"Türk Edebiyatının Ölümsüz Şairi Nâzım Hikmet Ran Hakkında Muhtemelen Daha Önce Duymadığınız 13 Bilgi"


Türk edebiyatının en önemli isimlerinden büyük şair Nâzım Hikmet Ran hakkında muhtemelen bilmediğiniz bilgileri sizler için derledik!


 

"Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum."



1. Türk edebiyatının ölümsüz yazarlarından Yaşar Kemal’in efsane romanı İnce Memed’i Rusça’ya Nâzım Hikmet çevirdi.



Birinci ve ikinci ciltleri Türk edebiyatının en çok satan kitaplarından olan İnce Memed, Rusça’ya Nâzım Hikmet’in o büyülü diliyle çevrildi.
Yaşar Kemal'in Nâzım Hikmet'le ilgili bir anısını vefatının ardından yakın dostu Zülfü Livaneli şöyle yazmıştı: "Paris’te Abidin Dino’yla birlikte Nâzım Hikmet’i tren istasyonunda karşılamışlar. Nâzım demiş ki 'Yaşar, romanını okudum. Eğer bana bu kadar zulmetmeselerdi, bunca yıl hapis yatmasaydım, belki ben de senin kadar güzel bir şey yazabilirdim ama olmadı.' Yaşar Kemal, 'Koca Nâzım’ın genç bir adamla alay etmesi yakışık alıyor mu?’' diyerek oradan ayrılmış ve küsmüş. Neden sonra anlatabilmişler ki Nâzım alay etmiyor, içinden gelenleri söylüyor."

2. Çok yakın arkadaş olan Nâzım Hikmet ve Peyami Safa’nın arasına komünizm ve faşizm tartışmaları girdi.



Komünizmi yaymak isteyen Nâzım Hikmet ve onu caydırmak isteyen Peyami Safa… O kadar yakın dostlardı ki, Peyami Safa ölümsüz eseri Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu Nâzım Hikmet’e adamıştı. Dost meclislerinde ateşli tartışmalar yaşasalar da, Peyami Safa’nın “Moskova’dan gelen paraları kim aldı?” sorusu ilişkilerini bitirdi. Nâzım Hikmet, Peyami Safa’yı kazanmak için uğraştıysa da başarılı olamadı.

3. Yakın arkadaşları olan Türk edebiyatının değerli isimleri Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat Horozcu Nâzım Hikmet'in özgürlüğüne kavuşması için üç günlük açlık grevine yattılar.



4. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel hapiste parasızlık çeken Nâzım Hikmet'e gizlice çeviri yaptırdı ve komünistleri koruduğu gerekçesiyle suçlandı.



Hasan Âli Yücel, dünya klasiklerini Türkçemize kazandırmak amacıyla Rusça ve Fransızca asıllarından çeviri yaptırdı. Fakat hapiste parasızlık çeken Nâzım Hikmet'e yardımcı olduğu için Önce Mareşal Fevzi Çakmak, sonra da Demokrat Parti İstanbul İl Başkanı Prof. Kenan Öner ile davalık oldu.

5. Mustafa Kemal Atatürk'ün en yakın silah arkadaşlarından Ali Fuat Cebesoy, Nâzım Hikmet'in dayısıydı ve ona hapiste olduğu günlerde hiç yardımcı olmadı.



Nâzım Hikmet'in de yardım talebinde bulunmadığı belirtelim elbette...

6. Nâzım Hikmet'in özgürlüğüne kavuşmasını sağlayan ve korkunç bir adli hataya kurban gitmesini önleyen tek avukatı Prof. Mehmet Ali Sebük sağ görüşlü bir hukukçuydu.



Demokrat Parti’den milletvekilliği yapmış; Adalet Partisi’nden de senatör adayı olmuştu. Hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı böyle bir şey olsa gerek...

7. Sovyetler Birliği'nden doğu ülkelerine yolculuk ederken karşılaştığı Türkçe konuşan halklara yönelik zulmü gördü, bir oyun yazdı ve tek gece sahnelenen bu oyun yasaklandı.


1957'den sonra Sovyetler Birliği'nin doğu ülkelerine yolculuk eden Nâzım Hikmet, bu bölgede zulüm gören halkla karşılaştı. Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan'da sürdürdüğü bu yolculukların ardından Stalin dönemini eleştiren 'Ivan Ivanoviç Var mıydı Yok muydu?' oyununu yazdı. Moskova Yergi Tiyatrosu'nda sahnelenen bu oyun ancak tek gece seyirciyle buluşabildi, çünkü yasaklandı.

