Marmara Üniversitesi tarih profesörlerinden kıymetli hocam Prof.Dr. Ahmet Şimşirgil, 4 Ekim 2019 günü Türkiye gazetesinde yayınlanan makalesinde Millî Eğitim Bakanlığının (MEB) ortaöğretim tarih ders kitaplarındaki fahiş hataları ele aldı. Gündeme getirdiği hususlardan biri de MEB’nin 2018 basımı Ortaöğretim Tarih 10 Ders Kitabı’nın 57. sayfasında, Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi olarak söylenegelen 1299 senesinin nereden çıktığı ile ilgili anlatılanlardı. Hoca’yı asıl kızdıran ise bir paragraf yazının satır aralarında Osman Gazi’ye kımız içirilmesiydi. Hâlbuki Osmanlının ilk kadısı ve müftüsü olan büyük İslam âlimi ve mutasavvıf Şeyh Edebali hazretlerinin hem müridi hem de damadı olan Osman Gazi’nin mayalanmış kısrak sütü olan bu içkinin haram olduğunu bilmediği düşünülemez.



MEB’nin söz konusu ders kitabının editörleri, Eyüp Baş isimli bir akademisyenin, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi’nde 2005’te yayınladığı “Târîh-i Osmânî Encümeni Kurucularından Efdaleddin (Tekiner) Beyin Hayatı, Eserleri ve Tarihçiliği Üzerine” adını taşıyan bir makalesinden alıntıladığı paragraf şu şekildedir:



1299 Tarihi Nereden Çıktı?



Maarif Nezareti, 10 Şubat 1914 tarihli bir kararla Osmanlı Beyliği’nin bağımsızlık tarihini ortaya koyma görevini Tarîh-i Osmânî Encümeni başkanlığına vermiş ve Efdaleddin Bey bu işle görevlendirilmiştir. Efdaleddin Bey, konuyla ilgili öncelikle o zamana kadar yazılmış olan eserlerdeki kayıtlara yer vermiştir. Efdaleddin Bey, bu eserlerin genel değerlendirmelerinden sonra hicrî 699 miladi 1299 yılını, Osmanlı Devleti’nin bağımsızlık tarihi olarak kabul etmiştir. Kuruluşun tam tarihini belirlemek isteyen Efdaleddin Bey, Beyâtî Hasan b. Mahmud, “Câmi’i Cem Âyîn” adlı eserindeki bir kayıttan bahsetmiştir. Bu kayıtta, uç gazilerinin Osman Bey’i oy birliğiyle başa getirdikleri gün, el öpme ve kımız ikramının yapıldığı resmî bir tören icra edildiğine dikkat çekilmiştir. Ancak Efdaleddin Bey, söz konusu kayıtta da bu törenin tam olarak hangi günde yapıldığının belirtilmediğini aktarmıştır. Efdaleddin Bey’e göre bağımsızlık günü işte o gündür ancak bu konuyu aydınlatacak belge yoktur. Bu çalışma için Efdaleddin Bey, ilginç bir yöntem de uygulamış ve basına ilan vererek bu konuda elinde belge bulunan veya bilgisi olanların kendisine ulaşmalarını istemiştir. Neticede kendisine yalnız iki mektup ulaşan Efdaleddin Bey, bunları değerlendirmiş ve başka herhangi bir resmî dayanak bulunmadığı için oradaki kaydı kabul etmek gerektiği sonucuna varmıştır.





ALINTI BAYÂTÎ’DEN DEĞİL LÜTFİ PAŞA’DAN



Makalenin yazarı bu bilgileri Efdaleddin Bey’in Târîh-i Osmânî Encümeni Mecmû’ası’nın 1 Nisan 1330 (1914) tarihli nüshasında yayınlanan “İstiklâl-i Osmânî Târîh ve Günü Hakkında Tedkîkât” isimli makalesinden aldığını yazmaktadır. Efdaleddin Bey’in makalesinin aslına ve Câm-ı Cem-Âyîn’in’in Ali Emîrî Efendi tarafından 1331’de (1916) neşredilen nüshasına baktım. Osman Gazi’yi anlatan bölümünde “kımız”dan hiç bahsedilmiyor. Zaten Efdaleddin Bey’in de Câm-ı Cem-Âyîn’den alıntı yaptığı bölümde “kımız”dan bahsedilmemektedir. Efdaleddin Bey “kımız”dan bahseden alıntısını Kanunî devri vaziriazamlarından Lütfi Paşa’nın (vefatı: 1563) Tevârîh-i Âl-i Osmân’ından yapmıştır. Paşa kendinden önceki tarihlerde geçmediği şekilde uç beylerinin Osman Gazi’yi sultan ilan ettikleri toplantıda, Oğuz ananesine göre çeşitli “ballardan ve kımızlardan” getirip sunduklarını yazmaktadır. Burada kımız dense de sadece kısrak sütü olduğunu yani mayalanmadığını düşünüyorum. Çünkü at sütü helaldir, içilir. Bu yorumum da temelsiz olmayıp Osman Gazi’nin tam bir Müslüman olduğunu bildiren diğer çok sayıda kaydın varlığı sebebiyledir.



