Yerli olmak, yerden olmak, toprak gibi dövüldükçe de, kazıldıkça da merhametini esirgememektir. Yerli olmak ana gibi kutsal, ana gibi üretken olmaktı

Yerli olmak, yerden olmak, toprak gibi dövüldükçe de, kazıldıkça da merhametini esirgememektir.
Yerli olmak ana gibi kutsal, ana gibi üretken olmaktır.
Yerli olmak affedebilmektir.
Yerli olmak kan ağlasa da kızılcık şerbetini bir çırpıda içe bilmektir.
Dişlerini kırarcasına gıcırdata gıcırdata sıkmaktır.
Acaba hatasını anlar mı diye düşünmektir. Yerli olmak aylardan nisan olmaktır. Yerli olmak bu topaklarda samyeli olmak efil efil ısıtmak, ekinlerin başlarını bir oyana bir buyana ahenkle yatırmaktır. Yerli olmak bazen poyraz olup serinletmektir. Yerli olmak Kızılırmak olmaktır.
Kızıl akarken tüm derdi, sorunu sineye çekmektir. Boz topraklara ab-ı hayat vermektir.
Yerli olmak herkesin umudunu kestiği yerde Kürşat olup Kırk Arkadaşı ile Çin Sarayını basmaktır.
Yerli olmak, herkesin bitti dediği yerde dirilmektir.
Yerli olmak Anadolu olmaktır. Yerli olmak her rüzgara karşı tedarikli olmaktır.
Yerli olmak en zor anında, eşin kırmızı al bayrağa sarılı iken, bir tek evladın gözünün önünden kefensiz giderken vatan sağolsun demektir.
Yerli olmak ağlamayacağım düşmanı sevindirmeyeceğim demektir.
Yerli olmak, kolumu kesinde devam edeceğim komutanım diyen duran Onbaşı olmaktır.
Yerli olmak, Aşıkpaşa misali Moğol ordusuna karşı çıkmaktır.
Dilini savunmaktır Karamanlı Mehmet Bey misali…
Yerli yerden olmaktır. Yere yakın olmaktır.
Mütevazi olmaktır. Bazen istemesen de susmaktır.
YERLİ OLMAK Anadolu olmaktır.
DİPLAMASİ DENEN ŞEY TAM DA BUUU!!!
Adamın biri Afrika´da safariye çıkarken, yanına minik köpeğini de almış. Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark etmiş. Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor ve belli ki günlük yiyeceğini arıyor.
- Şimdi başım dertte, diye düşünmüş köpekcik . . .
Etrafına bakmış yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yere dönerek kemikleri kemirmeye başlamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş.
Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş:
- Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mı?
Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanarak dalların arasına saklanmış:
- Tam zamanında kurtardım yoksa bu köpeğe yem olacaktım, diye düşünmüş leopar...
Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş, bildiklerini kullanarak bundan sonra kendisini leopardan kurtaracağını düşünmüş. Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış. Leopar köpeğin yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna, "atla sırtıma, gidip şunu yakalayalım" demiş.
Az önceki yerde bekleyen minik köpek, bakmış kızgın leopar sırtında maymunla birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark etmiş.Ne yapacağını düşünürken, kaçmaya da kalkmamış.
Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek kemikleri kemirmeye devam etmiş.
Tam leopar saldıracakken, yine kendi kendine konuşarak leopara duyurmuş:
"Şu aptal maymun da nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim, hala haber yok ! "
Diplomasi denen şey bu...
HEÇ ELDEN ÖZGEYE KARDAŞ OLAR MI?
