Zorlu bir hayatın içinden bugünlere kadar geldiniz. Yazma tutkusu sizin için ne zaman başladı?

Yazma tutkusu 13 yaşında başladı. 17 yaşında denemeye başladım fakat gördüm ki çok okumadan, çok yaşamadan, çok gözlemlemeden ve dolu dolu olmadan yazılmaz. O yüzden yazmayı bırakıp, okumaya gözlemlemeye ve düşünmeye başladım. Günün birinde yazabilmek için düşündüm. Ve 50 yaşında yazmaya kendimi hazır hissettim.

Yazarlık dışında başka bir mesleğiniz var mı?

Yazarlığa kadar iş hayatındaydım ve halen iş hayatından tam çıkmış değilim. Ama yavaş yavaş tasviye etmekteyim. Bundan sonraki hayatım yazmakla geçecek.

Sizce kalemi eline her alan yazar mıdır?

Kalemi eline her alanın yazması elbette söz konusu değil. Bu eline neşteri alanın her insanın cerrah olması kadar saçma bir şey. Yazarlık çok farklı bir şey. Yazmak basit bir olgu gibi gözükse de elinize kalemi alıp beyaz kağıtla baş başa kaldığınızda işin o vakit ne zorlu bir iş olduğunu görürsünüz. Yazmak teknik, kurgu, psikoloji, sosyoloji, ve bir çok bilgiyi bir arada barındırıp harmanlama işi. Ayrıca sürekli bir düş dünyasında yolculuk işi. Neyi nasıl anlatacağınız. Neyi nasıl okuyucuya vereceğiniz önemli. Her insan yazabilir. Bazı insanlarda kitap bastırabilir. Fakat bunun okuyucuda karşılık bulması başarıdır. Asıl yazarlık mesleği o zaman elde edilir. Yoksa yazmak ile kitabı olmak ile yazar sayılmaz insan. Okunduğunuz ölçüde yazarsınızdır. Dil yapısına sahip olanlar yazar olsaydı. Tüm edebiyat hocalarının yazar olması gerekirdi. Ya da entelektüel her kes yazabilseydi. Tüm entelektüellerin yazar olması gerekirdi veya düş dünyası geniş olanlar yazar olsaydı tüm düş dünyası geniş insanlar yazar olurdu Yazarlık özel bir kabiliyetin dolması ile olur. Bir ayağı o kabiliyet, diğer ayağı çok okumak ve düşünmek, bir diğer ayağı ise düşde yolculuk en önemli ayağı ise bir derdinizin olması gerekir. Yani tüm bunlara sahip olacaksınız dolu olacaksınız ve bir derdiniz olacak anlatmak istediğiniz.

Psikonet adlı Terapi sitesinin kurucususunuz. Bu siteyle ulaşmak istediğiniz kim?

Burada psiikonet bir markadır. Web üzerinde psikolojik destek vermek amacıyla kurulmuştur. Psikolağa gelemeyenler veya yurt dışında olupta Türk terapist isteyenler için kurulmuştur. Bu alan benim sevdiğim alandır ve bu alanda psikologlarımız hizmet vermektedir. Benim bizzat terapi yapmam söz konusu değildir ve yapmamda çünkü eğitimini almadım yetkin değilim. Yetkin arkadaşlar yardımcı oluyorlar.

 



 

Hayatınızda önemli bir yere sahip olan babanızdan 'Sessizliğimle Dans' adlı kitabınızda kısa  bir parçada yer vermiştiniz. Babanız yaşarken aranızdaki bağı nasıl tanımlarsınız? Babanız nasıl bir yapıya sahipti?

