İsrail-Filistin gerginliği tehlikeli boyuta ulaşıyor. Haliyle bölgede giderek yükselen tansiyon da uluslararası toplumun öncelikli konusu haline geldi. Bir taraftan bazı ülkeler yoğun diplomasi trafiği ile çözüme vurgu yaparken diğer taraftan da İsrail’e destek veren ülkelerin listesi önümüze geldi. Şu ana kadar ise İsrail'in Gazze'ye yönelik hava saldırıları sonucunda, 58'i çocuk, 34'ü kadın olmak üzere 197 kişi hayatını kaybetti, 1235 kişi yaralandı. Ne yazık ki, ölenlerin ve yaralananların sayısı her geçen saat artış gösteriyor.

Birçok ülke ateşkes çağrısında bulunuyor; ancak çağrılarının havada kaldığına şahit oluyoruz. Bölgedeki şiddetin sona erdiğine dair elle tutulur hiçbir gösterge yok. Aksine elindeki son koz buymuşçasına, son süratle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu kör vicdan ve uluslararası toplumun çağrılarına sağır bir tavır ile vahşeti ve şiddeti arttıran söylemlerde bulunuyor. Öyle ki dün gece yapmış oldu açıklamada İsrail’in Gazze’ye saldırmaya devam edeceğini duyurdu.

Bu zamana kadar Dünya’dan İsrail’e, Filistin saldırılarına yönelik gelen tepkilere bakacak olursak;  

Türkiye saldırıların ilk gününden beri en çok tepki gösteren, Filistin halkının umudu olan ülkelerden biri oldu.

Uluslararası barış ve güvenliği sağlamakla sorumlu BM'nin en güçlü organı Güvenlik Konseyi İsrail-Filistin krizi için 3. kez toplandı ancak hala somut bir adım atamadı.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT),  yine uluslararası topluma "İsrail'in Filistinlilere yönelik saldırılarını durdurma" çağrısında bulundu, dikkate alınmadı.

İsrail ile ilişkilerinde normalleşme yolunda adımlar atan Arap ülkeleri, Filistin ile yaşanan son çatışmaların ardından telaşa kapıldı. İslam dininin en önemli ayında, gerçekleşen saldırılar nedeniyle İsrail ‘in Arap dostları saldırıları kınadı ancak gelecekteki ilişkilerine zarar vermeyecek seviyede tutma çabasında kalmaya çalıştıkları gözlemlendi.

Pakistan’ın çağrısı; yaşanan son çatışmalar sebebiyle, İsrail ile normalleşen ilişkilerinin gidişatından endişe eden Arap ülkelerine ders niteliğindeydi. Pakistan Ulusal Meclisi, "apartheid İsrail rejiminin" Filistin’e yönelik saldırılarını oy birliği ile kabul edilen bir bildiriyle kınadı. Bildiride, Birleşmiş Milletler’den İsrail’e savaş zamanında sivillerin korunmasına yönelik Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’ne uymasını sağlamak için gerekli adımları atması istenildi. İsrail tarafından işlenen soykırım suçlarının araştırılması için bağımsız bir soruşturma heyeti oluşturması talep edildi. Uluslararası toplumdan da İsrail'in Filistinlilere karşı geçmişte ve şimdi uyguladığı ağır insan hakları ihlalleri ve suçlarla ilgili adil, bağımsız ve tarafsız hesap verebilirliğin sağlanması istendi.

BM Güvenlik Konseyi mayıs ayı dönem başkanlığını yürüten Çin'in Dışişleri Bakanı Vang Yi, ABD'yi BM Güvenlik Konseyinin sorunun çözümüne yönelik çabalarını engellemekle suçladı. Adil bir tutum sergileme çağrısında bulundu.

ABD’den İsrail’e “sarsılmaz destek” geldi.

İsrail’in dış politika destekçisi ABD’den,  her ne kadar destek mesajları gelse de , Kongre üyeleri arasından Filistin’e önceki tepkilerden daha güçlü bir tepki olduğu görülüyor. Filistin haklarına saygı duyulması ve saldırıların durdurulması çağrısında bulunan Amerikalıların sayıları az değil.  ABD’de İsrail'in Filistin'i işgalini desteklemesine karşı olanlar,  başkent Washington’da Biden yönetimine olan tepkilerini dile getirdiler.

İnsan hakları ve demokrasi narası atan Biden yönetimi, İsrail-Filistin çatışmasını dış politika önceliği haline getirmese de bölgedeki olayları etkileme potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunu biliyoruz. Ayrım gözetmeksizin insan haklarını savunanların, işlerine geldiği gibi davrandıklarının kanıtı olan olaylar zincirlerine şahit oluyoruz.

Sonuç olarak; ülkelerin kınama yarışları, uluslararası toplumu çözüme davet çağrıları, savaş suçu işleyen ülkelerin umarsız politikaları, zulme uğrayan halkın acı hayat hikayeleri; televizyonlarda , internet haber sitelerinde, sosyal medyada en çarpıcı haliyle gözler önüne geliyor.İşin garip tarafı ise sivil halkın çaresizliği ile çözüm için uğraşan ülkelerin çaresizliği birleşiyor ve somut adım atılamıyor. Diplomatik çabaların uzaktan izlendiği, kaderi belli olan Filistin için kalıcı çözüm tüm dünya ülkelerinin borcudur. Filistin işgali sona erdirilmeden ve iki devletli çözümü içeren “kalıcı” bir çözüm olmadan, şiddetin her seferinde başka bahaneler ile devam edeceği ortadadır. Barış ve diplomasiyi savunanların yanında,  aşırı sağ ve derin ideolojilerin üstün gelmeye çalıştığı bir ortamda kalıcı çözüm bir tarafın diz çökmesi midir? İşte tam da bu noktada , Netanyahu bunu hedeflediğini her gün küstah çıkışlarıyla dile getiriyor.