8. Nâzım Hikmet'ten İstanbul gençliğini milli mücadeleye çağıran bir şiir istendi ve Matbuat Müdürlüğü tarafından on bin adet basılan bu şiir büyük yankı uyandırdı.


Mustafa Kemal Atatürk'e silah ve cephane yardımı yapan gizli bir örgütün yardımıyla Nâzım Hikmet ve Vâlâ Nureddin Ankara'ya gitti ve ilk görev olarak Nâzım Hikmet'ten bir şiir yazması istendi. İstanbul gençliğini milli mücadeleye çağıran bu şiir on bin adet basıldı ve büyük yankı uyandırdı. Öyle ki, meclis üyeleri bu çağrının doğurabileceği sorunların nasıl çözülebileceğini tartışmak amacıyla bir araya geldi.

9. Sovyetler Birliği'nde büyük bir yük gemisine 'Nâzım Hikmet' ismi verildi ve törene pek çok ülkeden yazarlar katıldı; Türkiye'den ise tek bir yazar davetliydi: Aziz Nesin...


1965 yılında Odesa limanında gerçekleşen törene Nâzım Hikmet’in eşi Vera ile Aziz Nesin katıldı.

10. Azerbaycan'da yetimhanede büyüyen Cengiz Ferecov bir gün Nâzım'a şiirlerinden birini okudu ve büyük şair o anda çocuğu evlat edinmeye karar verdi.


Bebek yaşlarında yetimhaneye bırakılan Cengiz Ferecov 10 yaşına geldiğinde öğretmeni bir şiir ezberlemesini istedi ve sınav yapacağını söyledi. Nâzım Hikmet'e ait olan bu şiir Cengiz Ferecov için bir dönüm noktası oldu. 1952'de Cengiz Ferecov şiiri Nâzım Hikmet'in kendisine okuma şansı yakaladı ve o andan itibaren de hayatı değişti. Nâzım Hikmet'in evlatlık olarak aldığı Cengiz Ferecov uzun yıllar Azerbaycan Tarım Bakanlığında müsteşar olarak görev yaptı.

11. 3 Haziran 1963 sabahı kalp krizi sonrası hayata veda eden Nâzım Hikmet'in mezar taşı siyah bir granitten yapıldı ve meşhur şiirlerinden biri olan rüzgara karşı yürüyen adam figürü taş üzerinde ebedileştirildi.


3 Haziran 1963 sabahı gazetesini almak üzere ikinci kattaki dairesinden apartman kapısına yürüyen büyük şair, gazetesine uzanırken geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda etti. Sovyet Yazarlar Birliği salonunda yapılan törene yerli yabancı yüzlerce sanatçı katıldı.

12. Nâzım Hikmet hapisteyken Mustafa Kemal Atatürk'e mektup yazdı ve vatan haini olmadığı anlattı.


Mustafa Kemal Atatürk'ün hastalığı döneminde yollanan bu mektup muhtemelen kendisine hiçbir zaman ulaşmadı. Bilinçli bir şekilde ulaştırılmadığı iddiasının da bulunduğu o mektupta şunları yazmıştı Nâzım Hikmet:
Türk Ordusunu ‘isyana teşvik’ ettiğim iddiasıyla ‘15 yıl ağır hapis cezası giydim. Şimdi de Türk Donanmasını ‘isyana’ teşvik etmekle töhmetlendiriliyorum. Türk inkılabına ve senin adına and içerim ki suçsuzum. Askeri isyana teşvik etmedim... Deli, serseri, mürteci, satılmış, inkılap ve yurt haini değilim ki bunu bir an olsun düşünebileyim. Askeri isyana teşvik etmedim. Senin eserine ve sana, aziz olan Türk dilinin inanmış bir şairiyim. Sırtıma yüklenen ve yükletilebilecek hapis yıllarını taşıyabilecek kadar sabırlı olabilirim. Büyük işlerinin arasında seni bir Türk şairinin felaketi ile alakalandırmak istemezdim. Bağışla beni. Seni bir an kendimle meşgul ettimse, alnıma vurulmak istenen bu ‘inkılap askerini isyana teşvik’ damgasının ancak senin ellerinle silinebileceğine inandığımdandır. Başvurabileceğim en inkılapçı baş sensin. Kemalizm’den ve senden adalet istiyorum. Türk inkılabına ve senin başına and içerim ki suçsuzum.

