TOKYO

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Sasakawa Vakfınca düzenlenen konferansta yaptığı "Yeni Bir Dünya Barışı Mümkün" başlıklı konuşmasının ardından, Japon katılımcıların sorularını yanıtladı.

"Dünya barışını gerçekleştirmek zordur ancak sizin Anadolu barışı için düşünceniz nedir?" sorusu üzerine Kurtulmuş, Anadolu'nun asırlar boyunca bir barış ve esenlik bölgesi olduğunu söyledi.

Türkiye'deki bir takım toplumsal farklılıkları da son zamanlarda ortadan kaldırmaya, bunları yakınlaştırmaya gayret ettiklerini vurgulayan Kurtulmuş, Türkiye'nin 30 yıldır bir terör örgütüne karşı mücadele verdiğini anlattı.

"Türkiye'de bizimle birlikte barış içinde yaşayan Kürt kardeşlerimiz var. Yaklaşık 15 milyon Kürt kardeşimiz, belki daha fazla Türkiye toplumunun içinde, barış içinde yaşıyorlar" diyen Kurtulmuş, iktidarları döneminde Kürt kimliğinin üzerindeki inkar, ret ve asimilasyon politikalarının sona erdirildiğini kaydetti.

Buna ilişkin sürdürdükleri demokratikleşme sürecini anlatan Kurtulmuş, Türkiye'de bu çerçevedeki etnik kimlik üzerinden devletin ayrıştırılmasının sona erdirildiğini belirtti.

Kurtulmuş, "30 yıl boyunca devam eden bu terör faaliyetleri sonucu Türkiye'de 50 bin kişi öldü. Yaklaşık 1,2 trilyon dolar Türkiye ekonomik kayba uğradı. Şimdi takip ettiğiniz gibi, 2 hafta evvel nihai barış konusunda çok önemli bir açıklama yapıldı. Önümüzdeki günlerde bir açıklama daha yapılacak" ifadelerini kullandı.

Türkiye'de 2 yıldır terör dolayısıyla kimsenin ölmediğini anımsatan Kurtulmuş, "Türkiye inşallah bu barışı sağladığı takdirde sadece Anadolu topraklarında barışı kalıcı olarak sağlamış olmayacak, aynı zamanda bütün bölge için çok güzel bir örnek ortaya koyacak" değerlendirmesinde bulundu.

Suriye, Irak, Libya, Yemen'in bölünmüş olduğuna işaret eden Kurtulmuş, bütün bu bölge halkları bölünmenin içerisindeyken, Türkiye'nin 30 yıllık bir silahlı mücadeleden sonra bile birlikte barış içinde yaşanabileceğinin çok güzel bir örneğini ortaya koyacağını söyledi.

"Başörtülü oldukları için işlerinden atıldılar, birisi de eşimdir"

Kurtulmuş, Türkiye'de uzun yıllar gayrimüslimlerin vakıflarının mal varlıklarına devlet tarafından el konulduğunu, kendi iktidarlarında ise bunların iadesi konusunda çok önemli adımlar atılmaya başlandığını kaydetti.

Böylece Türkiye'nin gayrimüslim yurttaşlarıyla da bir barışmayı sağladığına dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Ama daha önemlisini söyleyeyim. Türkiye'nin büyük çoğunluğunu Müslümanlar oluşturuyor. Ama uzun yıllar boyunca Türkiye'nin dindar Müslüman çoğunluğunun üzerinde de devlet baskısı vardı. Mesela, insanlar başörtüleriyle üniversitelere öğrenci, hoca olarak gidemezler, milletvekili olarak gidemezlerdi. Binlerce insan inançları dolayısıyla başörtülü oldukları için işlerinden atıldılar, birisi de benim eşimdir. Eşim de üniversitede doçentti. 1998'de üniversiteden doçentken atıldı. Bir milletvekili arkadaşımız, milletvekili olarak seçilmesine rağmen parlamentoya sokulmadı."

Bütün bunların artık geride kaldığını vurgulayan Kurtulmuş, "Yani Türkiye'de, Anadolu topraklarında, Trakya topraklarında devlet vatandaşıyla barışmaya başladı. Dindar çoğunlukla, gayrimüslim azınlıklarıyla, Alevi yurttaşlarımızla, Kürt yurttaşlarımızla, diğer bütün yurttaşlarımızla barış içinde bütünleşik bir Türkiye'yi Allah'ın izniyle ortaya koyuyoruz" ifadelerini kullandı.

"Sadece askeri mücadele olarak görmek yanlış"

Kurtulmuş, "Türkiye, Ortadoğu sorunu için ne yaparsa problem çözülebilir?" sorusu üzerine de tüm dünyanın önemli bir terör grubuyla karşı karşıya bulunduğunu belirtti.

DAEŞ'i bir sebep olarak görmediklerine işaret eden Kurtulmuş, bunun, birçok farklı sebebin oluşturduğu bir sonuç olduğunu vurguladı.

"Bu sebepleri ortadan kaldırmadan bu sonucu ortadan kaldırmak da mümkün değildir" diyen Kurtulmuş, bu nedenle DAEŞ ile mücadeleyi sadece bir askeri mücadele olarak görmenin yanlışlığına değindi.

