Türk Demokratik Sistemi’nde yıllanmış bariz görünüm, %70 sağ, %30 da sol oylardır. Kendisini, sağda veya solda gören partiler, bu tablodan oy alabi

Türk Demokratik Sistemi’nde yıllanmış bariz görünüm, %70 sağ, %30 da sol oylardır. Kendisini, sağda veya solda gören partiler, bu tablodan oy alabilmek için siyaset yaparlar. Çok partili Demokratik Sisteme geçilmeden önce, sadece CHP olduğundan, tüm oyları, blok olarak alıyordu.
1950 yılından sonra, genelde, İktidara, %70 sağ blokun çoğunluğunu alan parti veya partiler geliyordu. Sadece, 1973 seçimlerinde, Sn. Ecevit’in, halka dönük, Karaoğlan efsanesi sonucu bir defaya mahsus, sol oylar, %41 olabilmiştir. Buna rağmen, Sn. Ecevit, 213 milletvekiliyle, tek başına hükümeti kuramamış, gene sağdan 11 milletvekili bulup, bunların herbirine, Bakanlık vererek, iktidar ve Başbakan olabilmiştir.
Şimdi bakıyorum seçimlere, 16 parti katılıyor, seçim kampanyalarında, bu partilerin hepsi iktidara geleceklerini söylüyorlar. Hayret ediyorum, acaba bu dediklerine, kendileri inanıyorlar mı? Neticede, 1 Kasım 2015 seçimleri, AKP, CHP, MHP ve etnik ayrımcılık yaparak, gerçek yüzü Türk toprakları üzerinde, bir Kürt Devleti kurmak isteyen, HDP arasında geçmiştir. CHP’den ayrılıp, Anadolu Partisi’ni kuran, Sn. Tarhan, siyasi mücadelenin zorluklarını kabul ederek, partisini kapatmaya karar vermiştir. Bu, biraz geç kalmış bir gözlemdir.
Sn. Tarhan, grup Başkan vekilliğine kadar yükselmiş olduğu CHP içinde, kalıp orada mücadele verseydi, daha iyi olurdu. Aslında, durum bütün küçük partiler içinde aynıdır.
Şimdi, size 1 Kasım seçimlerinde, seçime katılıp iktidar olacaklarını ifade eden partilerin aldıkları oyları verceğim. Millet Partisi, 19.000, Vatan Partisi, 114.000, Hak-Özgürlük Partisi, 105.000, Saadet Partisi, 320.000, DSP, 30.000, DP, 68.000, BTP, 48.000, Halkın Kurtuluşu Partisi, 80.000, LDP, 25.000, BBP, 250.000, Kominist Parti, 50.000, Doğru Yol Partisi, 13.000 kişiden oy alabilmişlerdir.
Şimdi soruyorum, 54 milyon seçmenden, böyle küçük oyları alan ve her seçimde hep aynı durumla karşılaşan partilere yazık değil mi, bu oylarla siyaset yapmaya değer mi? Bu oyları alan partilerin, bırakın iktidar olmaları, TBMM’ne girebilmeleri katiyyen mümkün değildir. Örneğin, DSP, Vatan Partileri neden CHP ile birleşmezler? Gene BBP, Millet partisi, BTP, neden MHP’ye katılmazlar? Ayni şekilde, Milli Görüş çizgisinden gelen, Saadet Partisi’nin AKP’den farkı nedir? Merkez Sağın, ağır topları olan, uzun yıllar iktidar olup, Türkiye’ye büyük eserler kazandıran, Demokrat, Doğruyol, ANAVATAN partileri için durum biraz değişiktir. Aslında, bu partilere mensup kadrolar ortada kalmışlardır. Anap ve Doğruyol Liderliği, birbirlerini yiyerek, iktidarı adeta, AKP’ye ikram etmişlerdir. Eğer, ANAP ve DYP Partileri, zamanında birbirlerini bitirmeselerdi, 14 yıldır iktidarda olan ve her seçimden güçlenerek çıkan, AKP’nin iktidara gelebilmesi asla mümkün olamazdı. AKP, bu Merkez Sağ mücadelesini, kendi lehinde gayet güzel kullanmıştır. Merkez sağın güya birleşmesinden doğan, Demokrat Parti ölü doğmuştur. Zaten aldığı oy yukarda bellidir. Anap’lıların anlamakta zorluk çektikleri husus, Turgut Özal’ın kurduğu ANAP’ın neden kapatıldığı, il binalarına, diğer varlıklarına başka bir partinin neden el koymasına izin verildiğidir. Evet, bazen partiler, baraj altında kalabilirler, işte, CHP, MHP, baraj altında kalmışlar, ancak tekrar toparlanarak, TBMM’ne girebilmişlerdir.