Babam benim Bildiğimiz düzgün Anadolu esnafıydı ve oldukça dürüst biriydi. Düz adamdı. Yalan dolan hile hurda bilmezdi. İnançlı bir adamdı lakin gerçekten inançlıydı sözde değildi. Küçükle küçük büyükle büyük olurdu. İnsana sevgisi ve saygısı çoktu. İlkokul 2 terk olmasına rağmen çok okurdu. Örneğin 85 yaşında vefat ettiğinde Dostoyevski okurdu. Dinlere saygısı vardı. Olgundu. Aramızda arkadaşlık ilişkisi vardı yaş farkına rağmen. Masal anlatıcıydı aynı zamanda Biz gençlere çocukluğumuzdan beri masal anlatırdı. Belki de benim yazma yeteneğim oradan gelmektedir.

Herkesi yazılarıyla büyüleyen Mirza Tazegül aşkı nasıl tanımlar? Sizce aşk nedir ve nasıl yaşanır?

Aşk esasen ulaşamamanın adıdır. Aşk denildiğinde genelde iki karşı cins aşkı akla gelir çünkü sürekli gündemde o vardır. Lakin aşk sadece o değildir. Allah aşkı, anne baba aşkı, kardeş aşkı evlat aşkı vardır aslında bunlardan en büyüğü Allah aşkıdır. Diğerleri yoğun sevgiden ibarettir. Çünkü onlara kavuşulunuyor. Yalnızca Allah’a kavuşamadığımız için ömür boyu aşk sürer. İki cins arasında ki aşk ise kavuşuncaya kadardır, kavuşamazsanız ömür boyu sürer. Aşk kavuştuğunuzda ise ilişkiye dönüşür, ilişki ya sevgiye dönüşür ya da nefrete sevgiye dönüşürse derinleşebilir bundan sonra onu kıvamda tutmak bizim elimizde kavuşup da ömür boyu sürecek bir aşk yoktur esasen. Aşk güzel bir duygudur, zahmetlidir ama zahmete değer. İki cins arasında ki en yoğun aşk flört döneminde yaşanır. Bu harika bir duygudur ve insanlar bunu yaşayabilmelidir. Kısaca kavuşamadığımız gözümüzde yüceleşir aşka dair olur, kavuştuklarımız ise sıradanlaşır yaşama dair olur. Aşk insan efsanesinin adıdır.

İçinizde kalmış kırık bir aşk hikayesi var mı?

Birçok insanda olduğu gibi benimde vardır elbet. Lakin bir müddet sonra aşka da alışılınıyor, kavuşamamaya da alışılıyor, İnsanoğlu her şeye alışır ve yaşar. Unutmak asla olmaz ama onunla yaşamayı başarırsınız.



 

İlk göz ağrınız 'Sessizliğimle Dans' adlı kitabınızda anlatmak istediğiniz şey ne? Bu kitabı çıkartmak için çok çaba sarf ettiniz elde ettiğiniz sonuçtan memnum musunuz?

Sessizliğimle Dans ta insanı anlattım, insanın duygularını, hallerini sevgisini aşkını ölümü yaşamı ve birçok duyguyu ele aldığım denemeler serisidir aslında. Bence Sessizliğimle dans zamana ve mekana bağlı bir kitap olmadığından yüzyıllar sonra bile bir klasik olarak yerini koruyacaktır. Bir başucu kitabıdır her okuduğunuzda kendinizden farklı parçalar buluyorsunuz. Bu gün okuduğunuzda bir şey bir olay yaşadıktan sonra okuduğunuzda farklı bir şey buluyorsunuz. Değişik bir kitaptır. İnsana insanlığa dairdir, Şiirsel akıcılıkla yazıldığı için okunması kolaydır. Birde Benim yazılarımda ben kendimden yola çıkarak yazdığım ve samimi yazdığım için nasihat edici parmak sallayarak öğretici değildir. Ben okuyucumla beraber bir yolculuğa çıkarım okuyucu bunu sever samimi bulur. Bunu okuyucu sevsin diye de yapmam tarzım budur.

Yalnızlığın Bilinmeyen Yüzü adlı kitabınızla her insanın içinde yaşattığı yalnızlığımı anlatmaya çalışıyorsunuz?

