İsrail Devletinin 1948’de Filistin topraklarını gasbederek kuruluşundan bugüne kadar 70 yıldır aralıksız devam eden MÜSLÜMAN SOYKIRIMI, Nazi Almany

İsrail Devletinin 1948’de Filistin topraklarını gasbederek kuruluşundan bugüne kadar 70 yıldır aralıksız devam eden MÜSLÜMAN SOYKIRIMI, Nazi Almanya’sında Hitler’in yaptığı Yahudi soykırımından ne farkı var?

Avrupalı Katolik Hristiyanların ve Papanın talebi ve çeşitli vaatleri üzerine Müslümanların elindeki kutsal toprakları ele geçirmek amacıyla, 1095-1272 yılları arasında yapılan Haçlı seferlerinden beri Osmanlı dönemi hariç bu coğrafyanın kaderi kan ve göz yaşı olmuştur. Türklerin hakimiyetine kadar Sasani, Roma ve Arap hâkimiyeti altında geçen süre içinde, Kudüs birçok defa el değiştirmiş, 401 yıl, 3 ay, 6 gün süren Osmanlı döneminde en huzurlu günlerini yaşamıştır.

14 yüzyıldır İslam’ın Haremi, Müslümanların onuru ve namusu olan ve Mescid-i Aksa’yı barındıran kutsal topraklar; 1948’den beri İsrail’in işgali altında acı çekmekte ve gözyaşı dökmektedir.

İsrail devletinin kuruluşunun yani Filistinlilerin isimlendirmeleriyle NEKBE’nin yetmişinci yıldönümünü ve ABD Büyükelçiliğinin Kudüs’e taşımasını protesto amacıyla silahsız ve sivil Filistinlilerce düzenlenen protesto eylemlerinde İsrail askerlerinin açtığı ateşle çoğu kadın ve çocuk olan 62 Filistinli katledildi ve 3.000 kişi yaralandı.

Bu iş, İslamın Halifesi Osmanlı Odusuna karşı İngilizlerle işbirliği yapıp kalleşçe arkadan müslüman din kardeşini vurmaya benzemez... Ya adam olacak, din kardeşinize sahip çıkacaksınız ya da Siyonist-Haçlı ittifakının kölesi olacaksınız. ABD-İsrail ittifakının İslam nefretine karşı, Müslüman ülkeler topyekün birlik ve beraberlik olmazlarsa hiç bir zaman bu zilletten kurtulamayacaklardır. Sözde Müslüman Arap liderlerinin ve Filistin direnişinin “haram” olduğuna dair fetva verdirecek kadar satılmış olan ve katil İsrail ile ilişkilerini hiç bir şey olmamış gibi sürdüren Suudi Arabistan’ın tutumu ne İslamlıkla, ne de insanlıkla bağdaşmamaktadır.

ABD Başkanı Trump’ın, Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı ve Büyükelçiliği’ni buraya taşıması, büyük planın ilk adımlarından birisidir.

Öte yandan  “Küresel Aktörlerin” İsrail’in yaptığı KATLİAMLARI/ SOYKIRIMLARI görmezden gelerek sessiz kalmaları da bu gaddar devleti iyice azdırmıştır.  Siyonizmin kontrolu altında olan “Batı Medyasına rağmen, aklı selim sahibi yahudiler, İsrail’in bu tutumunu tasbip etmemekte ama katliamlar devam etmektedir. Bazı İsrail’li devlet adamlarının insanlıktan uzak sözleri, Hitler’in bile bunların yanında masum kaldığını düşündürtmektedir. Örnek verecek olursak, Eski Savunma Bakanı Avidor Liberman “Bize karşı olan Arapların başını baltayla kesmek lazım”, Kültür Bakanı Miri Regev, “Askerler yerlerde sürüklenen o çocuğu öldürmeliydi”, Tarım Bakanı “Ölüm ve yaralanmaların da yaşanması lazım”, Likud Partisi milletvekili Yaev Kish, “Allah-u ekber yerine İsrail ekber demeniz gerekir” derken, İsrail Hükümet sözcüsü Michal Maayan, bir gazetecinin “Neden Gazzelileri vuruyorsunuz?” sorusuna, “Binlerce insanı hapse koyamayız ya!” cevabını vererek gerçek yüzlerini ifşa etmişlerdir. Bu vahşete dur demek için, İsrail’le olan siyasi, askeri, ekonomik ilişkileri gözden geçirmek ve hakettikleri cevabı vermek gerekir.

Siyonist-Haçlı ittifakı, Müslümanların ilk kıblesi Kudüs’ü, Müslümanlardan temizlemeye çalışmakta ve sürgüne zorlamaktalar. Her türlü gayrimeşru uygulama ve baskıların yanında hukuka ve insanlığa aykırı cezalarla,yahudilere uygulanmayan vergi ve cezalarla, ambargolarla ve katliamlarla  Müslüman halkı, kendi evinden, toprağından, yurdundan, vatanından koparıp terkettirerek Yahudileştirmeyi amaçlamaktadırlar.

Bunca vahşete rağmen; ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Dana White, Oradaki katliamları haklı mı görüyorsunuz?" sorusu üzerine, “bölgeyi yakından izlediklerini belirterek, İsrail’in kendi sınırlarını koruma hakkına sahip olduğunu” söylemiş.

Batı medyasının, yani Batı gazete, televizyon, radyo ve yayınevlerinin yüzde 90’ı ya doğrudan, ya da dolaylı olarak İsrail yanlısı siyonistlerin elinde olduğu düşünülünce ABD-İsrail işbirliğinin yarattığı  vahşet Dünya’ya hakettiği biçimde yansıtılamıyor... Aksine olayın mağduru olan, ellerinden toprakları alınan bölgenin yerli halkı, terörist olarak değerlendiriliyor. Çıkarlarını her türlü ahlaki, insani, dini değerin üstünde gören Müslüman Arap Ülkeler Filistin davasına duyarsız kalmaktalar. Türkiye her zaman olduğu gibi, gerek Birleşmiş Milletlerde, gerek ABD nezdinde, gerekse İsrail Hükümetiyle ilişkilerinde bu sorunun Dünyadaki en önde gelen savunucusu olmakta. Katliamın hemen ardından her iki ülkedeki elçilerini geri çekip, İsrail Büyükelçisinin Türkiye’yi terk etmesini istemiştir. Türkiye’nin çağrısıyla İslam İşbirliği Teşkilatı Ülkelerinin Liderleri, İsrail’e karşı atılacak adımlar için İstanbul’da toplandı. Uluslararası toplum siyonist vahşete karşı harekete geçmeye zorlanıyor.

İsrail’i ve 70 yıldır uyguladığı soykırımı durdurmak sadece Türkiye’nin değil, başta tüm islam ülkeleri olmak üzere tüm insanlığın sorunudur.