Okulun, eğitimde önemli bir yeri olduğu açıktır. Ancak tek başına okul, eğitimde çok şey ifade etmez. Aile ile beraber bir bütünlük arz eder. Okul

Okulun, eğitimde önemli bir yeri olduğu açıktır. Ancak tek başına okul, eğitimde çok şey ifade etmez. Aile ile beraber bir bütünlük arz eder. Okul ile diyalog kuramamış bir ailede çocuk, çoğunlukla başarılı olamaz.

Okuldaki rehberlik programı, her ne kadar öğrencinin bir "bütün" olarak gelişmesine yönelik ise de, bunun mümkün olması ailenin de yardımlarına bağlıdır. Öğrenci, günlük hayatının yalnız sınırlı bir bölümünü okulda geçirir. Geriye kalan kısmında ev ve ailenin doğrudan etkileri altında bulunmaktadır. Bu sebeple, çocuğa yapılacak psikolojik yardımın etkili ve devamlı olabilmesi için yalnız okulun değil, ailenin de anlayış ve işbirliğine ihtiyaç vardır.

Okul, öğrencinin okuldaki durumu hakkında gerekli bilgileri vererek çocuk hakkında veliyi aydınlatır. Böylece veli, çocuğunu daha gerçekçi bir göz ile değerlendirerek çocuk hakkındaki yanlış duygu ve düşüncelerden sıyrılır. Böyle sağlam bir anlayışa sahip olan anne baba ile çocuk arasındaki münasebetler, daha düzgün ve gerçekçi bir hâl alır.

Ana babanın aydınlatılması sonucu, çocuğun evde çalışma imkânları iyileştirilebilir. Ders çalışma psikolojisini daha iyi anlayan ana baba, evdeki çalışma mekânını ve psikolojik şartları, verimli ders çalışmaya imkân verecek hâle sokabilir.

O hâlde okul ve öğretmen ile münasebetinizi kesmeyip, her fırsatta okula giderek, çocuğunuzun durumunu görüşmelisiniz. Talebe velisi olarak, okulda yapılan veli toplantılarına mutlaka katılmalısınız. Çocuğunuzun bütün öğretmenleri ile irtibat kurup talebenin okuldaki davranışlarını ve derslerdeki başarısını çok yakından takip etmelisiniz.

Talebenin öğrenim plânı ve o plâna uygun hazırlanması üzerinde, öğretmen-talebe-veli üçlüsü hâlinde eğitimle ilgili görüşmeler yapılmalıdır. Bu suretle taraflar birbirlerini daha iyi anlarlar. Çocuğunuz ile aranızdaki fikir ve arzu ayrılıkları en aza iner. Velilere sadece çocukların notlarını bildirmek yetmez. Veli-çocuk-öğretmen üçlüsü uyum içinde, aralarında sıkı bir diyalog olmalıdır. Bu üçlü beraber çalışmadığı sürece eğitimde bir boşluk var demektir.

ÖĞRETMENE YARDIMCI OLUNUZ

Genel olarak aileler, okul ile münasebet kurma meselesinde, çeşitli günler, törenler gibi davetiyeli faaliyetleri kollamakta ve işin bu kadarla bittiğini sanmaktadır. Genelde babalar için ise okul problemi yoktur. Onlar genellikle bu önemsiz işi annelere yüklerler. Ve anne, okula hocanın ne diyeceğini öğrenmeye gider. Ona söyleyecek bir şeyi yoktur. Oysa çocuğunun karakteristik vasıflarını en iyi bilen kişi, ebeveyndir.

Okul ile nasıl münasebet kuralım?


  1. Okula gitmekten çekinmeyiniz. Meseleleri halletmenin birinci şartı, meseleye sahip çıkmaktır. Çocuğumuzun eğitimini televizyon dizilerinin gerisine atmamalıyız. TV filmlerine gösterilen ilgi kadar çocuğumuzun eğitimini dert edinmiyorsak, nasıl olur da çocuktan başarılı olmasını, doktor olmasını, mühendis olmasını vs. isteyebiliriz. Çocuğunuzun eğitim problemleri için mutlaka öğretmeni ile görüşünüz. Aksi takdirde ortaya çıkacak problemler ileride çocuğun şahsiyet yapısını derinden etkileyecektir.

  2. Çocuğunuz küçük sebepler yüzünden okula gitmemezlik ederse, bunu hoş görmeyiniz. Derslerde devamlılık, öğrenimde en önemli faktörlerden birisidir. Çocuk, elinde olmayan sebeplerden dolayı okula devam edemezse, aradaki farkı kapatabilmesi için o’nu teşvik ederek ve gayrete getirerek yardımcı olunuz.

  3. Çocuk ve aile ile ilgili ve çocuk üzerinde etkili olarak psikolojik bozukluklara yol açabilecek en ufak teferruatı dahi tarihi bir sıra ile bir hayat hikayesi taslağı hâlinde öğretmene iletiniz. Öğrencisini tam tanıyamamış bir öğretmen çocuğunuz hakkında çok yanlış kararlar verebilir. Doktorunuza gösterdiğiniz açık sözlülüğü öğretmene de gösteriniz.

  4. Okula sık sık giderek çocuğunuzu içinde bulunduğu arkadaş grubu içinde gözleyiniz. Bu konuda “Çocuğum şunun yanında otursun.” gibi sözlerle öğretmenin alacağı tedbirlere müdahale etmeyiniz.

  5. İlk günden itibaren öğretmenle diyalog kurunuz. Öğretmen, zaman geçtikçe çocukta özel kabiliyetler veya problemler keşfeder, o zaman da veliyi karşısında görmek ister.

  6. Çocuğunuzla ilgili alacak olduğunuz bütün müspet kararlarda, öğretmeninden yardım istendiği intibaını, çocuk üzerinde uyandırınız. O zaman çocuk bu kararlara hayır demez. Hayatında ıspanak yememiş çocuklar, öğretmeninin “Ispanak çok faydalıdır, devamlı yiyiniz.” sözleri üzerine ıspanağın hastası olmuşlardır.

  7. Çocuğun yanında öğretmenini tenkit etmeyiniz. Sizin kararlarınıza karşı çıktığında, o konudaki öğretmenin görüşünü onun yanında alınız.

  8. Çocuğunuzun, ailesinden uzakta okumak zorunda kaldığında yeni arkadaşlar edinme, kendi kendini idare etme ve kendini bunlara alıştırma konusunda bazı sıkıntıları olabilir. Güvensizlik, düşmanlık hisleri, yalnızlık ve asap bozukluğu gibi verimli çalışmaya tesir eden problemleri olabilir.



Bu tür problemlerini bir psikiyatrist doktora giderek hallediniz. Bu mümkün olmazsa her yönüyle güvenebileceğiniz özellikle bu alanda yetişmiş bir aile büyüğüne derdini dökmesini sağlayınız, en azından üzüntüleri azalacaktır. Çocuğun öğretmenlerine güvenmesini sık sık anlatınız. Sadece talebelerinin iyiliği için çalıştıklarını söyleyiniz. Sıkıntılarını rehberlik öğretmenine, o yoksa sınıf öğretmenine anlatmasını sağlayınız.

Çocuk, öğretmeninin, bir anne veya baba gibi kendisini sevdiğini ve her ne söylerse kendi iyiliği için söylediğini ve hatta verdiği cezaların bile kendi iyiliği için verilmesi gerektiği çocuğa çok iyi anlatılarak öğretmenini sevmesine yardımcı olmalı.

Öğretmeni sevmek demek, o dersi yarı yarıya öğrenmek demektir.