13. Annesi ilk Türk kadın ressamlardan Celile Hanım mutsuz evliliğini bitirdikten sonra gönlünü Nâzım Hikmet'in öğretmeni Yahya Kemal Beyatlı'ya kaptırdı.



Eve Nâzım Hikmet'e ders vermek amacıyla gelen Yahya Kemal Beyatlı Celile Hanım'a sırılsıklam aşık olsa da hiçbir zaman yanaşmadı. Nâzım Hikmet'in bu birlikteliğe karşı geldiği söylense de Yahya Kemal'in korkak tavrı Celile Hanım'ı bıktırdı ve Celile Hanım Paris'e gitti. Rivayete göre Sessiz Gemi de işte bu gidişten sonra yazıldı.

 

NAZIM HİKMET KİMDİR?

Nazım Hikmet Selanik'te 20 Kasım 1901’de dünyaya gelmiştir. Ailesi 40 gün için bir yaş büyük görünmesin diye doğum tarihini nüfus kütüğüne 15 Ocak 1902 olarak işletmiştir. Nazım Hikmet'in babası Hikmet Bey, bugünkü Galatarasay Lisesi o dönemdeki adıyla Mekteb-i Sultani'den mezun oldu. Önce ticaret yaptı, daha sonra da Dışişleri'nde çalışmaya başladı. Annesi Celile Hanım ise eğitimci Enver Paşa'nın kızı. İyi bir eğitim almış bir hanımdı, piyano çalar, Fransızca bilir ve resim yapardı. Nazım Hikmet, önceleri adını taşıdığı dedesi Nazım Bey'in etkisiyle şiir yazmaya başladı. 1919 yılında Heaybeliada Bahriye Mektebi'ni bitirdi. Hamidiye Kruvazörü'nde görev yaparken sağlık sorunları nedeniyle askerlikten ayrıldı. Bu arada ilk şiirleri de yayınlanmaya başlamıştı. 1921 başlarında Kurtuluş Savaşı’na katılmak için Anadolu’ya geçen Nazım Hikmet, Bolu’da öğretmen olarak görev yaptı. Daha sonra Batum üzerinden Moskova’ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’ne (KUTV) kayıt oldu. Burada siyasal bilimler ve iktisat okudu. 1924’te yurda döndü. Aydınlık Gazetesinde yayınlanan yazı ve şiirleri yüzünden on beş yıl hapsi istenince yeniden Sovyetler Birliği’ne döndü. 1928 Af Kanunu’ndan yararlanıp tekrar Türkiye'ye döndükten sonra Resimli Ay Dergisi'nde çalışmaya başladı. 1932’de yeniden dört yıl hapse mahkûm oldu, bu kez de Onuncu Yıl Affı’ndan yararlandı. Gazetecilik yaptı, film stüdyolarında çalıştı. 1938’de orduyu ve donanmayı isyana teşvik ettiği iddiasıyla 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. Çankırı ve Bursa cezaevlerinde yattı. 1950’de özgürlüğüne kavuştuysa da sürekli olarak izlenmekten kurtulamadı; kitaplarını yayınlatma, oyunlarını oynatma olanağı bulamadı. Askere alınması kararlaştırılınca Romanya üzerinden tekrar Moskova’ya gitti. 1951’de T.C. yurttaşlığından çıkarıldı. 3 Haziran 1963 Moskova’da hayata gözlerini yummuştur. Lakabı "Güzel Yüzlü Şair" veya "Mavi Gözlü Dev"dir. Yasaklı olduğu yıllarda Orhan Selim adını da kullandığı olmuştur. Hatta "İt Ürür Kervan Yürür" kitabı Orhan Selim imzasıyla çıkmıştır. Türkiye’de serbes nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmış ve adı 20. yüzyıl’ın ilk yarısında yaşamış olan dünyanın en büyük şairleri arasında anılmıştır. Eserleri birçok dile çevrilmiştir. Mezarı halen Moskova’da bulunmaktadır. Türkiye Komünist Partisi üyesi olup ayrı ayrı toplam 11 davadan yargılanmıştır. Eserleri birçok ödül almıştır.Türkiye’deki yaşamının çoğunu hapiste geçirmiş daha sonra Moskova’ya gitmiş ve Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır. Nazım Hikmet, 1938’de cezaevine girmiş ve şiirleri yasaklanmıştır. Türkiye’de ancak ölümünden iki yıl sonra 1965’te şiirleriyle yeniden önem kazanmıştır. 3 Haziran 1963’te bir kalp krizi sonucu yaşama veda etti. Moskova’da Novodeviçye Mezarlığı’nda toprağa verildi.