Keyfim yok son günlerde. Sürekli "ne olacak bu ülkenin hali? Nasıl kurtulacağız bu dertlerden"? diye düşünüp duruyorum. Gelen şehit haberlerini okuyo

Keyfim yok son günlerde. Sürekli "ne olacak bu ülkenin hali? Nasıl kurtulacağız bu dertlerden"? diye düşünüp duruyorum. Gelen şehit haberlerini okuyorum, resimlerine bakıp dişlerimi, yumruğumu sıkıyorum. Şimdi onları sevenler onları bir daha görememenin, koklayamamanın, derin sancısı ile baş başa kaldılar diyorum.
Hiç birimiz onları onlar gibi anlayamayacağız. Belki "Allah rahmet etsin, mekanı cennet olsun, o bir melek oldu, sevdiklerine sabır versin" diyeceğiz üzüntülü bir ifade ile. Ama hiç bir zaman kendimizi onların yerine koymayacağız, koyamayacağız. Çünkü ateş sadece düştüğü yeri yakıyor. 
Dedim ya canım inanılmaz derecede sıtkın son günlerde. O nedenle bir kaç hafta  gündeme dair yazılar yazmama kararı aldım bu gece. 
Ve işime en sevdiğim kahvemi yaparak başladım. Oturdum bilgisayarım'ın başına.
Kahvem hazır, ben de hazırım. Sırada ne yazacağıma karar vermek var.
Ne yazsam diye düşünürken birden odamın penceresinden dışarıya baktım. Kısa bir süre sokağı izledim. İnsan yoktu, araba yoktu, ses dahi yoktu. İn cin top oynuyordu adeta.
Tam bu gece bana sokaktan ekmek çıkmaz diye düşünüyordum ki, bir ses duydum. 
Nasıl heyecanlandım anlatamam. Çünkü yazacağım yazı için figüran arıyordum.
Genç bir çift yol ortasında durmuş kavga ediyordu.
Adam gayet sakin, kısık ses tonuyla kavgayı yatıştırmaya çalışıyor. Kadın ise tam aksine bas bas bağırıyor, üstüne bir de çığlıklarla ağlıyordu. 
Allah sizi inandırsın, sırf size konuyu detaylı anlatabilmek için, kışın dondurucu soğuğunda hiç üşenmedim ve  balkona çıkarak olayı canlı canlı izledim. Demem o ki kıymetimi bilin.
Neyse ne diyordum. Konuşmalardan anladığım kadarıyla genç adam kadınla olan ilişkisini bitirmek istiyor. Ve bunun için de kadını ikna etmeye çalışıyor. Kadın ısrarcı. Ayrılmamak için direniyor. 
Sabırsızlıkla kavganın galibi kim olacak diye beklerken gördüklerim karşısında olduğum yere yapışıp kalıyorum.
Kadın adam'ın elini tutmuş bir şekilde yalvararak ağlıyor. "Köpeğin olayım", beni bırakma. 
Aşk'ın onursuz hali dedikleri bu olsa gerek, diye düşünüyorum. Kadının acınası haline bakarak.
AŞK, Rengi kırmızı, logosu kalp. Yazdıran, çizdiren, içtiren, bağımlılık yapan, asabileştren, heyecanlandıran, hatta bu duyguyu yaşamaya başladığını hissettiğin an, ömründe yapmadığını ve de yapmacak olduğunu iddia ettiğin her türlü iyi ve de kötü davranışı şuursuzca sana yaptıran korkunç bir o kadar da güzel bir duygu.
Ancak bir çok insan, bu duyguyu gereğinden fazla abartır ve biten aşk'ın dünyanın sonu olduğunu düşünür. 
Böyle zamanlarda hislerinizi değil, mantığınızı konuşturmanızı öneririm. 
Sevginin, saygının karşılık bulmadığı bir ilişki hiç birşey ifade etmez. Sevgilim diye adlandırdığınız insan sizi kırıyor, üzüyorsa asla buna göz yummayın!.
Çaba gösterdiğiniz halde bir ilişki sizi yoruyorsa bırakın gitsin. 
Sırf siz üzülmesin diye çoğu şeye ses çıkartmadığınız insan, size vermesi gereken değeri vermiyorsa, hemen kapıyı gösterin. Yolu açık olsun. 
Evet kabul ediyorum. İlk zamanlar tarifsiz bir şekilde canın yanar. Onsuz yaşamak istemezsin. Bir çok gece yüreğine işkence edersin. Kimseyi istemezsin etrafında. Yalnız kaldığın kadar onunla yaşamaya devam ettiğini sanırsın. Uykun uykuya benzemez, yaşamak yaşamaya benzemez. 
Sonra güçlü, mücadeleci bir yapıya sahipsen, kendini oyalayacak, zamanını, beynini en çok yoracak ve seni acınla baş başa bırakmayacak bir şeylere asılırsın. Acılarını, hasretini yavaş yavaş azaltmaya çalışırsın. Belki tamamen unutamazsın ama hayata onsuz devam edeceğin gerçeğini kabullenir ve buna kendini alıştırırsın. 
Ve bir zaman sonra onurunun, gururunun daha ağır bastığını fark edersin.,
Siz siz olun kimsenin, hele ki, size değer vermeyen birinin kulu, kölesi olmayın. 
Ne diyorduk biz  buna. Onursuz olmasın Aşk.