Yalnızlık çok farklı bir konu derindir aslında. Yalnızlığa nerden baktığınıza bağlı, eğer küçükken yeterli sevgi görmemiş bir insansanız bir insanın sevgisini ve varlığını istersiniz bulamayınca da yalnızlığın acı girdabına düşersiniz. Lakin küçükken yeterince sevgi ve ilgi görmüşseniz siz yalnızlığı bir üretim aracına dönüştürürsünüz. Kendi yalnızlığınıza milyonları katar sürüklersiniz ve bir insana da yaslanma ihtiyacı duymadan ayakta kalabilirsiniz. İkili ilişkilerde bir taraf terk ettiğinde diğer taraf eğer kendini çok yalnız hissediyorsa bağımlılık gerçekleşmiştir. İnsana ayrılıkta acı verende bu bağımlılıktır, yani esasen alışkanlıktır. Alışkanlık her zaman vazgeçmesi zor iştir. İnsan ise en çabuk alışan varlıktır. Yalnızlığa bir başka açıdan bakarsan tüm insanlar yalnızdır yalnız doğup yalnız ölüyoruz. En çok acı çektiğimiz zaman bile biz acımızı içimizde tek başına yaşarız. Doğunca yalnız doğarız, hastalanınca yalnız dert çekeriz, ölünce yalnız ölür toprağın bağrına konuruz. Öyleyse birine yaslanmak nereye kadar ne kadar derdinize ilaç olur. Bunları düşünmek gerekir.

Hiç elinizdeki kalemi düşürdüğünüz anlar oldu mu?

Kalem insanın elinde sürekli olmaz, ilham diye bir şeyde yoktur, ilham dediğimiz yoğun konsantrasyonun adıdır. Bazen günlerce yazamazsınız düşünürsünüz, dolarsınız dolduğunuzu hissedersiniz sonra birden bir cümle ile başlar, bir şey akar gelir içinizden kalem elinize geçer ve siz yazmaya başlarsınız. Sonunda okuyup bunu ben mi yazdım ne zaman yazdım diyebilirsiniz. O kadar yani. Her dakika yazılacak diye bir şey yoktur. Düşsel yolculukta neyi ne zaman anlatacağınız ruh durumunuza bağlıdır her olay ve gözlem kalemin ucunda bir konudur benim için. Misal Yalnızlığın bilinmeyen yüzünde “ Bizi yöneten duygu” adlı yazım bir sahilde bankta otururken kediler ile köpeklerin kavgasını gözlerken yazılmıştır. Sessizliğimle dans da ise “sıfırı sıfırla çarpmak” adlı yazı bir arkadaşımın annesinin cenazesinde cami bahçesinde insanları gözlerken yazılmıştır. Bunlar aklıma gelen örnekler bu tip örneklemeleri çoğaltmak mümkündür.

 



 

Hayatım şu günden veya şu olaydan sonra değişti dediğiniz bir gün var mı?

Hayatım yazmaya başladıktan sonra değişti evet. Çok sevdiği bir işi insan yapınca yorulmak bilmiyor uyku bilmiyor ve başarıda böylece geliyor. Para ile başarıyı farklı teraziye koymak gerekir. Başarı hedefli olunca parayı düşünmüyorsunuz sonunda para gelir mi bilmem ama amaç ve hedefimde o değildir. İnsanı insana anlatmaya meyletmişim ben ve ömrüm oldukça da anlatacağım.

İleride hangi projelerinin içinde yer almak istersiniz? Yeni bir kitap veya farklı bir pozisyonda sevenlerinizin karşısına çıkmayı düşünüyor musunuz?

Elbette sürekli yazmak ve düşünmek bu bir yolculuk bitmeyen bir yolculuk, şimdi üzerinde çalıştığım ilginç ve akıcı bir roman projesi var yetiştirebilirsek şubat başı yayınlanacak. Okuyucu çok farklı bir roman okuyacak ağzında tat kalacak ve hikayenin içinde efsane dünyasında sürüklenircesine sürüklenecek.