Günümüzde Türk Dünyası siyasal, ekonomik ve kültürel açıdan etkileyebilecek daha uygun bir duruma gelmiştir. Sovyetlerin çöküşü ile ortaya çıkan daha beş bağımsız Türk devletinin Türkiye gibi dünya güçlerinden biri olan devletin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`nin yanında yer alabilmesi yeni fırsatlar ortaya çıkarmıştır. Bir zamanlar büyük Gazi Mustafa Kemal Atatürk`ün öngördüğü gibi kırmızı Sovyet-Rus imparatorluğu çökünce ortaya çıkan yeni bağımsız Türk devletleri kendileri ile bir dizin sorun da getirdi. Türkiye`nin uzun süre tek bağımsız Türk devleti olma açısından üzerine düşen vazife yine de bağımsızlığını kazanacak yeni Türk devletlerine sahip çıkmaktı. Tabii, Türkiye`nin bu işin üstesinden tam olarak geldiğini söyleyemeyiz, ama hem de onun yeni bağımsız devletlerimizi unuttuğu da söylenemez. Elbette ki, Kırşehir’de olduğu gibi Türkiye`nin yapacağı, yapması gereken işler vardır. Ama aynı zamanda bizim de, yani bağımsızlığına yeni kavuşmuş Türk devletlerinin de üzerinde birlik ve beraberliğimiz için yapılması gereken vazifeler vardır. Günümüzde öyle bir aşamaya gelmiş durumdayız ki, Türk Dünyası`nın birlik olması zorunluluk haline gelmiştir.
Yedi Devlet Bir Millet Olmanın Belki de Tam Sırası Dünya Yüzünde Yaşayan Türk Devleti’nin sayısı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de dâhil ettiğimiz takdirde yediyi bulmakta. Tabi ki bu yedi devletin kendi içinde farklı iç ve dış dinamiklerinin olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir. Ancak biz Türkiye olarak bu dinamikleri ele alıp öncü rol oynayarak bu dağınık Türk Devletlerini bir araya getirmesi gerekmektedir. Bu olgunu saf, romantik bir fantezinin ötesine geçirilip, realize edilmeli bu yedi millet bir devleti harekete geçirecek argümanlar üretebilmelidir. Tabi ki bunun temel ve vazgeçilmez şartı Türkiye’nin güçlü bir istikrar ve güçlü bir ekonomiye sahip olmasıdır. Ayakları üzerinde duramayan bir Türkiye’nin Türk Devletlerine biçebileceği bir rol olmasa gerektir. Önümüzde duran en önemli sorunları şu başlıklar altında toplayabiliriz
1. Türk Devletleri Birliği Olmaması: Birçok dernek ve vakfın çalışmalarıyla ortak tarih, dil, din ve kültür anlamında bir “Türk Dünyası”ndan bahsetsek de bu kavramın en büyük eksikliği ve gereksinimi; sosyal, politik, ekonomik ve teknolojik alanlarda ortak karar alabilen teşkilatlı bir kuruluştur.
2. Çözümler Noktasında Üst Kimliğin Kullanılamaması: Irki temellerden ziyade birleştirici unsurun dini ögeler noktasında tutulması birleştirici mekanizmaları dini ritüellere nokta-i istinadı yapılması.
3. Kimlik ve Birlik Sorunu: Bugün her biri birer kanayan yaramız olan Orta Asya, Balkanlar ve Kafkasya’daki kardeşlerimiz gün geçtikçe Türk Dünyasından, bilhassa Türk Dünyasının lideri görünümündeki Türkiye’den ümidini kesmiş ve dolayısıyla öz benliklerinden uzaklaşmış vaziyetteler. Yeniden Türkiye’nin geçmişte yapmış olduğu hatalardan rücu edip, yeniden gerçekleştirilebilecek hedeflere ulaşılacak bir politika izlenmelidir.
