Günümüzde Türk aile yapısının ‘Değişimi/Dönüşümü’, buna etki eden unsurların değerlendirilmesi:

 ‘’Aile; bireyi ve toplumu etkileyen bir kurum olduğu gibi aynı zamanda birey ve toplumdan da etkilenen bir sosyal kurumdur. 

 Zaman içerisinde gerçekleşen her türlü değişim ve dönüşümün izlerine aile kurumunda rastlamak mümkündür. 

 Bu değişim ve dönüşümler aile üzerinde kimi zaman olumlu kimi zaman da olumsuz, bazı durumlarda hem olumlu hem de olumsuz etkilere yol açmıştır. 

 Her toplumda oluğu gibi Türklerde de aile, hem etkileyen hem etkilenen konumuyla çeşitli değişim ve dönüşümlere uğramıştır. 

 Bu araştırmada, Türk ailesinde bu değişim ve dönüşüme etki eden unsurların beş ana başlık altında değerlendirilebileceği sonucuna ulaşılmıştır. 

 Bunlar: ‘ Göç, yoksulluk, toplumsal değerler, teknoloji ve kadınların çalışma hayatına girmesidir.’ 

 Göç; Türklerin yaşamında eskiden beri var olan bir kavram olmakla beraber, son yüzyıl içerisinde sanayi inkılâbı ile gelen işsizlik ve geçim sıkıntısı sorunu nedeniyle çalışmak için kırsaldan kente veya başka bir ülkeye göç etme şeklinde karşımıza çıkmaktadır. 

 Terör ve savaş gibi nedenler de göçü zorunlu kılan bir diğer etmen olmuştur. Göçle birlikte geniş aile yapısı, çekirdek aile yapısına dönüşmeye başlamıştır. 

 Göç edilen yerde var olan kültür, ilk göç eden kuşakla onların çocukları olan ikinci kuşak arasında kültür ve değer farklılıklarına yol açmış; bu da kültür çatışmasıyla birlikte aile içi çatışmalara neden olmuştur. 

 Yoksulluk;  Aile içinde çalışan bireylerin artmasını zorunlu kılmış, bu da sosyal hayatın aile dışına taşınmasına sebep olmuştur. 

  Toplumsal değerler; Türk aile yapısını şekillendiren en önemli unsurlardan biridir. Toplumsal değerler, adeta bireyin olduğu kadar ailenin de toplum içindeki rol ve sorumluluklarını yazısız olarak belirleyen kurallar niteliğindedir. 

 Dünyada ve Türkiye’de yıllar içinde meydana gelen her türlü toplumsal, siyasi ve ekonomik ‘Türk Aile Yapısının’ değişim ve dönüşümü, bu değişime etki eden unsurlar değerlendirildiğinde; bu değişim, aile ile ilgili değer yargılarını da değiştirmiştir. 

Teknolojik gelişmeler deyince; Aileyi etkileyen en önemli iki gelişmenin televizyon ve internet olduğu bir gerçektir. Teknolojik gelişmeleri, aile içi ilişkileri sosyallikten bireyselliğe sürükleyen, çoğu zaman da aileyi olumsuz etkileriyle şekillendiren bir unsur olarak görmek mümkündür. 

 Kadınların çalışma hayatına girmesi ise; Aileyi ayakta tutan en sağlam direk olarak nitelendirilen kadını doğrudan etkilemiş, dolaylı olarak da aile yapısı etkilenmiştir. 

 Ekonomik sıkıntılar ya da kadının ekonomik özgürlüğe sahip olma isteği ile çalışma hayatına giren kadın, eş ve anne olma rollerini kimi zaman ikinci plana atmak zorunda kalmış, kimi zaman da hem işteki hem de evdeki rolleri birlikte üstlenmek durumunda kalarak, maddi ve manevi olarak ağır bir yükün altında kalmıştır. 

 Çalışmadan önce bakım verici rolüyle çocuklara, ya da yaşlılara bakan kadının bu rolünü dışarıda başka kurumlar (kreş, bakımevi vb.) üstlenmiştir. 

 Çalışan kadın, kariyerini ön planda tutarak çocuk sahibi olmayı ertelemiş, ya da daha az çocuk yapmayı tercih etmiştir. 

 Dünden bugüne, Türk aile yapısında her ne kadar değişim ve dönüşüme neden olan pek çok unsur söz konusu olmuşsa da; batılı toplumların aile anlayışı, ya da aile yapısında uğradıkları yozlaşmaya Türk ailesi uğramamıştır. 

 Görülmektedir ki, aile yapısı değişse de dönüşse de geçmişten günümüze devam etmekte olan değerler Türk aile anlayışının ve Türk ailesinin esas unsurlarının sapasağlam kalmasına hizmet etmiştir. 

 Halen, Türk toplumu hem çağdaş hem de geleneksel özelliklerini özünde taşıyan ailesini temelde korumaya devam etmektedir. 

