MUSTAFA KEMAL; BİR ZAMANLAR GELİR, BENİ UNUTTURMAK İSTEYEN…. -“NANKÖRLER”- BELİREBİLİR. DEMİŞTİ. Mustafa Kemal yıllar öncesin de gelecekle il

MUSTAFA KEMAL; BİR ZAMANLAR GELİR, BENİ UNUTTURMAK İSTEYEN…. -“NANKÖRLER”- BELİREBİLİR. DEMİŞTİ. Mustafa Kemal yıllar öncesin de gelecekle ilgili yani bugünlerde onun fikirlerini hazmedemeyenlere ve de eleştirilerini ahlaksızca yapanlara karşı şöyle bir öngörü de bulunmuştu: “Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerini inkâr edenler ve beni yerenler çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki bu fikirler, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli neticeleri kalpleri doldurur. Benim müstesna olduğuma dair bir kanım yoktur. Ben ölürsem soylu milletimizin beraber yürüdüğümüz yoldan asla ayrılmayacağına eminim; bununla gönlüm rahat!” Gönlün rahat olsun Paşam bu millet senin yaptıklarını unutmayacak ve unutturmayacaktır. Çünkü sen yaşarken asla kendini övmedin, övdürmedin. Hep milletini sevdin ve milletin de o gün olduğu gibi bugünde seni sevdi. Biz de bugün; seni kötülemek isteyen kişilere, hakaret etmeden, sövmeden, refüze etmeden, rencide etmeden, onları küçük düşürmeden, aşağılamadan ve de kırmadan insani olarak seni ve senin millet için yaptıklarını anlatacağız-anlatmalıyız. Seni karalamak isteyen üç beş kendini bilmez, yine senin dediğin gibi şu gerçeği bilerek inşallah pişman olur ve senin hizmetinde ders çıkarırlar: “Zannediyorum ki, milletin bütün fertlerinin hiçbirinden fazla yüksekliğe sahip değilim. Bende fazla teşebbüs görüldüyse, bu benden değil, milletin bileşkesinden çıkan bir teşebbüstür. Sizler olmasaydınız, sizlerin vicdani eğilimleriniz bana dayanak noktası teşkil etmemiş olsaydı, şimdiki teşebbüslerin hiçbiri olamazdı.” Ayrıca seni savunuyor gibi davranan ve kendilerine sosyal statü kazandırmak için “Atatürkçü”, “Kemalist” diyerek seni anlamadan dergi “Atatürkçülüğü “yapanlar gibi de olmadan yine senin dediğin gibi:  “Biz doğrudan doğruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz.” Diyeceğiz. Türk Milleti’nin asil ve vakur kararında Türk şemsiye altında bütün etnik ve dini inançta olanlara milli, insani ve adil duygularla kucaklayıp senin en büyük eserin dediğin demokratik Cumhuriyeti faziletlerini anlatacağız. İslami ve insani davranış örneklerini sergileyerek Sana hakaret edenlere; hangi etnik ve inançta olursa olsun bize bugünleri hazırlayan kahraman büyüklerimizi, şehit ve gazilerimizi hayırla yad etmenin İslami ve insani olduğunu öğreteceğiz.  Senin dediğin gibi: “Arkadaşlarımız ve milletin bütün fertleri gibi, millî davamızda benim de emeğim geçmiş ise, bu çalışmada iş yapma kuvveti ve başarı varsa, bunu şahsıma atfetmeyiniz. Ancak ve ancak bütün milletin manevî şahsiyetine atfediniz. Ben, milletin bu yüksek, manevî şahsiyeti içinde bir naçiz fert olmakla bahtiyarım. Efendiler, millet bütünüyle manevî bir şahıs halinde ve bir birleşmiş kitle şeklinde belirdi ve bu yüce birliği koruyarak ona düşman olanları ortadan kaldırdı. Benim için dünyada en büyük mevki ve mükâfat, milletin bir ferdi olarak yaşamaktır. Eğer Cenab-ı Hak beni bunda muvaffak etmiş ise, şükrederim. Bugün olduğu gibi ömrümün nihayetine kadar milletin hizmetinde olmakla iftihar edeceğim.”  İlkenden vazgeçmeyeceğiz. Bugün senin kurduğun devlette İstiklal ve İstikbalini özgürce kullanıp da sana pervasızca saldıranlara; senin takdir eden Sultan Abdülhamit'in Torunu, Ertuğrul Osmanoğlu’nun: “Bir şeyi unutmayın. Eğer Mustafa Kemal Paşa olmasaydı hiçbirimiz olmazdık. Yaptığı devrim belki hanedan için kötü oldu ama Türkiye O'nun sayesinde var. Siz, ben, hepimiz varlığımızı O'na borçluyuz.” Dediğini hatırlatacağız.  Ayrıca Winston Churchill’in sana düşman olmasına rağmen senin dehana ve kahramanlığına hayran olduğunu dile getirirken: “Şu anda mağlubiyeti bütün damarlarımda hissetmekteyim. Çok üzgünüm!.. Oldukça mutluydum, umutluydum. Daha düne kadar "Çanakkale bizimdir" diyordum. Çünkü bu savaşı kazanmak için askeri, parayı, cephaneyi, her şeyi hesaplamıştım. Hepsinde çok üstündük. Mutlaka yenecektik. Yalnız bir şeyi hesaba katmamışız: Mustafa Kemal'i... Bağrımda İngiliz gururu olmasa Türkleri alnından öpmek, onları ayakta alkışlamak isterdim.” Düşmanların bile -kıskanarak olsa da-sana gıpta ederken; seni ve senin ailen kötülemek için çaba sarf eden yerli cahil, kinci ve ağzında salya akıtan "belhüm adal=hayvandan da aşağılık" olan insanları hiç unutmayacağız. Paşam sen -okumuş kinci-cahil insanlar için bir gün şöyle demiştin: “Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim ve hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.” Biz de senin bu sözünü ilke edinerek. Cahillerle haddini bildirip, kısır çekişmelere girmeden, kim olursa olsun insanların "yatak odasına girmeden "kalplerine girmek" için çalışıp yolumuza" devam edeceğiz.  Kısacası; biz seni abartmadan, şişirmeden seveceğiz ve diyeceğiz ki; O biz hep sevdi. Onun için "Atatürk bizden biridir." Zaten sen de Cumhuriyetin on ikinci yıl dönümü için seni öven şu sloganları gördüğünde; “'Atatürk bizim en büyüğümüzdür.” “Atatürk bu milletin en yücesidir.” “Türk Milleti asırlardır bağrından bir Mustafa Kemal çıkardı.” Bunlar ve bunlara benzeyenleri çizerek, hepsinin yerine kendini en iyi ifade eden şu satırları yazarak bizleri onurlandırıp gururlandırmıştın “'Atatürk bizden biridir.”