4. Enformasyon ve Değer Kaygısı: Türk dünyasının şimdilerde ortak noktası Türk olmaktan ileri gitmemektedir. Her Türk devleti ilk sorununda ve yararı olacak konuda birbirine danışmıyor. Bunun nedeni iletişimsizliktir. Yıllarca Türkoloji konferanslarında kelimelerin anlamları arasında takılıp kaldık. Örf ve adetlerimiz devletlerimiz tarafından farklılaşınca bu bizden değildir kanısı topluma işledi. Yüz hatlarımız değişti, renklerimiz değişti. Ve biz onlar Türk değil dedik ve onlar da siz Türk değilsiniz dediler. Ortak değer yargımız olan İslam’ı birbirimize sunmadık. Oysa Sovyet Rusya milyonlarca kardeşimizi vagonlarla 6 aylık sürgüne Sibirya’ya sürdüğünde, iffetli Müslüman Türk kadınları ihtiyaçlarını hayâlarından yapmadıkları için çatlayarak öldüler. Öldüler ama asimile olmadılar. Çünkü ortak değerimiz İslam’dan asla vazgeçmediler.
5. Kısır ideolojik çekişme ve ben merkezli ego yüklü politikalar: Maalesef ki etkili ve yetkili makamda olanlar şu yanılgı içerisindeler, ben doğruyum. Başkasının söylediği gerçekleri görmezden gelerek iletişimsiz ve kavram kargaşaları içinde boğulunuyor.
6. Lisan: “Türklüğün vicdânı bir, dini bir, vatanı bir; Fakat hepsi ayrılır Olmazsa lisânı bir.” Türkiye’de Türkçülük fikrinin öncülerinden olan Ziya Gökalp Bey, yaklaşık bir asır önce meselenin izahını yapmıştır. Ziya Gökalp’ın sözleri üzerine söz söylemeye gerek yok.
7. Ortak Akıl Eksikliği: Çözüm farklı Türk devletlerini tek hedef etrafında kilitleyecek ve örgütleyecek hükümetler üstü politikalar geliştirip bunları farklı devletlerde uygulayabilecek kıvrak zekâlı ve önsezili bilge kişilerden müteşekkil merkezi bir heyet. İslam Konferansı Örgütü gibi Birleşmiş Milletler gibi mesela Birleşmiş Türkler. Özellikle akademisyen öğrenci ve öğretmenlerin maddi olarak teşvikiyle diğer ülkeleri gezip görmesi. Bu sorunları uzatabiliriz. Uzman kişilerin genel olarak ortaya koyduğu bu problemler üstesinden gelinmeyecek sorunlar gibi gözükmemektedir. Özellikle idraki yüksek ve biraz daha fedakârane politikalarla bu sorunular bertaraf edilir. Ve Ziya Gökalp’in ifade ettiği gibi: “Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan” idealizmini gerçekleştirmek, uzak hedefler olmasa gerek. Konumuza Ünlü Azeri Şair Şehriyar’ın yazmış olduğu destansı şiiri ile son vermek isterim.

EL- KİMİN

Şehriyar'ım gözüm yaşı sel kimin,
Garip sen mi vetanında el kimin,
Sevdan üreğimde kara yel kimin,
Heç elden özgeye gardaş olar mı?
Haramzadalardan yoldaş olar mı?
Gurt gurtnan dolaşır, itler it inen,
Gurt şikarnan doyar, itler küt inen,
Yanaşmanın goynu dolar pit inen
Heç elden özgeye gardaş olar mı?
Fars, Çin, Urustan yoldaş olar mı?
Oğuz Atam bizi görse neyliyer,
Dövüner dizini helak eyliyer,
Yeğin geyze gelir, gönü göynüyer,
Heç elden özgeye gardaş olar mı?
Yılandan, çiyandan yoldaş olar mı?
Bed-güman değilem Allah kerimdir,
Turan hayalimdir, etim, derimdir,
Böyyük Asya nece olsa benimdir,
Gurt yuvalarına tilki dolar mı?
Ayıdan, Moskof'tan yoldaş olar mı?
Şehriyar'ım, incinmeyin sözüme,
Dost acı danışar dostun özüne
Gah ağlaram, gah vururam dizime
Heç elden özgeye gardaş olar mı?
Hayından, uğrudan yoldaş olar mı?

Şair Şehriyar