitim sürecini nasıl olması gerektiğini bilen âlimlerdi. Bu konuda daha fazla bilgi arzu edenler, ikinci bin yılın yenileyicisi, “Sıla” ismi ile adlandırılan, Hazret-i Ömer’in “radıyallahü anh” 28’inci torunu İmam-ı Rabbanî Ahmed Farukî Serhendî hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” Mektubat adlı eserlerini okuyabilirler.


Her şeye rağmen, kısa bir süre sonra insan zekâsının harika birikimleri ve (Allahü Teâlâ’nın ilminin sınırları içerisinde olan) kuantum fiziği vasıtası ile yine insanların ortaya çıkardığı ve insanın mutluluk yollarını tıkayan engeller rahatlıkla aşılabilecektir.


Hakiki başarıya ve bunun sonucunda da sonsuz mutluluğa yani Cennet hayatına giden yollar önümüze serilecektir. Ama bir tasavvuf mütehassısı, mürşid-i kâmile tabi olmak kaydıyla. Yoksa bazen o anda olacağını bilmediğimiz bazı arzularımızın gerçekleştiğine şahit olabiliriz ve bunu şansa bağlarız. Oysa dinimizde tesadüfe yer yoktur, tevafuk vardır. Her şey Allahü Teâlâ’nın dilemesi ve ilminin sınırları içerisinde yaratılmaktadır.


Son zamanlarda Türkiye’de sosyal medya aracılığıyla, muhafazakâr gençliğin dinden uzaklaşıp uzaklaşmadığı, deizme ya da ateizme bir yöneliş olup olmadığı tartışılıyor. Dinimizin temel esaslarını ve iman bilgilerini bilmeyen kişilerce yapılan bu yanlış ve kasıtlı telkinler sonucunda gençler arasında, hatta İmam Hatip liselerini bitirenler arasında dahi -içlerinde din dersi öğretmenleri de var- ateizmin ilk basamağı olan deizm belâsına maruz kalmaktadırlar. Deizmde şöyle bir Tanrı anlayışı var: “Tanrı var ama hayata karışmaz. Yaratan biri var, her şeyi yaratmıştır ama yarattıklarına karışmaz. İnsanlar kendi hayatlarını kendileri düzenlerler." Bu deistlerden bazıları, “Tanrı var mı yok mu bilmiyorum, beni çok da ilgilendirmiyor artık." diyor. “Allah var inanıyorum ama -haşa- Allah bana karışamaz, ben hiçbir emrine ve yasağına uymam, hayatımı dilediğim gibi yaşarım. Kendi geleceğimi ben yaratırım.” diyorlar. Bu misaller daha da artırılabilir. Dikkat ettiyseniz bu sapık ifadelerle, “Sır” kitap ve filmindeki bozuk ifadeler örtüşmektedir. Böylelikle dinini bilmeyen hatta dinini öğrendiğini zanneden insanların imanlarını çalmaktadırlar.