Kutadgu Bilig gibi muazzam bir şaheseri yazan Yusuf Has Hâcib Türk-İslâm edebiyatının ismi bilinen ilk şairi ve mütefekkiridir. 1019 yılında, Balasagun şehrinde doğan, Yusuf Has Hâcib nüfuzlu ve asil bir aileye mensuptur. İslâm’a inanç sağlam olan ana babası, Yusuf’u doğru yolda yetiştirmeğe çalıştılar. Balasagun'da yazmaya başladığı meşhur kitabına son şeklini Kaşgar'da vermiştir. 18 ay uğraştığı eserini 1069/1070(462) yıllarında tamamlayarak Karahanlı hükümdarı Arslan Han’ın oğlu Tabgaç Buğra Kara Han Ebu Ali Hasan'a sunmuştur. Hakan, eseri çok beğenmiş, ödül olarak Yusuf'a “Has Hâcib” (başmabeyinci) unvanını vermiştir. Yusuf Has Hâcib'in 1085 yılında 67 yaşında vefat ettiği ve türbesinin Kaşgar şehrinde bulunduğu söylenmektedir.

Kutadgu Bilig, "saadet veren, padişahlara layık" anlamına gelir. "Kut" kelimesi Uygur hükümdarlarına verilen İdi-Kut tamlamasında olduğu gibi haşmetmeab, şahane yerine kullanılmıştır. Bundan dolayı kitabın ismi "saadet veren ilim", "saadetli kılan bilgi" veya "padişahlara layık ilim" anlamına gelmektedir. İşte Kutadgu Bilik’e göre dilin önemi için birkaç tarihi sözler: 

“Sözünü tamamen anladım, fakat yaşayan birinin hiç konuşmaması imkânsızdır. Bil ki, ancak iki türlü insan konuşmaz: 

Biri bilgisiz, biri de dilsiz. Dilsizin dili konuşmaz, bilgisizin dili de sözünü saklayamaz. Bilgisizin dili daima kilitli olmalı ve bilgili insan da diline hâkim bulunmalıdır.” 

“Hükümdar bilir ki, bu dilin zararı insanın hayatına bile mal olur. İnsan, yaşadığı müddetçe, söz söylemez olur mu; lâkin gerekeni söyler, saklamaz. İnsanın konuşması için kendisine bir şey sorulmuş olmalı; sorulmadığı takdirde, ağzını açmamalıdır.” 

“Boş söz bilgisizin ağzından çıkar; bilgisiz adama âlim hayvan der. Boş ve densiz konuşan ayak takımıdır; onun başını yiyen de bu boş sözlerdir. Söz boş yere söylenirse, çok zarar getirir; söz yerinde söylenirse, faydalı olur.” 

“Bilgili insanlar vücutlarını yıpratırlar; bilgi ile avunurlar ve ruhlarını beslerler. Vücudun nasibi hep ağızdan girer; ruhun nasibi ise, doğru sözdür ve kulaktan girer. Bak, bilginin iki alâmeti vardır; bu iki şey ile insan bahtiyar olur. Bunlardan biri dildir, biri boğazdır; insan bu ikisine hâkim olursa, çok fayda görür. Bilgilinin boğazına ve diline hâkim olması lâzımdır; boğazını ve dilini gözeten bilgililere ihtiyaç vardır.”

“Sözün yeri sırdır; söz on’dur, fakat biri söylenmelidir. Biri söylenebilir, dokuzunun söylenmesi yasaktır; yasak sözler aslında esasında hep fenadır.”

“Fazla söz, sormadan söylenip, insanı usandıran sözdür. Az söz ise, sorulduğu zaman söylenen ve bir ihtiyacı karşılayan sözdür.”

“Sözü güzel ve iyice düşünerek söyle; ancak sorulduğu zaman söyle ve kısa kes. Çok dinle, fakat az konuş; sözü akıl ile söyle ve bilgi ile süsle.”

“Sözü bilenden dinlemeli ve sonra bilmeyene söylemelidir. Lüzumlu sözü büyüklerden dinlemeli ve ona göre hareket etmeleri için, küçüklere söylemelidir. Çok dinlemeli, fakat sözü birer birer söylemeli; bilgili hakîm bana böyle dedi. Çok söylemekle insan âlim olmaz; çok dinlemekle âlim başköşeyi bulur. İnsan, dilsiz de olsa, bilgili olabilir; fakat sağır olursa, bilgiyi elde edemez.”

“.....; dil ile söylenmezse, bilgi öylece kalır. Dile yalnız sövmek olmaz, övülecek tarafı da çoktur; sözün de övülecek ve sövülecek tarafları vardır. Bütün canlılar, bütün bu sayısız mevcudat Tanrı’nın birliğine dil ile şehadet getirir. Tanrı yüz binlerce mahlûku yarattı; onların hepsi Tanrı’yı dilleri ile överler. Vücut sahibi insana lâzım olan şeylerden biri dil ve söz, biri de gönüldür. Tanrı gönlü ve dili doğru söz için yarattı; sözü eğri olanları zorla ateşe atarlar.

Söz doğru söylenirse, faydası çoktur; eğri söz daima kötüdür. Doğru söyleyecekse, dilin kımıldasın; sözün eğri ise, onu saklamalısın. 

“Konuşmayan kimseye dilsiz derler; çok söyleyenin adı ise, geveze başıdır. İnsanların itibarsızı geveze olanıdır; insanların itibarlısı cömert olanıdır.”

“Sözün faydası büyüktür; söz yerinde kullanılırsa, kulu yükseltir. Söz sayesinde kara yerdeki mavi göğe yükselir ve başköşeye geçenlerden olur. Eğer dil söz söylemesini bilmezse, mavi gökte olanı yere indirir.”