MİNNETLE ANIYORUZ...


Edebiyata ilgisi olan ya da olmayan herkesin ilgisini çekecek detaylardan bahsedeceğiz bugün. Mehmet Akif Ersoy hakkında pek çok ilgi çekici bilgiyi öğreniyoruz. Edebiyatla kalın!




1873 yılının Aralık ayında İstanbul Fatih'te doğdu ama doğum yeri olarak, babasının imamlık yaptığı ve çocukluk yıllarını geçirdiği Çanakkale'nin Bayramiç ilçesi olarak geçer.

Annesi, göç etmiş bir ailenin kızı Emine Şerife Hanım; babası ise, Fatih Camii medrese hocalarından İpekli Mehmet Tahir Efendi'dir.

Mehmet Akif, babası vefat edene kadar "Ragif" ismini kullanır.



İlköğrenimine 4 yaşında, Fatih'te bulunan Emir Buhari Mahalle Mektebinde başlar. Bitirdikten sonra babasından Arapça dersleri görür.

  • - Ortaöğretimine Fatih Merkez Rüştiyesinde devam ederken, Fatih Camii'nde Esad Dede'nin İran edebiyatı derslerine katılır.

  • - Dil derslerine çok büyük ilgi duyar ve Arapça, Farsça, Fransızcada hep birinci olur.




İlk şiirlerini İstanbul İdadisinde yazar.

  • İstanbul İdadisinde hocası olan Muallim Naci, Mehmet Akif hakkında; "Bu çocukta gördüğüm cevheri, kimsede görmedim" der.

  • Fatih'te Sarı Nasuh Sokağı'nda sekiz odalı büyük bir konakta yaşayan Akif'in ailesi, büyük Fatih yangınında evlerinin yanması sonucu zor duruma düşer (Yangın ile ilgili araştırma yaptım fakat net bir bilgi elde edemedim).

  • Bir an önce meslek sahibi olmak ve yatılı okula geçmek isteyen Akif, Mülkiye İdadisini bırakarak yeni açılan ve ilk sivil veteriner yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebine geçer.



Spora büyük ilgi duyarak güreş, yüzücülük, uzun yürüyüş, koşma ve gülle yarışmalarına katılır.

  • 1893 yılında baytarlık bölümünü birincilik ile bitirir.

  • Mezuniyetten sonra 6 ay içinde Kur'an-ı Kerim' ezberleyerek hafız olur.

  • İlk görevi memurluk olan Akif, veteriner müfettiş yardımcılığı yapar.




Dört yıl teftiş için Rumeli, Anadolu, Arnavutluk ve Arabistan'da bulunur.

  • Bir taraftan edebiyata olan ilgisini kaybetmez: Şiir yazar ve edebiyat öğretmenliği yapmaya devam eder.

  • Servet-i Fünun dergisinde şiirleri ve yazıları yayımlanır.



2. Abdülhamid'in şiddetli bir muhalifidir. Hatta gördüğünde midesi bulandığını hatıralarında anlatır.

  • İstibdat adlı şiirini, 2. Abdülhamit'e ithafen yazdığı belirtilir.

  • O dönemler 11 arkadaşı ile beraber İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne üye olur.



2. Meşrutiyet Dönemi içinde, 27 Ağustos 1908'den itibaren arkadaşları, Eşref Edip ve Ebül'ula Mardin'in çıkardığı Sırat-ı Müstakim dergisinin başyazarı olmuştur.
(Dergi 2013 yılında İstanbul Bağcılar Belediyesi tarafından kitap haline getirilmiştir.)

- Dergi yazılarında ve İstanbul'da verdiği vaazlarda İslam birliği görüşünü savunmuştur fakat bu görüşünün 1. Dünya Savaşı sonucunda gerçekleşmeyeceğini anlaması üzerine görüşünden vazgeçerek Fatih Camii kürsüsünde yaptığı konuşmada halkı vatanı savunmaya çağırır.



Harbiye nezaretine bağlı Teşkilat-ı Mahsusa'da göreve başlar. İlk olarak Berlin'e, Tunuslu Şeyh Salih Şerif ile beraber gider.

