Aziz Ocağımız, “Mektebi Mülkiye-i Şahane” kuruluşunun 163. yıldönümünü kutluyor. Tüm Mülkiyelilere ve Türk Milletine kutlu olsun. 

Mülkiye, duraklama dönemine girmiş olan Türk Osmanlı Devleti’nin, medeni ve gelişmiş dünyadan uzak kalmaması için, devlet idaresini, bilgili, iyi yetişmiş, kaliteli, idareci, hariciyeci, maliyeci kadrolara emanet etmek için 4 Aralık 1859’da kurulmuştur. Mülkiye ve  Mülkiyeliler, üstün biçimde iyi yetişmiş insan gücü olarak vatanına, milletine karşılık beklemeden büyük bir aşkla bağlı olarak hizmeti esas alırlar. Gereğinde vatanları için canlarını verirler. Mülkiyeliler, çok zor ve herkesin geçemediği imtihanı başararak, Mülkiyeye intisap ederler. (Biz 150 kişi kazandık) İlk günden itibaren daha önce Mülkiye olan, üst sınıflardaki Mülkiyeliler tarafından Atatürk sevgisi, vatan aşkı, Mülkiyelilik ilkeleri hususunda eğitilirler. Mülkiye idealleri, nesilden nesile devam eder. Mülkiyelilerin okullarına ve birbirlerine bağlılığı tamdır ve herkesçe bilinir. Halk arasında ifade edilen “Önce Mülkiye, Sonra Türkiye” sloganının anlamı şudur; Türk Milletinin, Türkiye’nin sağlam, doğru, dürüst fedakarane temeller üzerinde yükselebilmesi için, öncelikle Mülkiyelilere ihtiyaç vardır. Bu nedenle, önce kendilerini vatana, millete adamış Mülkiyeliler olacak ki, Türkiye güvende olsun, gelişsin, dünya milletleri arasındaki şerefli yerini alsın. Bu meşale “Ey Vatan göz yaşların dinsin, yetiştik, çünkü, yetiştik artık biz” ifadesi ile Mülkiye Marşı’nda söylenir. 

Atatürk sevgisi, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık, Mülkiyelilerin vazgeçilmez, şiarıdır. Türkiye’yi, Büyük Atatürk’ün ifade ettikleri gibi, “Muasır Medeniyetler seviyesine ulaştırmak” Mülkiyelilerin kutsal andıdır. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Mülkiyelileri çok sever, onlara güvenirdi. Mülkiyeyi ziyaretlerinde şöyle hitap ediyor; “Bu aziz vatanın en ücra, mahrumiyet içindeki köşelerinde, vilayetlerde, kazalarda, yurttaşlara, fedakarca hizmet eden, ışık saçan Mülkiyeli idarecilerle karşılaştım. Büyük bahtiyarlık duydum. Yüksel Türk, senin için yüksekliğin hududu yoktur.” Deruhte ettikleri, her vazifeyi, üstün bir sorumlulukla, en mükemmel şekilde yerine getirmek, Mülkiye farkıdır. Mülkiyeliler mezun olunca, Devlet Teşkilatında, Mülki İdare Amiri (Vali, Kaymakam), Hariciyeci (Diplomat, Büyükelçi, Konsolos), Maliyeci (Maliye Müfettiş, Hesap Uzmanı, Banka Yöneticisi, Teftiş Kurulu Üyesi), benim gibi Devlet Planlama Teşkilatı Uzmanı olarak görev alırlar. Bu görevlere gelmek için, zorlu sınavlardan geçerler, başarılı olurlar. Bizim dönemlerde, yukarıdaki görevler için açılan sınavlarda yüzde 90 Mülkiyeliler kazanırlardı. Mülkiyeliler, Başbakan, Bakan, Müsteşar, Genel Müdür olarak üst düzeyde, devlete hizmet etmişlerdir. Son yıllarda özel sektörde de, Mülkiyelileri, üst yöneticilik vazifelerinde, başarılı hizmetler verirken izliyoruz. Mülkiye ilkelerine bağlı olarak dürüstçe, üstün sorumluluk, vazife anlayışı ile özel sektörde çalışıyor, başarılı oluyorlar. Hiç unutmuyorum, Türkiye’nin önde gelen holdinglerinin birinin sahibi bana “Kadrolarımı Mülkiyelilere emanet ettim, son derece, emin ve rahatım” demişti. 