Şimdi, bu noktada akla şu husus gelebilir; neden, ANAP ve DYP kadroları AKP’ye geçmemişlerdir? Evet, bu partilere mensup bazıları, AKP içinde yer bulmuşlardır. Ancak, ANAP ve DYP kadrolarının, AKP ile Laik Demokratik Cumhuriyet, Atatürk ilke ve inkılapları, İnsan hak ve hürriyetleri, fikir ve ifade özgürlüğü, insanların yaşam biçimlerine müdahale konularında geniş anlayış ve farklılıkları mevcuttur. Ne yazık ki ANAP ve DYP’ye mensup herbiri birbirinden değerli, çok iyi yetişmiş, medeni, çağdaş, batılı insanlar, Milletvekilleri, Bakanlar Kadrolar köşelerine çekilmiş, siyaset yapabilecekleri siyasi partiden yoksun, öylesine beklemektedirler. Bu kadrolar, Türkiye’ye çağ atlatan, büyük güçlü Türkiye’yi kurabilen, şahsiyetli, itibarlı, dış politika uygulayan büyük bir misyondan, Menderes, Demirel, Özal çizgisinden gelmektedirler. Ortada ilginç bir durum daha var. Oyu, %25-27’lerde dolanan, bu oy potansiyeliyle, asla tek başına iktidar olamayacak olan CHP, nedense, partileri olmadığı için, siyasetin, şimdilik dışında kalmış olan, kendisine yakın olabilecek bu Merkez Sağ oyları kendisine kanalize etmeyi bir türlü düşünememektedir. Oysa, asıl oyu, %15 olan AKP’yi bu merkez sağ oylar ve kadrolar, iktidara taşımışlardır. Doğrusunu söylemek gerekirse 14 yılda AKP, önemli işler ve icraatlar yapmıştır. Hiçbir şey yapmadılar demek popülizmdir. Yapamadığı, tüm merkez sağı kucaklayacak, gerçek bir Türkiye partisi olamamasıdır. Tekrar ediyorum, Türkiye’de, Laik Demokratik Cumhuriyet’i tüm kurum ve kuralları ile yaşatacak, Atatürk ilke ve inkılaplarına yürekten bağlı, çağ atlayan, büyük ve güçlü, itibarlı Türkiye’yi, şiar edinen, çağdaş, medeniyetçi, muasır medeniyet düzeyine ulaşmayı hedef edinen, milli, ahlaki, dini değerlere saygılı insanların en yüce duygusu olan dini inanç ve itikatlarını oy almak için istismar etmeyen, kalkınma hamlesini yeniden başlatacak, tüm halkı kucaklayarak gerçek bir sosyal Refah devleti kuracak, gerçek bir Merkez Türkiye Partisine olan ihtiyaç her zamandan daha fazladır.
Siyaset, kendi değişim dinamiklerini, dinamizmini, kendisi yaratır. %70’lik merkez sağ oyları kanalize edecek Merkez Sağ Parti’nin, 2019’a kadar kurulması elzemdir. Bu yapılamadığı taktirde, AKP’nin 2023 yılına, belki de daha ötesine kadar iktidarda kalması bir vakıa olarak Türk Siyasetinde görülecektir.