(Küresel Güçlerin Derin Oyunları) Bölüm: 2 Evet, sırlar, bilen kişiyle beraber ya mezara gidecek ya da “sağır oda” ya hapsedilecek demiştik. V

(Küresel Güçlerin Derin Oyunları)
Bölüm: 2
Evet, sırlar, bilen kişiyle beraber ya mezara gidecek ya da “sağır oda” ya hapsedilecek demiştik.
Ve bazen de aldatmacalar yapılacaktır. Öldürülen bazı kişilerin cenazesi, ülkesine ve ailesine teslim edilmez.  Ne zaman ki bir infial olacağı hissedilirse, o zaman cenaze verilir. Ve bu da çoğunlukla gerçek kişi olmaz. Bazen de bir bekçi verilir. Şimdi biraz komplo teorisi yapalım mı diyeceğim ama bazılarınızın hadi canım sende! Yok artık!  Dediğinizi duyuyor gibiyim… Devam.
Cesedi verildi diye gösterilenlerden biri; ülkemizde oluşan bir vaka, Adnan Menderes vakasıdır. Yabancı ülkede ise El-Kaide örgütünün lideri olan Bin Ladin’dir. “ Peki, bu cesetler nerededir?”  diye haklı bir soru yöneltilebilir.  Şöyle bir cevap versek ; “denizin dibinde” dersek, ironi diye karşılanır ilk bakışta, öyledir.  Peki, öyle diyelim ve şöyle bir soru yöneltelim; “ Yıllar sonra size yöneltilen cevap ve teslim edilen cenazeye otopsi veya DNA testi yaptırdınız mı?” Sonuç, “ protokol gereği hayır mümkün değil.” Doyurucu bir cevap mıdır?
Elektromanyetik dalgalarla ilgili deneyleri ve uygulamaları yapan ülkelerin başında gelenler ise, öncelikle ABD, İngiltere ve Rusya’dır. Özellikle Rusya, parapsikoloji konusunda yüksek yatırımlar yapmaktadır. 
Ensenin ısıtılması veya nemli tutulması bahsi kısa da olsa özetlemiştik. Biraz daha açalım; su H2O hidrojen ve hidrojenden oluşur. Her iki element de birbirine zıt olan nükleer elementlerdir. Elektromanyetik dalgalar, suyun içinde yayılmamaktadır. Buna, herkesin bildiği ve anlayacağı şekilde tanıdık bir örnek verelim. Bugün her evde televizyona takılı uydu alıcısı olan  “ receiver “ adlı cihaz bulunmaktadır. Bu cihazlar, uydu aracılığıyla elektromanyetik ses ve görüntü dalgalarını alarak televizyona yansıtmaktadır. Peki, yağmurlu ve karlı havalarda görüntü neden kesilir. Çünkü meydana gelen hava olayındaki materyalin ana maddesi sudur. Elektromanyetik dalgalar, su karşısında etkisizdir. 
ABD’nin önce gelen gazetelerinden olan New York Times gazetesi, 16 Temmuz 1977 tarihinde şöyle bir haber yazar:  “ABD, insanlığın esir edilebileceği görünmez silahlar geliştiriyor." Bundan bir yıl sonra, 1978 yılında, Arinozalı gazeteci-yazar olan Walter Boward “Operation Mind Control" (Zihin Kontrol Harekâtı ) isminde bir kitap yayınlar. Kitapta şunlar yazar:  
“CIA tarafından uyuşturucu ilaçlarla yapılan deneyler, ABD Hükümeti’nin uyguladığı zihin kontrol projesinin yalnızca bir kısmıdır. Bu deneyler, binlerce kişi üzerinde 35 yıl devam etmiştir. Bu araştırmalar, hipnoz tekniği, narkotik-hipnoz, elektronik olarak beynin uyarılması, ultrosonik mikrodalgalar, alçak ses frekanslarıyla davranışların etkilenmesi ve davranış değişiklikleri terapisidir. CIA, psikolojik silah stoklarını, psişik silahların değişik tiplerini geliştirmeyi başararak artırmıştır. Şimdi bu kabiliyetleriyle yeni tip bir harbe girişmesi mümkündür. Bu harbin görünmez muharebe sahası, insan zihinleridir. Para psikolojik silahları devletler, vatandaşlarını kendi ideolojik ve politik sistemleri içinde tutmak için veya diğer ülke insanlarının zihinlerini etkileyerek değiştirmek ve kendi gayelerine uygun yönlendirmek maksadıyla kullanacaklardır.
