Ortadoğu devletlerinin sınırlarını cetvelle çizen bu kadın Osmanlı-Türk düşmanı, İngiliz casusu Gertdude Margaret Lowthian Bell’dir. Osmanlı Türk düşmanı casusunun hikayesi şöyle başlar:

“ Gertrude'un âşık olduğu Binbaşı Dick Doghty-Willie, Çanakkale Savaşı'nda vatanını müdafaa eden bir Türk askeri tarafından vurulmuştur. Hayatının en acı haberlerinden birini o dönemde alır. Gertrude Gelibolu Yarımadası’na özel izinle girer ve sevdiğinin mezarı başında intikam yemini eder. Hayatı boyunca hiç evlenmemiştir. Sevgilisinin intikamını Türklerden almak isteyen Bell'in artık tek amacı Osmanlı Devleti’ni dağıtmak olmuştu. 1915'te Osmanlı'ya karşı ayaklanma başlatmak üzere Kahire'de kendisi gibi ajan olan T.E. Lawrence ile çalışmaya koyuldu..

Osmanlı Devleti var olduğu süresince içeride ve dışarıda birçok düşmanla karşılaştı. Bunlar arasında bir isim vardır ki, Türk Milleti’ne beslediği kini ve yaptıklarıyla tarihe geçen tek başına koca imparatorluğu parçalayan Ajan Gertrude Bell’dir. Gertrude Margaret Lowthian Bell, elinde cetvelle Ortadoğu ülkelerinin sınırlarını çizen, ülkelere kukla krallar oturtan bir kadın olarak tanındı.

1868 doğumlu Bell, üç yaşındayken annesini kaybetti. Kadınların okutulmadığı o yıllarda tarih okumak için Oxford Üniversitesi'ne gitti ve okuldan birincilikle mezun olan ilk kadın olarak tarihe geçti. Mezun olduktan sonra önce Avrupa, ondan sonra da Orta Doğu'ya gitti. Kudüs ziyareti sonrası Arap dünyasına karşı büyük bir ilgi duymaya başladı.

Irak ve Suriye’yi boydan boya geçerek, Aşiretleri, nüfus gruplarını, kervan yollarını, su kuyularını, yer altı ve yer üstü zenginliklerini tespit etti ve haritalarına işledi.

Fransızca, İtalyanca, Almanca bilen Bell, Türkçe, Kürtçe, Farsça ve Arapçayı bildiği için Ortadoğu’da yüzlerce aşiret ve kabileyle kolayca ilişki kurdu. Birbirine düşürebileceği ve Osmanlı’ya karşı ayaklanabilecek kabileleri belirledi.

Osmanlı düşmanlığı yani Türk düşmanlığı konusunda maalesef taviz vermeden Arap militan aşiretlerini örgütlemekten geri durmadı. Arap Dünyası'nda o kadar saygı ve sevgi gördü ki, “Irak'ın Taçsız Kraliçesi,” “Çöl Kraliçesi'” ya da “el-Hatun” gibi unvanlarla anıldı. Bugün bile Arap ders kitaplarında “kahraman kadın” olarak okutuluyor. Güya Arkeolojik çalışmalar yaparak bütün bir Ortadoğu’yu gezen Bell, elindeki belgelerini İngiliz çıkarları için çarpıtmaktan geri kalmadı. Arapları Osmanlı’ya karşı kışkırtmak için günlüğünde şöyle diyordu:

“Her aşireti burası sizden bir parça, sizin aslınız bu diye ikna etmek için gayret gösteriyorduk. Çoğu zaman da başarıyorduk” diyordu.

Aslında Arap isyanlarının örgütleyicisi Arap lakaplı Lawrence’ı da o yetiştirmiştir.

I. Dünya Savaşı patlak verdiğinde İngiliz hükümeti, Bell'in Arap dünyasındaki nüfuzundan faydalanmak isteyince ajanlık dünyasına resmi olarak giriş yaptı. Görevi Arapları, Osmanlıya karşı kışkırtarak ayaklanma başlatılmasına yol açmaktı.

İsyanın nasıl yapılacağını çok detaylı hazırlayan Bell, I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı'nın Orta Doğu topraklarından atılmasını sağlayan isim oldu. Savaştan sonra Arabistan'daki yaşamını sürdürürken Irak'ın yönetimini oluşturan kilit isim oldu.

“Bu sabah tüm vaktimi Bağdat'taki ofisimde Irak'ın güney sınırlarını belirleyerek geçirdim. Çok güzel bir sabahtı...” Günlüğüne bu satırları yazan Bell, 1919 yılında bugünkü Irak Devleti’nin sınırlarının çiziyordu.

Bir başka söyleminde:

“Bir daha kral yaratma işine katiyen bulaşmayacağım, sinirleri çok yıpratan bir iş” diye de yazan Bell,

Suriye tahtından indirilmiş olan Faysal’ın Irak Kralı yapılması için Winston Churchill’i ikna etti.

İngiltere'nin sömürgeci planlarını nakış işler gibi gerçekleştirerek ülkesinde kahraman olan kadın, günlüğüne:

“Burada çok yalnızım, bu yalnızlıkla çok fazla devam edemem’’ diye yazar ve 1926'da 58 yaşında aşırı dozda uyku ilacı alıp intihar ettiği söylenmektedir. Cenazesine Irak Kralı başta olmak üzere binlerce insan katıldı. Ne yazık ki; geride ise kan gölüne çevirdiği Orta Doğu'yu bıraktı.”

Yüzyıldır Arap ülkelerine dolaysıyla Irak’a, hürriyet ve barış getiriyoruz diyen İngiltere, ABD ve diğerleri, buralarda kan deryası bırakmaya devam ediyorlar. Yani bir litre petrol için binlerce masum insanın kanını aktıyorlar. İnşallah Batı’nı işgalci durum uzun sürmez ve Arap kardeşlerimiz kendi yönetimlerini özgürce sağlarlar!