1299 MU 1300 MÜ?



Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihinin ne olduğu konusuna dönecek olursak Efdaleddin Bey’in meselesi 1299 yılı değildi. O tarihte miladi takvime geçilmemişti. MEB ders kitabı editörlerinin bu bakımdan da “1299 Tarihi Nereden Çıktı?” başlığının altına bu paragrafı koymaları anlamsız olmaktadır. Efdaleddin Bey hicri 699 yılının neredeyse bütün tarih kitaplarında söz birliği ile zikredildiğini ancak ay ve gününün belirtilmediğini söylemektedir. Osmanlı Devlet Salnamelerinde geçen 4 Cemaziyelevvel 699 tarihini ise bütün çabalarına rağmen başka bir kaynakta bulamamıştır. Bu tarih ilk olarak 1268 (1852) yılında basılan altıncı Devlet Salnamesi’ndeki “Takvim” bölümünün “Eyyâm-ı Meşhûre” sütununda, “İlan-ı cülûs-ı Osman Gazi 699” kaydıyla yer almıştır. 1282 (1865) yılı Devlet Salnamesi’den itibaren de Osmanlı padişahları ile ilgili bilgi verilen bölüme alınmıştır. Bu uygulamaya, hicri 1336 (1918) yılında 1333-1334 mali yılları için Sultan Vahîdeddin’in ilk saltanat yılında çıkarılan 68. ve son salnameye kadar devam edilmiştir.



27 OCAK TARİHİNİN KÖKENİ



4 Cemaziyelevvel 699 tarihi, Anadolu’yu istilâ eden İlhanlı hükümdarı Gazan Han’ın, Konya’daki Selçuklu sultanı III. Alaaddin Keykubat’ı esir ederek İran’a götürdüğü tarihtir. Yoksa Osman Gazi adına çok öncesinden beri Karacahisar’da hutbe okunuyordu. Ama Osman Gazi çok iyiliklerini gördüğü Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlılığını sürdürüyordu. Ancak bu son hadiseden sonra Anadolu Selçuklu Devleti’nin sona erdiğine hükmedildi ve anlatıldığı şekilde Osman Gazi istiklalini ilan etti.



Bu durumda 2006’da yazdığım bir makalemde de belirttiğim gibi Osmanlı Devleti’nin kuruluşu için bir tarih aranacaksa bu 1299 değil 1300’dür. Nitekim Osmanlı Devleti’nin on yıllar boyu kendi resmî Devlet Salnamelerinde zikrettiği 4 Cemaziyelevvel 699 tarihi miladi olarak 27 Ocak 1300’e tesadüf eder. 4 Cemaziyelevvel günü doğru olmasa bile kuruluş olarak üzerinde söz birliği olan 699 hicri yılı 1299’a karşılık gelir demek uygun değildir. Çünkü 699 yılının ilk 3 ayı 1299, diğer 9 ayı 1300 miladi yılındadır.



HAKİKİ BİR MÜSLÜMAN



Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi konusunu böylece bağladıktan sonra biraz Sultan Osman Gazi’den bahsedelim. Kayıtlara göre Osman Gazi çok cesur, zeki ve tam bir Müslüman idi. Ömrü Rum kâfirleri ile savaşmakla ve İslamiyet’i yaymakla geçti. Müslümanları rahata, huzura kavuşturmak için çalıştı. Vefat edeceği zaman, oğlu Orhan Bey’e gönderdiği vasiyetnamesi, İslamiyet’e olan sevgi ve saygısını ve Türk milletinin rahat ve huzurunu düşündüğünü ve insan haklarına olan gönülden bağlılığını açıkça bildirmektedir. Vasiyetnamesinin özü şöyledir:



Cenabı Hakk’ın emirlerine muhalif bir iş islemeyesin! Bilmediğini İslam ulemasından sorup anlıyasın! İyice bilmeyince bir işe başlamayasın! Sana itaat edenleri hoş tutasın! Askerine inamı, ihsanı eksik etmeyesin ki, insan ihsanın kulcağızdır. Zalim olma! Âlemi adaletle şenlendir. Allah için cihadı terk etmeyerek beni şâd et! Ulemaya riayet eyle ki, ahkâm-ı İslamiye işleri nizam bulsun! Nerede bir ilim ehli duyarsan, ona rağbet, ikbâl ve yumuşaklık göster! Askerine ve malına gurur getirip İslamiyet ehlinden uzaklaşma! Bizim mesleğimiz Allah yoludur ve maksadımız Allah’ın dinini yaymaktır. Yoksa kuru kavga ve cihangirlik davası değildir. Sana da bunlar yaraşır. Daima herkese ihsanda bulun! Memleket işlerini noksansız gör! Hepinizi Cenabı Hakk’a emanet ediyorum.



Böyle bir vasiyete uyulmaz da ne yapılır? Cenabı Hak bütün Selçuklu ve Osmanlı sultanlarından razı olsun. Hepsinin derecelerini yüksek eylesin. Âmin.