New York Times gazetesindeki makaleyi yazan yazar ile “Operation Mind Control" (Zihin Kontrol Harekâtı ) adlı kitabı yazan Arizonalı gazeteci –yazar Wolter Boward’ın başlarına ne geldiği meçhul. Boward’ın, kitabında yazmış olduğu konu, ilk bakışta bir komlo teorisi olarak görünebilir ama gerçeklik payı yüzde 99’dur. ABD bunu, Irak üzerinde denemişti ve başarılı olmuştu, uzun yıllar Irak’ı dinleyip ardından  “Desert Storm” (Çöl Fırtınası ) Harekâtı yapılmıştı. Harekât esnasında ne ordu kanadı ne devrim muhafızları ne de Saddam’ın kurmayları herhangi bir hareket ve faaliyette bulundular, ziya her biri bir başka yerde, başka şeylerle meşgul oluyorlardı, hatta tek bir savaş uçağı bile kalmamıştı. Elektromanyetik operasyon, işe yaramıştı. Ve ardından ABD, bir Körfez Raporu yayınlandı. Pentagon kaynaklı bir rapor, Körfez Harekâtı’na katılan NATO müttefiklerine dağıtıldı. NATO müttefiki olan ülkelerden birisi de Türkiye’dir.  Körfez Raporu.  Pentagon’un resmi verileriyle, kitabın ek bölümünde verilecektir.
Bu operasyonun Türkiye ayağı projesi, 1970’li yıllarda ABD ‘de atılmıştı. O yıllarda Türkiye ‘de bir anarşik karışıklık yaratıldı. Ve ardından 12 Eylül 1980 darbesi yapıldı. Bu darbenin askeri kanat aktörü, döneminde Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Kenan Evren’di. Darbenin ardından, ABD’nin siyasi kulislerinde şu konuşmalar geçiyordu: “ Bizim çocuklar, istediğimiz gibi yaptı.” Ardından sivil kanat aktörüne gelmişti sıra bu aktör Turgut Özal’dı. Parlamento dışından gelip bir anda Türkiye’nin Başbakanlık koltuğuna oturmuştu. Özal’ın kurmuş olduğu ve Genel Başkanlığını yaptığı ANAP
 ( Anavatan Partisi) Türkiye’de adeta bir imparatorluk haline gelmişti. Turgut Özal’ın attığı her adım, iç ve dış mihraklarca sıkı bir şekilde takip ediliyordu. Özal’ın, dönemin ABD Başkanı olan Ronald Reagan ile olan sıkı dostluğu, bazı ülkeleri tedirgin ediyordu. Bunların en başında Almanya geliyordu. 
Alman Hükümeti, derhal harekete geçerek, ilk olarak Türkiye’yi dinlemeye başladı. O dönemlerde ABD Başkanı Reagan’ın, bir rüyası vardı. Bu rüya, “Star Wars”tu  (Yıldız Savaşları ). Amerika’nın bu projesi, birçok ülkeyi de harekete geçirdi. Gerçi Star Wars projesi uygulanamadı ama bir Hollywood projesi olarak, dünya çapında büyük bir sükse yaptı.  Ülkeler hızlı bir şekilde nükleer silahlanmaya yöneldiler. Ülkeler, birbirinden gizli saklı olarak döküm dışı atom ve hidrojen bombaları üretmeye ve yer altında stoklamaya başladılar. Ve buna Amerikalılar, şu ismi verdiler  “Underground Wear /Weapon’s” (Yer altı Silahları ve Savaşları). Pek tabii ki bu işten ilk şüphelenen, İsrail oldu. İsrail, aşırı bir şekilde nükleer silahlanmaya gitti. İsrail, dünya ülkelerinin her biri için bir atom bombası üretti ve stokunda bulundurdu. (Ülkelerin nükleer silah karnesi raporu için; ABD siyasi kulislerinde, Türkiye’deki darbenin ardından Yahudi lobilerinde Büyük Ortadoğu Projesinin (BOP) girişim faaliyetleri de devam ediyordu. Her dönemin ve yönetimin üstünde hak sağlamaya çalışan ve baskın olmaya çalışan küresel güçlerin lobileri bu projenin eş başkanlığına dönemin cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL’ı getirdi. Ama ÖZAL bunu açıkça dile getirmiyordu. Perde arkasında türlü entrikalar dönüyordu. Büyük İsrail’in kurulması projesinde; Türkiye’nin bölünüp, eyalet sistemine girmesi, bağımsız bir Kürt hareketi yaratılması ve ardından PKK terör örgütünün kurulması ve himaye edilmesi vardı. Bugün yaşadıklarımız apaçık ortada değil mi? ABD Irak’tan başlayıp Suriye’den hareket ile terör örgütleri ile bizi tehdit etmiyor mu?  Önce Fırat Kalkanı ve şimdi bakın Afrin zeytin dalı harekâtı bizim istikbalimiz ve vatanımızın ulusal güvenliği için önemlidir. Devam..
Kurulan PKK terör örgütünün lideri; Abdullah ÖCALAN; Özal’ın himayesinde idi. Özal bir bakıma hamilik görevini üstleniyordu. O dönemlerde kimsede telefon yokken, Özal tarafından Öcalan’a bir uydu telefon tahsis edilmişti. 
(DEVAM EDECEK)