  • İngilizlerle birlikte Osmanlı'ya karşı savaşırken Almanlara esir düşen Müslümanların kampında incelemeler yapar ve onları aydınlatmaya çalışır.

  • Osmanlı'ya karşı savaşan Müslümanlara yazdığı Arapça beyannameler cephelere uçaklardan atılır.

  • Burada yaşadıklarını Berlin hatıralarında anlatır.




İstanbul'a döndükten sonra teşkilat tarafından Arabistan'a gönderilir.

  • Görevi burada Arapları Osmanlı'ya kışkırtan ve İngiliz propagandası yapanlarla mücadele etmek için "karşı propaganda" yapmaktır.

  • Çanakkale zaferinin haberini burada alır ve büyük bir sevinçle Çanakkale destanını yazar.
    (Fotoğrafta çocuklarıyla birlikte.)




Türk halkı Kurtuluş Savaşı verdiği sırada destek olmak isteyen Akif, 6 Şubat 1920'de Zagnos Paşa Camii'de hutbe verir.

  • Halkın beklenmedik ilgisiyle karşılaşır ve birçok yerde hutbeler vererek halkı Kurtuluş Savaşı'na çağırır.

  • İstanbul'da rahat olmaması sebebiyle oğlu Emin'i yanına alarak Mustafa Kemal Atatürk'ün davetiyle Ankara'ya gider.

  • Milli mücadeleye şair, hatip, seyyah, gazeteci ve siyasetçi olarak katılır.




Mustafa Kemal Atatürk, Konya vekiline çektiği telgrafta Akif'in Burdur milletvekili seçilmesini ister.

  • 1920 ve 1923 yılları arasında vekil olarak 1. TBMM'de yer alır. Meclis kayıtlarında ise "Burdur milletvekili ve İslam şairi" olarak geçer.

  • Verdiği vaazlarda sürekli olarak halkı düşmana karşı direnişe çağırdı. Bu vaazları yazı olarak bastırılıp dağıtıldı.

  • Çıkardığı derginin 464. ve 466. sayılarını Kastamonu'da arkadaşı Eşref Edip'le yayımladı.

  • 464. sayı çok büyük ilgi gördü ve birkaç kere daha basılarak Anadolu'ya ve askerlere dağıtıldı.

  • Derginin etkisi o kadar büyük oldu ki, Türk halklarının etkilenmesinden korkan Rusya, ülkeye girişini yasakladı.




Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey, Hasan Basri Bey'e rica ederek Akif'i ulusal marşı yazmaya ikna eder.

  • Başlangıçta 500 liralık ödül yüzünden kabul etmese de, en güzel şiiri Akif'in yazacağı kanısı mecliste hakim olduğu için baskı sonucunda kabul eder.

  • İstiklal Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hakimiyet-i Milliye'de yayımlanır.




Ödül olarak verilen 500 lirayı Hilal-i Ahmer bünyesinde olan, kadın ve çocuklara iş öğreten ve cepheye elbise diken Kızılay Dar-ul Mesai'sine bağışlar (Üstelik 600 lira borcu olmasına rağmen).

  • 1922 yılında sağlık gerekçesiyle milletvekilliğinden istifa eder ve daha sonra Mısır'a yerleşir.

  • Kur’an-ı Kerim'in mealini hazırlamak için diyanet işleriyle anlaşma imzalar.

  • Safahat 1924 yılında Türkiye'de basılır.




Yazlarını İstanbul'da, kışlarını ise Mısır'da geçirir.

Bir süre inzivaya çekilerek Kur’an-ı Kerim meali üzerine çalışır fakat ülkede olan ulusal din projesi kapsamında kullanılmasından çekinerek 1932'de anlaşmayı fesheder. Kendi yazdıklarını ise Yozgatlı İhsan Efendi'ye (Ekmeleddin İhsanoğlu'nun babası) verir ve ölürse yakmasını ister.



Siroz hastalığına yakalanır ve hava değişikliği düşüncesiyle önce Lübnan'a ardından Antakya'ya gider ve en son olarak Mısır'a hasta olarak ulaşır.

17 Haziran 1936'da İstanbul'a döner ve 27 Aralık 1936'da Beyoğlu'nda bulunan Mısır Apartmanı'nda hayatını kaybeder.