 Dayanışma, yardımlaşma, evliliğin en temel meşruluk sistemi olarak çalışması ve kadının annelik rolünün önemi, bu özellikler arasında sayılabilir. 

 Son olarak, konuyu sosyolojik perspektiften ele alacak olan araştırmacılar için şu öneride bulunmak yerinde olacaktır: 

 Aile üzerine yapılan psikolojik ve sosyolojik çalışmaların Türkiye’de gelişimi oldukça yenidir. Dolayısıyla aile konusunda yapılacak çalışmaların öncelikle Türkiye'nin toplumsal yapısına uygun bir biçimde gerçekleştirilmesi gerekmektedir. 

 Bunun için de Türk ailesinin tarihsel gelişimi ve kültürü iyice kavranmalıdır. Batı modellerinden aktarılan aileye ilişkin tipolojilerin (insan tiplerini belirleme ve ayırt etme yöntemi) Türk toplumuna uygunluğu sorgulanmalı ve toplumumuza en uygun tipolojilerin geliştirilmesine çalışılmalıdır. 

 Batı toplumları ile Türk toplumu arasındaki farklılıklar gözetilerek, Türk toplumunun özgün yapısına, değerlerine, tarihine uygun olarak gerçekleştirilecek araştırmalar Türkiye'de aile gerçekliği, değişimi ve dönüşümü, tarihsel evreleri hakkında daha gerçekçi ve bilimsel verilere ulaşmaya yardımcı olacaktır…’’ (Bk. Kaynakça – 22)

Türk düşünce sisteminin en önemli ismi; Ziya Gökalp’a göre Türk aile yapısı:

 ‘’Türk düşünce ve sosyoloji tarihinde birçok ilke imza atan ve hatta yine birçok alanda hâlâ aşılamamış olan düşün adamı, tarihçi, sosyolog, kültür tarihçisi ve daha birçok unvanı hak etmiş olan Sn. Gökalp, aile konusunda da ilk başvuracağımız temel kaynak olmaktadır. 

 Osmanlı'nın son dönemlerinde kadın olgusu birçok aydını yakından ilgilendiriyordu (Said Halim Paşa, Ahmet Rıza, Celal Nuri vb. gibi). Bu konuda yazılmış birçok eser bulunmaktadır.

 Bu ilgi Gökalp’de de uyanmıştır. Türkiye'deki Türk kadınlığı derin bir değişme geçiriyordu. Çözülen eski aile hukuk ve ahlakı o zamanın okumuşlarını bu önemli toplumsal sorun üzerinde düşünmeye zorlamakta idi. 

 İşte bu arada Türk sosyologlarından Gökalp de bu soruna karşı ilgi duydu. Önce Türk ailesi hakkında ortaya atılmış görüş ve düşünceleri yokladı. Konuyla ilgili olarak Batılı bilim adamlarının söylediklerini tekrar elekten geçirdi. 

 Onların görüşlerini göz önündeki toplumsal olaylarla karşılaştırdı. Bundan amacı sosyolojinin göstereceği aydınlık sayesinde değişen toplumsal yapımızın bunalımını azaltmak, yeni bir aile düzeni bulmak ve bu düzeni yasalaştırmak idi.

 Bu bölümde Gökalp’ın Batılı bilim adamlarının, Türk aile yapısı hakkında görüşlerine yönelttiği eleştirileri aktardıktan sonra, eski Türk ailesi hakkında yazdıklarına yer verilecektir. 

 Gökalp Durkheim'in fikirlerine dayanarak, Grenard'ın Doğu Türkistan Türk ailesi hakkındaki düşüncelerini çürütmeye çalışır. 

  Ona göre Türk ailesinin seciyesi yakından araştırılırsa, her zaman birdir. Hatta Yakutlardaki maderî biçim bile, tamamıyla maderî olmayıp pederî, yani iki cins hukuku arasında maderîlik gören bir biçimdir. 

 Gökalp bu noktada Rus etnograflarından Sieroszoski'nin bir araştırmasına dayanarak nasıl iki cins Toteminin Yakutlarda aynı önemi taşıdığını, göstermektedir. 

 Bu adet Kırgızlarda da vardır: Pederşahî sayılan Kırgız ailesinde ocak mukaddesliği yalnız ananın, yani baba soyunun değil, aynı zamanda ana soyunun da kapsadığı su götürmez bir gerçektir. 

 Kısacası Gökalp’a göre Doğu Türkistan Türklerindeki, gerek Yakut ve Kırgızlardaki aile tipi, çevre ve medeniyet koşullarından ileri gelen ikinci dereceden farklara hep aynı aile seciyesinin yani eşitlikçi, demokrat bir ev yaşamının ifadesidir.

 Gökalp’ın sosyolojik düşünce sisteminde ailenin son derecede önemli bir yeri olduğu herkesçe bilinir. Toplumun temel öğesi olarak, aileyi görür.