Kuantum fiziğinin sosyal hayata etkisinin daha iyi anlaşılması için misallere devam ediyorum.

Kuantum fiziğinin sosyal hayata etkisinin daha iyi anlaşılması için misallere devam ediyorum.


BİTKİLERİN İNSANLARLA İLETİŞİMİ


1973 yılında Sentez adlı bir kitap ilgimi çekti, aldım. Batıdan çeviri yapılmış, kendisini Pascal zanneden bir adamın kitabı idi. Bu kitapta, bitkilerin insanları işitebildiklerini, tanıyabildiklerini ve hatta düşüncelerini okuyabildiklerini gösteren, batılı bilim adamlarının yaptıkları bir dizi deney anlatılmaktaydı. Hatta bitkilerin yan odada olan olayları dahi algılayabildiklerini gösteren bir deney mevcuttu. Şimdi size bu deneyleri anlatayım.


Deney 1. Bir odaya saksı içinde geniş yapraklı bir bitki koyup yapraklarına elektromanyetik tepkileri ölçmek için elektrotlar bağlıyorlar. Odaya bir adam giriyor ve bitkinin yapraklarını yakacağını söylüyor. Bitkiye bağlı elektronik sayacın ibresi çılgınca titreşiyor. Bitki işitiyor ve tepki veriyor.


Deney 2. Yine aynı bitki deney için hazırlanıyor. Odaya başka bir adam girip bitkinin yapraklarını yakmayı düşünüyor. Bitki aynı şekilde çılgınca bir tepki veriyor. Bitki düşünceyi okuyor.


Deney 3. Aynı bitki deney için tekrar hazırlanıyor. Bu sefer önceki adamlardan birisi içeri giriyor. Bitki yine ibreyi çılgınca titreştirecek şekilde tepki veriyor. Bitki kişiyi tanıyor.


Deney 4. Elektrotlara bağlanmış bir bitki, deney için hazırlanıyor. Yan odada kaynayan su içerisine canlı canlı ıstakozları atıyorlar. Netice yine aynı, bitki tepki veriyor ve cihazın ibresi şiddetle titreşiyor.


Yazar bunun mikrolar adını verdiği çok küçük parçacıklar -yani kuantlar- vasıtasıyla olduğunu söylüyor. Makalelerimi başından beri okuyanlar bunun kuantum fiziği etkisi ile olduğunu anlamışlardır. Şimdi bu madalyonun bir yüzü, insan ile bitkilerin arasında ki iletişimin bir yönü. Bir de insanların bitki ve diğer mahlukatın yaydığı elektromanyetik dalgaları yakalayıp iletişim kurmaları olayı var. Tabii batılı bilim adamları İslamiyet hakkında bilgi sahibi olmadıkları ve o yıllarda henüz uzak doğu ilimlerinden haberdar olmadıkları için bitki ve insan arasındaki iletişimin ikinci yönünü belki akıllarına bile getirmediler.


MERKEZ EFENDİ’NİN ÇİÇEKLERLE İLETİŞİMİ


Tasavvuf mütehassıslarının bu konuda yetiştiklerini ve talebelerini de yetiştirebildiklerini yazmıştım. İşte bunu açıklayan bir misal:


Sümbül Efendi İstanbul’un büyük evliyalarındandır. Talebelerinden Merkez Efendi’yi çok sevmektedir. Fakat diğer talebeler bu durumu kıskanmaktadırlar. Bir gün Sümbül Efendi talebelerinden kırlardan bir demet çiçek toplayıp getirmelerini ister. Hocalarını memnun etmek için her biri bir yana dağılıp birer demet çiçekle hocalarının yanına dönerler. Fakat saatler geçer, Merkez Efendi bir türlü dönmez. Diğer talebeler içlerinden sevinirler. Çünkü hocalarının çok sevdiği Merkez Efendi gelmemiş ve emir yerine getirilmemiştir.


Nihayet uzun bir süre sonra Merkez Efendi, elinde bir demet sararıp solmuş çiçekle gelir. Diğer talebeler yine sevinirler. Merkez Efendi hem geç gelmiş hem de solmuş bir demet çiçekle gelmiştir. Hocası sorar:


- Oğlum nerede kaldın, niye bu kadar geciktin?


- Efendim, hangi çiçeğe koparmak için gittiysem, Allahü Teâlâ’yı zikrettiklerini gördüm. Lisanı hal ile boyunlarını büküp bizi koparma dediler. Fakat siz de çiçek getirmemizi istediniz, emrinizi yapmamak da olmaz. Emrinizin yerine gelmesi için bu vakte kadar dolaştım ve önceden koparılmış ölü çiçekler aradım ve sonunda bu bir demet çiçeği bulup geldim. Affedin hocam.


Sümbül Efendi kalplerinden geçeni okuduğu için diğer talebelerine dönerek şöyle der:


- Şimdi anladınız mı kardeşinizi niye daha çok sevdiğimi? Sizler çatır çatır çiçekleri sökerken, o onların zikrettiklerini duyup kıyamadı koparmaya.


