SEKİZİNCİ VE SON BÖLÜM; YAŞADIĞIMIZ TOPRAKLARIN ÖNEMİ VE YAZI DİZİSİNDE VERMEK İSTEDİĞİM MESAJ: Atatürk’ün ‘’Yurtta sulh, cihanda

SEKİZİNCİ VE SON BÖLÜM;

YAŞADIĞIMIZ TOPRAKLARIN ÖNEMİ VE YAZI DİZİSİNDE VERMEK İSTEDİĞİM MESAJ:

Atatürk’ün ‘’Yurtta sulh, cihanda sulh’’ söylemi; devletimizin kuruluşunda, dış ilişkilerimizde daima bize yol gösteren en önemli tespiti olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti; 

Üç kıtayı birbirine bağlayan, tarihsel ve yaşamsal geçmişi, bölgesel zenginliği, çevresinde mevcut pek çok sorunlu komşu ülkeler olmasına rağmen bölgesinin en güçlü ülkesi, dünyanın gözünün kulağının olduğu bir bölgededir. 

Pek çok medeniyetlere, dinlere otağ olmuş bu vatan topraklarımıza, 1071’de adımımızı attığımız ilk günden buyana Haçlı zihniyetinin temsilcileri; Türklerin, Büyük Türk Milletinin bu coğrafyada olmasını hiçbir zaman istememiş, burada olmamızı içine sindirememiştir. 

Ardımızda kalan 946 yıllık zaman, bizlerin ata yadigârı bu topraklardan çıkıp gitmemiz, çıkarılmamız amacıyla kurgulanmış senaryoları, türlü ihanetleri, savaşları anlatır.

Orta Asya’dan başlayan yaşam mücadelemizi anlatan tarih sayfaları, üç kıtanın hâkimi Osmanlı’nın yıkılmasıyla başlayan süreçte yaşananları, İstiklal savaşımızda; ‘düşman vatanın bağrına hançerini dayadığında’, her türlü ihanet ve şer odaklarının neler yaptığını, bağımsızlığımız, özgürce yaşam hakkımız için milletimizin tereddütsüz canı da, malını da nasıl feda ettiğini, tarih sayfalarımız açıkça belirtmiştir.

Devletimizin bir asırlık kuruluş tarihi içerisinde bizim hiçbir ülkenin toprağında gözümüz olmamış tam aksine vatan coğrafyamızı savunabilmek adına türlü tehdit ve tehlikelerle karşı karşıya kalmış ama bunları da dimdik duruşumuzla, birlikteliğimizle, vatanımızı savunmanın kararlılığı ile savuşturmuş, savuşturmaya hazır olduğumuzu cümle âleme göstermişizdir.

Ulusal güvenliğimizi korumak, kollamak adına yeri ve zamanı gelir de böylesi bir durum bir kez daha söz konusu olursa, şu husus bilinmelidir ki;

Türkiye bölgesinin en güçlü devleti olarak, milletinden aldığı güç ile topraklarımıza vaki olacak her türlü tehdidi; bugün de savuşturacak, hakkını hukukunu her zeminde koruyabilecek kudret ve kararlılıktadır.

Yakın tarihimize bakıldığında;

Devletimizin, milletimizin milli menfaatlerini korumak adına Cumhuriyet Ordularımızı sadece Kıbrıs adasında görürüz ki, bu başarılı harekât da adada ki soydaşlarımızı Rum mezaliminden kurtarmak, adanın Yunanistan’a ilhakını önlemek, Lozan’da kurulan Türk-Yunan dengesinin bozulmasının önünü kesmek amacıyla 1959-1960 Londra ve Zürih uluslararası anlaşmalardan doğan Türkiye’nin garantörlük hakkı çerçevesinde gerçekleşmiştir.

Kore’de dünya barışına hizmet adına o yaban ellerde yarattığımız kahramanlıkları tarih sayfalarına kazıyan Mehmetçiklerimizi, dost ve müttefik Güney Kore’deki Türk Şehitliğinde yatan evlatlarımızı unutmamak gerekir.

Tarihi özgeçmişimiz atalarımızın tarih sayfalarına kazıdığı nice zaferleri anlatır.

Kısacık da olsa özetlemeye çalıştığım milletçe yaşadığımız bu gerçeklere bakıldığında;

Asırlık bir çınar gibi dimdik ayakta duran Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yaşam alanı olarak bellediği aziz vatanımızda her dönemde birilerinin gözü olmuş, türlü oyunlarla vatanımızı karıştırmak isteyenler bulunmuştur.

Bunların cevabı bu yaşananların geniş bir analizini yaptığım ‘’ÖNCE VATAN’’ isimli kitabımda mevcuttur.

Bu yazı dizisinde vermek istediğim mesaj:

Büyük Türk Ulusunun vatanına, milletine, devletine, bayrağına olan sadakatinin, sevgisinin, tutkusunun hiçbir zaman kaybolmayacağı, yok edilemeyeceğidir.

Onun içindir ki; 

‘’Önce Vatan’’:  

Türk Milleti için her şeyden önce gelir, her şeyden aziz bilinir.

Onun içindir ki; 

Topraklarımıza bir saldırı olduğunda daima ‘’Önce Vatan’’ denir. Türk Milletinin vatan bellediği her coğrafya parçası onun vazgeçilmezidir. Asırlar boyunca tarih sayfaları bunu böyle yazmış, böyle bellemiştir.

Çünkü Vatan:

 Türk Milletine atalarından emanet, burçlarında ay yıldızlı bayraklarımızın dalgalandığı gururudur.

Çünkü Vatan:

Gelecek nesillerimizin istikbali, yaşam geleceklerinin ele geçirilemeyen, geçirilemeyecek son kalesidir. Türk Milleti için vatan söz konusu olduğunda, ona olan bağlılık her şeyden önde gelir.

Dünya var olduğu sürece Türk Milletinin önceliği daima vatan olacak, ülkemiz ne zaman dara düşse; nice Koçyiğitlerin: ‘’Önce Vatan’’ sesleri duyulacaktır.

Bu kritik bir süreçte bizlerin ihtiyacı olan yegâne şey kardeşliktir. Hakka, hukuka riayettir. Bunu sağlamanın yolu da; ülkemizi yönetenlerden siyaset arenasında görev alanlara, hukukçusundan akademisyenine, iş adamlarımızdan sade vatandaşlarımıza kadar birbirimize karşı anlayışlı olmaktan, saygı ve sevgi bütünlüğü içinde davranmaktan geçmektedir. 

‘’Ne Mutlu Türküm Diyene’’