Yazılı anlatım, okullarımızın kazandıramadığı temel becerilerden biridir. Hangi yaşta ve mevkide olursa olsun, yazılı anlatım, insanımızın kendini kötü hissettiği işlerin başında gelir. Pek çoğumuz, sözlü olarak kendimizi daha rahat ifade edebildiğimiz halde, sıra yazmaya gelince basiretimiz bağlanır. Böyle bir durumda ne yazacağımızı bilsek de nasıl yazacağımızı pek bilemeyiz ve tıkanır kalırız.
Oysa ilk bakışta, yazma o kadar da zor bir iş değildir. Altı üstü duygu ve düşüncelerinizi anlatacaksınız. Üstelik çoğumuz bunu sözlü olarak rahatlıkla yaptığımız halde, aynı sözcük dağarcığıyla yazılı olarak neden yapamayız?
Çevremizdeki pek çok insan bu soru karşısında, biraz da mahcubiyet duyarak, “benim yazma yeteneğim zayıf” diyerek kendini töhmet altına sokar. Oysa gerçekte ne bizim yazma yeteneğimiz zayıf, ne de yazma işi bu kadar zordur.
TEMEL SORUN EĞİTİM
Bilinen o ki, doğru öğrenmeler insanı geliştirirken, yanlış öğrenmeler köreltmektedir. Bu, her öğrenme faaliyeti için böyledir. Yapılan öğrenme çalışmaları bilimsel değilse, doğru yöntem ve teknikler kullanılmıyorsa, sonuçta yetenekleri köreltilmiş, aptallaştırılmış ucube bir varlık çıkar ortaya.
Eğitim talihsizliğine uğramış insanlarda bunu çok net görmekteyiz. Yıllarca matematik dersi görmüştür ama matematiksel düşünemez. Biyoloji dersi okumuştur ama iç organlarının yerini bilmez. Sağlıkla ilgili onca bilgiyi ezberlemiştir ama doğru beslenemez. Ve nihayet yıllarca kompozisyon adıyla bir çalışma yapmıştır ama yazmayı beceremez.
Bu eksiklerin tümü aldığımız eğitimin sonuçlarıdır. Eğitim kötü olunca, ne yazık ki, harcanan onca zaman, onca emek boşa gitmekte ve kısacası, insana yazık olmaktadır!
Bu anlamda eğitim sorumlularının vebali bu sayfalara sığmayacak kadar büyüktür.
YAZILI ANLATIM ÇOK KOLAY BİR İŞTİR!
Konumuza dönersek, yazma, yani yazılı anlatım çok kolay bir iştir. Konuşan, duygu ve düşüncelerini sözlü olarak anlatabilen herkes bunu yazılı olarak da yapabilir. Hatta bu işi sözlü anlatımda yaptığından daha kolay başarabilir.
Çünkü sözlü anlatımda, sesimizi doğru kullanma, vurgulama ve tonlama gibi bileşenlere de emek vermek durumundayız. Oysa yazılı anlatımda her zaman durup düşünme, yazıp silme, tekrar tekrar okuyup düzeltme şansımız vardır.
Öyle ise neden yazamıyoruz?
Bunu anlamak için, insanımızın yaşadığı yazılı anlatım serüvenine bakmak yeterlidir.
Bilindiği gibi ülkemizde okul öğrenmeleri içinde, yazılı anlatım kompozisyon olarak tanımlanır. Ve elbette her öğretmen iyi niyetlidir ve öğrencilerine yazılı anlatım becerisi kazandırmak ister. Ancak, bunun için elinde babadan kalma tek bir uygulama vardır: O da başarısızlığı toplum üzerinde kanıtlanmış, klasik kompozisyon etkinliğidir.
Bu uygulamada, yazma etkinliğine kompozisyonun tanımıyla başlanır.
Kompozisyon: Giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşan yazılı anlatım biçimidir.
Giriş şöyle olur, gelişmede şunlara yer verilmelidir, sonuç, şöyle şöyle cümlelerle bağlanmalıdır. Vb.
Pek çok öğretmen, bu açıklamaya tehdit kıvamında bir uyarı eklemeyi de ihmal etmez.
Bu kalıba uymayan yazılar kompozisyon değildir, bunlara not vermem!
Yukarıdakilere benzer ifadeleri bu süreçten geçmiş herkes çok net olarak hatırlar. Hatta bu söylem, kompozisyon adına hepimizin aklında kalan ve bugün bile puan alabileceğimiz tek bilgidir.
YAZILI ANLATIM BECERİSİ TANIMLA KAZANILMAZ !
Oysa artık çok iyi biliyoruz ki, yazılı anlatıma tanımla ve giriş, gelişme, sonuç kalıplarını dayatarak başlamak, yazma becerisi kazandırmadığı gibi, var olan beceriyi de yok eder.
Çünkü böyle bir uygulamayla başlayan her öğrenci, yazacaklarından çok, verilen kalıba yoğunlaşır ve şu soruları tekrarlayıp durur:
Giriş nasıl başlayıp, nerede bitiyordu?
Acaba bu cümleler gelişmeye uygun mu?
Sonuç bölümünü nasıl yazmalıyım?
Öğrenci, bu stres ve zihin bulanıklığı içinde düşündüklerini de yazamaz.
Süreç içinde birkaç uygulamadan zayıf not alıp, öğretmenden de bunu pekiştiren sözler işitince, artık iflah olmaz!
İyi not alanlar ise, karizmayı çizdirmemek adına, dayatılan kalıbın yoğun gölgesi ve ürkek bir ruh hali içinde yazmayı sürdürürler. Ancak bu hal, en iyi yazan öğrencilerin bile hak ettiği düzeye ulaşmalarının önünde bir engel olarak durmaya devam eder.
Tekrarlamak gerekirse, yazılı anlatım çok kolay kazandırılan bir beceridir. Doğru yöntem ve teknikler kullanıldığında herkes şaşırtıcı biçimde güzel yazabilir.
Not: Bundan sonraki “HERKES YAZABİLİR!” başlıklı yazımızda, yazılı anlatım becerisini kazanmanın ne kadar kolay olduğunu paylaşacağız.