İşte bu kıssadan Merkez Efendi’nin, kalben ve beyin fonksiyonları olarak bir elektronik cihazın hassasiyetine kavuştuğunu anlıyoruz. O zaman bunun keramet olduğunu biliyorduk. Şimdi ise bu kerametin, Allahü Teâlâ’nın ilim sıfatının sınırları içerisinde olan kuantum fiziğinin bu olaya etkisi ile olduğunu anlayabiliyoruz. Demek ki insanlar da canlı, cansız her mahlûkun düşünce ve hissiyatını okuyup anlayabilirler.


KUANTLARIN UZAK DOĞU TEDAVİ METOTLARINDAKİ ROLÜ


Bugün Rusya ve uzak doğuda tıp eğitimi almış olanların birçoğu, biyoenerji, aura, enerji merkezleri, yoğunlaşma (yoga), astroloji, akupunktur, parapsikoloji gibi konularda da eğitim alıyorlar. Bütün canlı cansız her şeyin, etrafı aura denilen ve renklerle görülebilen ve Kirlian tekniği ile resmi çekilebilen bir enerji perdesi ile çevrilidir. İşte bu biyoenerji uzmanları, bir insana baktıkları zaman, o insanın sağlık durumuna göre teşekkül eden aurasını görebiliyorlar. Yani bir bakış ile insanın elektromanyetik röntgenini çekiyorlar. Hasta olan organlarını söyleyebiliyorlar. Kuantum fiziğinde, düşünce dalgalarındaki güç yani enerji, E=mc2 formülü gereğince elektromanyetik dalgalara eşittir. Yani enerji demek kuant demektir. Çünkü kütlesi sıfır. Uzak doğu tedavi metotlarına baktığımızda da enerjinin yani kuantların, dolayısıyla elektronların iş başında olduğunu görüyoruz.


Aşağıda ki Kirlian tekniği ile görüntülenen resimde aynı elde bulunan parmaklar arasındaki enerji yani elektron akışını görüyorsunuz. Yanında ki resimde de insan enerji alanları görülmektedir.


                           



Bedenimizdeki Elektrik Enerjisi                               


 

 

 

 

 


    İnsan Enerji Alanları


                       


 

 

 

 

Kirlian tekniği ile görüntülenen yaprağın             


 

 

 

 

 

Biyoenerji uygulamasıyla enerji yönlendirme


Aurası (Enerji alanı)


                                   


 

 

Sağlıklı bir insanın aurası (Enerji alanı)                              


 

 

 

 

 

 

    Sağlıksız bir insanın aurası (Enerji alanı)


 

 

 

 

 

İnsan için ilim açısından yine en çok araştırılması gereken konuların başında, insan bedeni ve üzerindeki “enerji noktaları”, bunun çevreyle ilişkileri, yanı sıra madenler, hayvanlar ve bitkilerle insanın iletişimi gelmektedir.


“Düşünce” kendini çok hızlı değiştirerek çok yüksek oranda titreşen saf bir enerji biçimidir. Biz de enerjiden oluşuyoruz. Katı bir kütle gibi görünen vücutlarımız, sürekli hareket halinde bulunan çok miktardaki enerji parçacıklarından (kuantlardan) başka bir şey değildir.


Vücudumuzdaki enerji merkezleri, evrenden hayat enerjisini alıp vücuda dağıtırlar. Bu enerji merkezlerinin açık tutulmasına çalışmak çok önemlidir. Kozmik bilimde hastalıklar, her zaman enerji merkezi seviyesindeki bir enerjinin tıkanması olarak ifade edilir. İnsan vücudunda 400 bin enerji boyutunda meydana gelen tıkanıklıklar, bu enerji noktalarının akupunktur ile uyarılarak dışarıdan verdiğimiz enerji yani kuantlar ile açılarak tedavi yapılır.


Prof. Dr. Ahmet Maranki, Kozmik Bilim ve Bilinçle Yaşam Enerjisi adlı kitabında, kuantum fiziğinin temelini teşkil ettiği biyoenerji, aura, astroloji, akupunktur, parapsikoloji, yoga, kozmik bilim ve vücuttaki enerji çıkış noktaları çakralar hakkında bilgiler veriyor. Maranki kitabında, kuantum fiğinin sosyal olaylara etkisine şu satırlarla dikkat çekiyor:


“Dünya güçleri, nöro-elektronik dalgalar konusundaki teknolojileri geliştirmekle meşguller. Binlerce kişi sadece beynin nöronlarını, davranış biçimlerini inceliyorlar. Nöronlar davranışları nasıl etkiler diye bir çaba içindeler.


Radyo ve elektromanyetik dalgalar ile insanlar etkilenmekte, değişik fikirlere sahip olmaları sağlanmakta.


Nörotik elektromanyetik dalgaların insan üzerindeki etkileri üzerine, ülkemizde hiçbir çalışma yapılmış mıdır?


Elektronik telepati nedir? Acaba duygu ve düşünceler bilgisayar ortamına aktarılıyor mu?


Parapsikoloji Türkiye’de kabul edilmezken, bugün bütün dünyada, insan zihnini kontrol için kullanılmıyor mu?


Kuantum fiziği, ülkemizde fizikçilerimizce araştırılmış mıdır? Kuantum fiziği teorileri asrımızın problemlerine bir çözüm yolu mu yoksa?”


Birbiriyle bağlantılı olduğu için kuantum fiziği uygulamalarının başka bir boyutu olan kozmik yaşam enerjisinden biraz bahsettik.