Sevmek, gülmek, yaşamak için üretmek, adil, insanca bölüşmek. İnsan yaşamının başından bu yana halisane duygularla yaşayan toplumlar, mutlu olma

 Sevmek, gülmek, yaşamak için üretmek, adil, insanca bölüşmek. İnsan yaşamının başından bu yana halisane duygularla yaşayan toplumlar, mutlu olmayı becermişlerdir. İnsanların toplu hal de yaşamlarına ne zaman menfaat ve çıkar ilişkileri ön plana çıkmaya başlamış, ne zaman her şeye ben sahip olayım dürtüsü alevlenmiş. Milattan önce ki yıllardan başlayıp günümüze kadar incelendiğin de çok da değişenin olmadığı görülecektir.
 
Her insanın sadece insan haliyle tüm imkan ve haklardan faydalanma gayesi, samimi ve reel bir beklentidir. Kavga ve savaşlar ise bu samimi beklentiden kaynaklanan sebeplerden oluşur. Bir kısım insan ya da aileler imkan ve hakların eşit olması halini benimsemezler. İyi güzel olan her şey bizde olsun isterler. İnsanlar varoluşundan bu yana bu ve etkileşiminde ki sebeplerle savaşırlar. Milenyumla birlikte savaşlar ve savaşma şekilleri değişmiş gibi olsa da özünde aynıdır. Büyük İskender’in asırlar öncesi Aristo ile iletişiminin günümüze ulaşan hali ve günümüz uygulamaları ile benzerliği, çok şey değişmediğine önemli bir örnek değil mi ?
 
< < Büyük İskender, Aristo’ya bir mektup yazar.
” Zapdettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım? ” diye görüş beyan eder;
- Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim?
- Ülkenin ileri gelen insanlarını hapse mi atayım?
- Ülkenin ileri gelen insanlarını kılıçtan mı geçireyim?
...
Aristo’nun cevabı :
- Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar,
- Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar,
- Onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar.
Çözüm olarak şu nasihati verir:
”İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin, birbirleriyle Savaşınca hakem olarak kendini kabul ettireceksin, ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın. ” >>
 
Üreten, çalışan ve tek amacı insanca yaşamak olan bir topluluğu hüküm altına almak,hükmetmek, sömürmek, kullanmak sadece kendi içlerinde kavgalarıyla, yüksek beklenti ve hevesleri ile mümkündür.
Nifak tohumları ekilmiş bir toplum, gerçek değer ve hedeflerinden uzaklaşır. Toplum kendi içinde kaynar, ayrılır, parçalanır. Tam param parça olma arifesin de artık top sendedir. Kurtarıcı halinle, kimliğinle öne çıkarsın, öyle bir destek görürsün ki, şaşmamak elde değil. İrili ufaklı tüm parçalanmalar da temel formül budur. O kadar da basit değil tabi, bazı toplum ve milletler de birkaç nifak ve birkaç yıl, bazı toplum ve milletler de ise çok nifak ve asırlar sürer.