Kurtulmuş, "Yarın diyelim ki DAEŞ'i bitirdiniz ama bütün bu sebepler ortada durduğu sürece başka bir şey ortaya çıkacak. Dolayısıyla öncelikli olarak bu sebeplerin ortadan kaldırılması zaruridir ve uluslararası camianın, bu konu üzerinde odaklanması gerekir" diye konuştu.

Ortadoğu'daki şartların DAEŞ gibi bir örgütün ortaya çıkmasına vesile olduğunu kaydeden Kurtulmuş, Suriye ve Irak'ta yaşananlara işaret etti.

"Bir taraftan iç devinim, iç mücadeleler ama diğer taraftan da ortaya çıkan baskı, saldırılar, devlet terörü maalesef DAEŞ'in ortaya çıkmasına müsait bir zemini, platformu oluşturdu. Tabiri caizse bataklık oluşturuldu, arkasından çok sayıda sivrisinek oluştu. Bu bataklığı kurutmadan, bu bataklığı ortaya çıkaran şartları ortadan kaldırmadan sivrisineklerle mücadele etmek mümkün değildir. Bunun yolu, bu ülkelerin tamamında demokrasiyi teşvik edecek çalışmaların önünü açmaktır. Herkesin güvence altında yaşayacağı, sözünün bir değeri olduğu demokratik toplumların inşa edilmesidir. Bugün Ortadoğu'da maalesef muhtaç olduğumuz en temel mesele budur."

Ortadoğu'da uluslararası camianın bir takım demokratik teamüllerin oluşmasına yardımcı olmak mecburiyetinde bulunduğunu belirten Kurtulmuş, "Maalesef bazı büyük ülkeler, demokrasiyi cesaretlendirmek, demokratik kurumların kurulması için teşvikte bulunmak yerine, Ortadoğu'yu kamplara bölerek, bu kamplara böldükleri insanlar üzerinden iktidar devşirmeyi tercih ettiler. Bu da Ortadoğu'daki bölünmüşlüğü artırdı" diye konuştu.

Ortadoğu'da yaşananlarda, demokrasi eksikliğinin, demokrasiye müsaade etmeme hoşgörüsüzlüğün de önemli payı olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, Mısır'da yaşananları hatırlattı.

Türkiye'nin, bulunduğu coğrafyada daha fazla bölünmenin değil, daha fazla bütünleşmenin öncüsü olarak hareket ettiğini anlatan Kurtulmuş, uluslararası camiayı, çifte standart uygulamadan, bütün bu ülkelerde demokrasinin kökleşmesi, demokratik kurumların yerleşmesi için destek vermeye davet etti.

"Askeri darbe ihtimali tarihe karışmıştır"

"1990, soğuk savaş sona erdi, ondan sonra Türkiye'nin bütün yakın çevresinde savaşlar, çatışmalar ve iç kırılmalar ortaya çıktı" ifadesini kullanan Kurtulmuş, bu bölgelerde kavga, gürültü olurken, Türkiye'nin gelişmeyi başarabildiğini söyledi.

Türkiye'nin son 13 yılda demokrasi tecrübesini artırdığını belirten Kurtulmuş, ülkede geçmişte demokrasinin önünün kesildiğini ancak halkın hiçbir zaman sandığa küsmediğini kaydetti.

"Türkiye'de artık askeri darbe olması ihtimali de tarihe karışmıştır, son 13 yılda yaptığımız siyasi, hukuki ve ekonomik reformlar sayesinde" diyen Kurtulmuş, sözlerini şöyle tamamladı:

"Türkiye 13 yılda milli gelirini 3 bin dolardan 11 bin dolar seviyesine getirdi. Darbeler dönemi sona erdi. Siyasi, ekonomik reformları eş zamanlı gerçekleştirdi. Büyük, örnek olacak, ilham olacak bir değişim sürecini yaşadık. Ancak işimiz bitmedi. Bu anlamda Türkiye olarak daha işin yarısındayız. Bundan sonra 2023'e kadar geçecek süre, 8 yıllık süre, Türkiye siyasi tarihinin en önemli 8 yılı olacaktır. Bu süreçte de bütün bu ekonomik ve siyasi reformlarımızı kalıcı hale getireceğiz. A partisine, B partisine, filanca politik figüre bağlı olmadan bütün Türkiye'nin sistematik olarak değişimlerini sağlayacağız. Anayasa değişikliğini, siyasi partiler yasasını, seçim yasasını, bütün bunların hepsini gerçekleştireceğiz. İnşallah Türkiye, kalıcı, sağlam bir demokrasi olarak bundan sonra çok daha güçlü bir örnek olmaya devam edecektir."

Konferansa, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un eşi Sevgi Kurtulmuş, Türkiye'nin Tokyo Büyükelçisi Ahmet Bülent Meriç de katıldı.

Konferansın ardından Kurtulmuş, Japonya Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Taro Aso ile görüştü. Görüşme, basına kapalı gerçekleştirildi.

 
Editör: TE Bilisim