Hayatınızda en fazla değer verdiğiniz şey nedir?

En fazla değer verdiğim şey bir numarada “ söz” verilen söz, sözü verdim mi yerine getiririm. Zor veririm ama yerine getiririm, ikincisi dürüstlük konuştuğuna sadık kalmak. Sonra çocuklarım, kitaplarım, insanlar ve yazarak anlatmak tabi hepsi sağlıkla.

Memleketiniz Karsta kitap okuma yüzdesi nedir? Sizin gibi kitabına, kalemine aşık insan çok var mıdır? 

Kars çok okuma yazma oranı yüksek bir yerdir. Ozanlarımız vardır Kars ta lakin kalem erbabı, yereldir, ülke çapında tanınmış kimse yok şimdilik. Esasen Kars insanı duygusaldır, hüzünlüdür. Ama yazmak farklı bir şeydir başta da anlattığım gibi.

Sosyal Medyayı aktif kullanır mısınız? İmza günleri dışında fanlarınızın karşısına nasıl çıkıyorsunuz?

İmza günlerimin dışında birde arada seminerlerim olur. İmza günü de sadece Tüyap imza günlerine büyük şehirlere giderim çok imza gününe de gitmem. Böyle şeylere ayıracak vaktim çok yoktur. Sosyal medyaya gelince aktif kullanırım mecburen çünkü şu anda bir yılda 2 milyon takipçi oldu her günde yeni 5 ile 10 bin yeni takipçi gelmektedir.

Her yazara sorulan klasik sorulardan biridir, bizde sormadan geçmeyelim. Hayatımı değiştiren, beni yazarlığa bağlayan bir yazar veya bir kitap oldu diyebilir misiniz? 

Yok, öyle bir kitap olmadı ama kimleri seviyorsunuz diye sorarsanız. Yaşar kemal, Orhan kemal, Aziz nesin Rus klasiklerini ve Fransız klasiklerini birde kendi klasik yazarlarımızı genelde severim Etkilendiğim kitap ise İnce memed.

 



 

Çok fazla hayal kurar mısınız? Hayallerin yaşayan birer gerçeğe dönüşeceğini düşünenlerden misiniz? Yoksa çok fazla hayal kuranların hayalperest olduğunu düşünenlerden mi?

Hayal kurmak yalnız başına bir şey değildir o vakit hayalperest olursunuz. Yalnız hayal kurup eylemi de beraberinde götürüp zorluklarla mücadeleye de hazır olursanız hayallerinizi gerçekleştirirsiniz
Her ne olursa olsun bir insan hep okumalıdır. Günde bir saatte olsun okursa o vakit hayallerini gerçekleştirmesinde yardımcı olacaktır.

Yazar olmak isteyen genç adaylarımız için ne söylemek istersiniz? 

Okusunlar günlük olayların yerine genel olayları düşünsünler ve yazarların hayatlarına baksınlar kimse günlük yaşamamıştır her büyük yazar bir düşsel yolcukta olmuştur. Kendilerini düşünsel yolculuğa teslim etsinler. Dedikodu, bir başkası ile uğraşmak yerine daha derin olayları sebep sonuçları düşünsünler.

İlk kitabınızı çıkartmaya karar verdiğinizde Yayınevini tercih etmekte zorlandınız mı? Kitap çıkartmanın zorlukları nelerdir?

Benim için soruyorsanız ben sosyal medyada yazmaya başladığımda yüzbinlerce insan beni fark etti yazılar yüzbinlerce beğeni ve paylaşıma konu oldu Altın kitaplar kendi kitap teklif etti. Yani yazar adayı arkadaşlar iyi bir şey yazarsa karanlıklardan aydınlığa çıkacaktır fark edileceklerdir. Yayınevi sorunları olmayacaktır.

 

 

Röportaj: Gizem Yıldız
Editör: TE Bilisim