Bir toplumsal harekette lider, önce kendisine ve davasına sonra da toplumuna inanıp güvenmelidir. Yani kendisine ve toplumuna güvenen bir liderin toplumsal

Bir toplumsal harekette lider, önce kendisine ve davasına sonra da toplumuna inanıp güvenmelidir. Yani kendisine ve toplumuna güvenen bir liderin toplumsal harekette başarıya ulaşmaması imkânsız gibidir. Hatta kimi zaman yetenekli bir lider, umutsuz gibi görülen bir hareketi bile hedefine ulaştırabilir. Türk Milleti’nin zor ve umutsuz duruma düştüğü yılların lideri ise Mustafa Kemal olmuştu. Son günlerde her ne kadar Osmanlı’nın da cumhuriyet yanlısı olduğunu göstermeye kalkanlar olmuşsa da bu söylemlerin hiçbirinde doğruluk payı yoktur. Evet, “Cumhuriyet” söylemine bile tahammül edemeyen Osmanlı yöneticileri eylemine mi müsaade edecekti, Bu işe kalkışacak adamın varın sonunu siz hesap edin! Bu bağlam da 29 Ekim 1923 öncesinde Osmanlı' ve TBMM dışında Cumhuriyet ile ilgili dünya kamuoyunda ne gibi tarihi geçmiş vardı, biraz onu açıklayalım.
Gelelim 1900 yıllara, “Cumhuriyetin” ilanından 14 yıl önce Osmanlı’da “Cumhuriyet,” “hürriyet,” ve “demokrasi” gibi kelimelerin bile yasak olduğu günlerdeki ilk olarak “cumhuriyet” yönetimini kim telaffuz etmiş; “ Yıl 1909, 31 Mart Olayı’nın yaşandığı günlerde, