ORDU

Kurtulmuş, gazetecilere yaptığı açıklamada, Ordu'ya her gelişinde Ünye'de doğduğu evde kaldığını söyledi.

Yardımseverliği, edebi ve tevazusuyla bir neslin yetişmesinde büyük emeği geçen rahmetli babası İsmail Niyazi Kurtulmuş'un, kendisiyle aynı ismi taşıyan dedesi Numan Kurtulmuş'la beraber yaklaşık 80 yıl önce İstanbul Fatih semtindeki bir apartmana taşındıklarını anlatan Numan Kurtulmuş "Ama köklerimiz burası" dedi.

Çamurlu Mahallesi'ndeki "Paşabahçe" olarak bilinen yerdeki Abdullah Haznedar Evi'nin denize bakan odasında doğduğunu açıklayan Kurtulmuş, çocukluğunda her yaz İstanbul'dan Ünye'ye geldiklerini ve 2 - 3 ay kaldıklarını anlattı. Kurtulmuş, "Bazen o eski Samsun vapurları vardı, buraya kadar gelir, Ünye'de açık denizde vapur durur, ondan sonra halattan iskeleler aşağı salınır, biz de küçük motorlara binerek buraya gelirdik. Yazın buraya gelmeyi iple çekerdik. Çok keyifli, son derece güzeldi" diye konuştu.

"Gazoz kapaklarıyla oynardık"

Oturdukları evin karşısında yazlık sinema olduğunu belirten Kurtulmuş, "O yazlık sinemada geceleri filmler seyredilir, güzel Ünye gazozları vardı, o gazozları içerdik. Sonra gazoz kapaklarını toplayıp onlarla oynardık. Çevredeki binaların hiçbiri yoktu, çok geniş ve güzel bir bahçeydi. Şu anda üzerinde durduğumuz bahçe de halen annemin hissesinde olan arsalardan bir tanesidir. Güzel, keyifli, çok nezih bir ortamdı Ünye günleri. Yaz günleri kapılar açık, herkes birbirine gider, eş, dost akraba güzel günlerdi" dedi.

Dedesi Abdullah Haznedar'a ait evde dünyaya gözlerini açtığını söyleyen Kurtulmuş, "Bu evin halen böyle korunmuş olması ayrı bir güzellik. Bir kere daha bugün burada olmaktan büyük keyif alıyorum" şeklinde konuştu.

Kurtulmuş, Ünye'de geçen yıllarına ilişkin şu anıları paylaştı:

"Çok hatıralarım var, rahmetli anneannemi hatırlıyorum, rahmetli dayımı hatırlıyorum, hemen yandaki bina da annemin amcasının eviydi. Çok güzeldi. O da iki katlı, küçük, her tarafında tarihi kapıları, tarihi sarnıçları olan bir binaydı, maalesef bugün bu hale geldi. Amcamın eşi Gülzade yengeyi hatırlıyorum, o güzel sohbetlerini, bütün aileyi bir araya toparlaması, onlar sofraya oturmadan oturulmazdı. Daha küçük zamanlarda bahçede koşarak kan ter içinde oynadığımızı, ısırgan otlarının arasından geçerken ayaklarımızın nasıl yandığını hatırlıyorum."
Editör: TE Bilisim