Türkler’in tarih boyunca kurduğu bütün devletlerde kadınlar önemli roller üstlenmişlerdir. Bu roller devletten devlete hatta bazen bölgeden bölgeye

Türkler’in tarih boyunca kurduğu bütün devletlerde kadınlar önemli roller üstlenmişlerdir. Bu roller devletten devlete hatta bazen bölgeden bölgeye değişiklik göstermiştir. Etkisi altında kalınılan dinler ve kültürler Türkler’in kadına karşı yaklaşımını etkilemiştir.
Ancak Orta Asya’da yaşayan Türkler’de genel olarak kadına bakış aşağı yukarı aynıdır. Hatta bazı topluluklarda kadının üstünlüğü tartışımaz derecededir.
Orta Asya’da yalın bir şekilde Türkler’in hayatları incelendiğinde dikkatimizi kadının varlığı ve statüsü çeker. Aynı çağdaş milletlere ve devletlere göre çok ileri derecelerde kadın toplumsal, siyasal, sosyal ve ekonomik hayatın tam merkezindedir.
Orta Asya Türklerinin tarihi ve yaşayışı ile ilgili olarak en önemli başvuru kaynağı hiç şüphesiz Orhun Kitabeleri’dir. VII. yüzyıldan başlayarak, Orhun Kitabeleri’nde devlet işlerini bilen katunlardan (hatun) söz edilir. Kağanın hanımı olan hatun da tıpkı kağan gibi töre ile bu makama oturur ve kağan ile birlikte ülkeyi yönetir. Bu çarpıcı durum kadının sadece evinde kalmadfığı siyasi konularda da söz sahibi olduğunun açık göstergesidir.
Orhun Kitabeleri’nde yer yer hakan ve hatunun buyruğu sözü ile başlayan ifadeler yer alır. Bu sözler, eski Türk devletlerinde kadının da yönetimde söz sahibi olduğunu gösterir.
Orta Asya Türklerinde kağan gibi hatun da özel bir konuma sahiptir ve halktan farklıdır. Kutluk Devleti’nin yöneticileri olan Bilge Kağan ve Kültigin adına dikilen yazıtta (Orhun Yazıtları) hatunun halktan farklı olduğu şöyle ifade edilir:
“Yukarıda Türk Tanrısı, Türk’ün kutlu ülkesini öyle tanzim etmiş.Türk milleti yok olmasın, millet olsun diye babam İlteriş Kağan ve annem İlbilge Hatunu (Tanrı) halk içerisinden çekip yukarı çıkarmış.” Bu noktadan hareketlede sadece Kağanlara değil kutsiyet Hatunlara da atfedilmiştir.
Göçebe bir hayat tarzına sahip olan Türklerde kadınlar, annelik dışında kahramanlık gibi önemli bir özelliği de barındırmaktadır. Her alanda kocasının yardımcısı olan kadınlar savaş meydanlarında da kocalarını yalnız bırakmayarak savaşa katılır.
Türklerde kadınlara anne olmalarından dolayı önem verilir, saygı ve sevgi gösterilirdi. Ana hakkı, Tanrı hakkı ile bir tutulurdu. Türklerde annenin yeri daima babanın akrabalarından önce gelirdi. Miras hakkından yararlanan annenin ayrıca çocuklar üzerinde de baba kadar hakkı mevcuttu .Türkler kız ile erkek çocukları arasında ayrım yapmazlardı.
Türk ailelerinde bir kız evladın dünyaya gelişi mutsuzluk yaratıcı ve üzüntü verici bir olay sayılmaz, aksine sevinç kaynağı olarak kabul edilirdi. Kız çocukları da değerliydi ve tıpkı erkek çocukları gibi kız çocuklarının da miras hakkı vardı.
Göçebe bir hayat tarzına sahip olan Türklerde kadınlar, annelik dışında kahramanlık gibi önemli bir özelliği de barındırmaktadır. Her alanda kocasının yardımcısı olan kadınlar savaş meydanlarında da kocalarını yalnız bırakmayarak savaşa katılır. 743 yılında Moyun-Çur ile Ozmiş Tigin arasında olan savaşta Ozmiş Tigin’in karısı da yer alır. Kadının savaşma gücü olarak adlandırılan kahramanlıkta kadın, ata biner, ok atar, silah kullanır ve güreşir.
Destanlarda ve Dede Korkut Hikayeleri’nde Türk kadınının kahramanlığına sayısız örnek verilir. Manas Destanı’nda kahraman Manas’ı zehir verilerek atıldığı çukurdan kurtaran eşi Kanikey Hatun ile oğlu Uruz’u kurtarmak için düşman ile savaşan Burla Hatun (Kazan Bey’in karısı) kadın kahramanlardan birkaçıdır.
İslamiyet öncesi Türk toplumunda kadın erkeğinin dostu ve tamamlayıcısı olarak görülür. Kadın her alanda sürekli erkeğinin yanındadır. Göktürkler ve Uygurlar da fermanlar yalnız kağan tarafından değil, hatun tarafından da imza edilir. Türk hakanlarının fermanlarının yürürlüğe girmesi için mutlaka Hakan ile Hatun buyurur ki diye başlaması gerekir.
Türklerde hatun, hem kağan hem de halk tarafından saygı görürdü. Hatunların kendilerine ait ordu ve otakları (sarayları) vardı. Törenlerde ve şölenlerde hatun, hakanın soluna oturur, siyasî ve idarî konulardaki görüşlerini beyan ederdi. Devlet idaresinde önemli görevler üstlenen hatun (Mo-tun’un Hanımı) yabancı devlet elçilerinin kabulünde da hakanla beraber bulunurdu. Devlet meclislerine katılan Hatun ayrıca devlet adına önemli belgeleri de imzalardı.
Türklerde kadın, çocukları koruyan tanrıça Umay’a benzetilir. Özellikle Göktürk kitabelerinde kadının Tanrıça Umay’a benzetilmesi kadına gösterilen saygı ve sevginin ifadesidir. Bu sevgi ve saygı Bilge Kağan tarafından yazdırılan Kültigin yazıtında:
“Babam öldüğü zaman küçük kardeşim Kültigin yedi yaşında idi. Umay gibi annem hatun sayesinde küçük kardeşim Kültigin kahraman adını aldı.” ifadesi ile dile getirilir.
Eski Türklerde evin yöneticisi kadındı. Çocuğu terbiye etme, çadır kurma, çorap örme, nakış yapma, elbise dikme, süt sağıp peynir yapma kadınların yaptıkları işlerden bazılarıydı.
Ev işleri dışında avcılık veçiftçilik yapardı.
Eşlerini seçmede özgür olan kadınlar diledikleri kimse ile evlenirlerdi . İslamiyet öncesi Türklerde yaşamın her alanında kadın vardı. Kadın ile erkek arasında mutlak bir eşitliliğin söz konusu olduğu Eski Türk Devletlerinde Türk kadınları toplumsal ve siyasi yaşamda etkin rol oynadı.