Bir mazlumun gözyaşında biriken o tarifsiz hesap, günü geldiğinde şiddetli bir şekilde sorumlusuna tesir edecektir. Dünyadaki bozguna, yanlışı dü

Bir mazlumun gözyaşında biriken o tarifsiz hesap, günü geldiğinde şiddetli bir şekilde sorumlusuna tesir edecektir. Dünyadaki bozguna, yanlışı düzeltiyorum diyenler sebebiyet veriyor. Demokrasi götürülmüş şehirler, -ilk çağ medeniyetleri misali- beton yığınlarıyla baştan aşağı yenileniyor. Fakirlik, zenginin hırsına hizmet edilemeyişinden doğuyor. Sağlık sorunları, ilaç firmalarının kar marjları ile doğru orantılı şekilde cereyan ediyor. Silah tüccarları, düğünlere nüfuz etmiş maganda sermayesini yeterli bulmuyor. Bir insana doğrultulmuş namlu ucu, odanın en güzel köşesine asılmış geyik başı ya da caniliğin belgesi niteliği taşıyan cinayet vesikası ticari çeşitliliği teşvik ediyor.(!) Dünya, günahın keşfinden bu yana iyiye gitmiyor. Suçun belirlediği kurallar neticesinde, olan yine suçsuza oluyor.
İnsanlığı zor bir sınav bekliyor.
Günahsızların sualinden sorumlu olacağız!
Vicdanını yitirmiş birey, ferasetini kaybetmiş toplumu oluşturur. Böylece herkes kendi kapısının önündeki tozdan mesul olur. Oysa sınırlar sadece ülkeler arasındadır. İnsanların arasında sınır yoktur. Kabuğumuza çekilip sessiz kalmak, yaşanan ve dayatılan trajedilere göz yummak tarihi birikimimiz ve inancımız ile ters düşmektedir. Ecdadımız bizlere miras olarak, yalnızca üzerinde yaşadığımız kara parçasını bırakmamıştır. Bilincimizi asıl vasiyet üzerine iktisap etmeli; kardeşlik hukukumuzu, bir ve diri olma anlayışını kutlu davanın parçası olarak görmeliyiz. Talihsiz coğrafyalara reva görülen gözyaşına son vermek için, dostumuzun safında yer almalı, insanı öldürerek insanlığı kurtardığını zanneden barbarlara karşı koymalıyız. Ateşe su taşıyan karınca inançlar gerek bize.
Sefer de zafer de Allah’ındır!