Büyükbabam Mehmet Ziya Paşa’nın mezun olduğu daha sonra Müderris (Prof.) olarak görev yaptığı Mülkiye Mektebi, 5 Kasım 1936 yılında, Ankara’ya, başkente taşınmıştır. Ankara Üniversitesi bünyesinde, “Siyasal Bilgiler Fakültesi” olarak, vatan görevine devam etmektedir. Ancak şunu hemen ifade etmeliyim ki, biz okulumuzun adını “Mülkiye”, kendimizi de “Mülkiyeli” olarak kabul eder, böyle ifade ederiz. 

Maalesef son yıllarda birçok üniversitenin bünyesinde “Siyasal Bilgiler” adıyla fakülteler açılmaktadır. İşin acı yanı, buralardan mezun olanların kendilerini, iş ararken Mülkiyeli olarak takdim etmeleridir. Bu hadise, üst düzey görev ifa ederken, benimde başıma gelmişti! Buralardan mezun olanların, Mülkiye ve Mülkiyelilikle alakası yoktur. Bu husus, böyle biline! Gene son yıllarda, Mülki İdarede, Hariciyede, Maliyede (DPT yok, zira DPT’yi toptan kapattılar), Mülkiyelileri azaltmak, hatta dışarıda bırakmak gibi tavır ve atamaları esefle izliyoruz. (Örneğin çok az sayıda Mülkiyeli Vali görevdedir.) Bizim tüm Mülkiyelileri bünyesinde toplayan, merkezin Ankara’da olup, 13 vilayette şubesi bulunan “Mülkiyeliler Birliği, maddi, manevi zor şartlarda görev ifa ediyor, imkanları olan Mülkiyelilerin, Mülkiyeliler Birliği’ne destek olmalarını, seyahatlerinde, illerde bulunan, Mülkiyeliler Birliklerini ziyaret etmelerini istiyorum. Mülkiyeliler Birliği aldığı bir kararla, MM rumuzlu rozetlerin takılmasını, Cebeci’de bulunan mektebimizin adının SBF/ Siyasal değil, MÜLKİYE olarak ifade edilmesini hükme bağlamıştır. Biz öyle yapıyoruz. Ne yapılırsa yapılsın, nasıl kösteklenirse, kösteklensin, Mülkiyelilerin ve Mülkiyenin yerini almak mümkün değildir. 

Daha önce ifade ettiğim gibi “Padişah tarafından verilen “ALA” rütbesini haiz, Büyükbabam Marufizade Mehmet Ziyaettin Paşa, Mülkiye mezunu, Müderrisi ve Maarif Nezareti Müfettişi, Sarayda, Sefirler Dairesi Reisi (Padişahla birlikte dış siyaseti oluşturup, sefirlerin tayini ve kabulü ile görevli). Daha sonra Maliye Nezareti Müsteşarlığı, Nazırlığı vazifelerini deruhte etmiştir. Nazır Zühtü Paşa’nın kardeşi, Babaannem Sabiha Hanım ile evlidir. Büyükbabam gibi, Atatürk devrinde, Konya, Kayseri mebusu olup, Münakalat Vekilliği yapan halamın eşi Sadettin Serim de Mülkiyelidir. Bizim dönemlerde, Mülkiyenin kuruluş günü olan 4 Aralık, büyük törenlerle kutlanır, devletin tüm üst kademesi, Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Bakanlar, herkes kutlamalara katılırdı. Gece genellikle Ankara Palas’ta tertiplenen Mülkiye Baloları fevkalade görkemli olurdu. Bizim dönem, 1959’de Mülkiyenin kuruluşunun 100 yılını, müstesna bir rastlandı olarak kutladık. Ankara’da yer yerinden oynamıştı, büyük törenlerdi. İnek Bayramları da şahaneydi. Dün gibi hatırlıyorum. Türkiye’mizin, önümüzdeki dönemi Mülkiye ve Mülkiyeliler için fevkalade önemlidir. Mülkiyenin yıldönümü kutlu olsun.