Erhan Bere iyi bir Mülkiyeli’dir.  Mülkiye’de kendi dönemlerinde, pırıl pırıl parlayan, Türkiye sevdalısı, Mülkiye’nin 3 Erhan’ından birisi

Erhan Bere iyi bir Mülkiyeli’dir.  Mülkiye’de kendi dönemlerinde, pırıl pırıl parlayan, Türkiye sevdalısı, Mülkiye’nin 3 Erhan’ından birisidir. (Erhan Işıl, Erhan Bener ve Hariciyeci Erhan). Ben Erhan Ağabey ile çok yakın olmamakla birlikte, Mülkiyeli bir büyüğüm, Maliyeci, diğer taraftan Türk Edebiyatı’nda daima hatırlanacak, okunacak, hayranlık duyulacak, bir yazar olarak tanıştım, saygı duydum.

Erhan Bener, Mülkiye’yi iyi derece ile bitirerek, Maliye Müfettişi olmuş, başarıyla görev yapmıştır. Bu özelliklerinin yanı sıra, içinde bitmek bilmeyen yazmak, roman kaleme almak arzu ve heyecanı tüm yaşamına hakim olmuş, Türk Edebiyatı, unutulmayacak romanları olan güzide bir Edebiyatçıyı kazanmıştır. Erhan Ağabey, yakınlarına, “Ben, taşrayı tanımak, teftiş turnelerinde, artan zamanda yazmak için Maliye Teftiş Kurulunu seçtim” demiştir. Caddebostan Kültür Merkezi’nde, Erhan Bener’in, çocukları, Yiğit Bey ve Yaprak Hanım’ın öncülüğünde düzenlenen anma etkinliğinde buluştuk. Başka bir değerli Mülkiyeli yazar, Sn. Ayla Kutlu olmak üzere, kendisini sevenler, Mülkiyeliler, yayınevi sahipleri, dostları bir aradaydık. Bu toplantıyı düzenleyenleri tebrik ediyor, bu tür kadirşinaslık toplantılarının devamlı yapılmasını diliyorum. Peşinen şunu ifade edeyim ki, Mülkiye nasıl eşsiz bir Ocaktır ki, üstün nitelikli, Atatürkçü, İdarecilerin, Hariciyecilerin, Maliyecilerin, Plancıların, Siyasetçilerin yanı sıra Türk Edebiyatı’na altın harflerle geçmiş, Edebiyatçıları, Şairleri, Tiyatro yazarlarını armağan etmiştir.

Ece Ayhan, Cemal Süreyya, Rıza Akdemir, Ayla Kutlu, Selahattin Aras, Yalçın Küçük ve Erhan Bener, hemen aklıma gelenler...

Erhan Bener’in, “Bürokratlar”, “Sonbahar Yaprakları”, “Dönüşler”, “Hınzır Kız”, “Işığın Gölgesi”, “Yalnızlar”, “Acemiler”, “Köleler” ve “Tutkular”, “Şişli Yaz”, “Böcek”, “Yaralı Aşklar”, “Anafor”, “Oyun”, “Sıradışı Kadınlar”, “Çiçekler”, “Los Ayna”, “Ara Kapı” (Kedi ve Ölüm) ve son eseri “Eski Dostlar” gibi yaklaşık 35 eseri, Türk Edebiyatı’nın ölümsüzler listesine girmiştir.

Erhan Bener’in, elindeki rakı kadehi ile sahneye yansıtılan resmi, adeta onun iç dünyasını, korkusuzluğunu, doğru bildiği yoldan sapmamasını, bir Mülkiyelinin umdelerini anlatıyordu... Erhan Bener, romanlarında derin bir romantizme, ruh tahliline, iç hesaplaşmaya, hezeyanlara, yüzleşmelere, hayat ve ölüm temalarına, fevkalade yalın ve ustaca üslupla yer vermiştir... Ben gençlik yıllarımda, Jean Paul Sartre’nin kitaplarını okuyup, etkisinde kalmıştım. Yıllar sonra Erhan Bener’i okuduğumda, zaman zaman, Sartre’nin korkusuzluğunu, romantizmini, dengeli erotizmini, varoluşçuluğunu adeta yaşadım. Şüphesiz, genelde farklı yazarlardı.

Erhan Ağabey’i anma etkinliğinde iki husus beni çok hislendirdi...

Erhan Bener, yaşadığı 24 saati yazmıştık. Yaşanan bu 24 saat, normal bir insanın yaşadığından, farklı değildi, ancak hayatın gerçekleri, isteklerle bezenmiş, ifade edilmişti... Asıl etkileyici olan, Erhan Ağabey’in, hastalığının son evrelerinde Ankara’da, hastane odasında, kaleme aldığı “Karga” isimli, duygularıydı... Doktorlar, serumlar, iğneler, tedaviler ortamında, penceresine musallat olan, siyah bir karga... Sanki ölümü simgeliyordu.... Erhan Bener, Karga ile konuşurken, daha önce ölümü yaşamıştı sanki... 2007 yılı sonbaharında perde indi... Tüm Mülkiyelilerin, Edebiyatçıların başı sağolsun, NUR içinde uyusun...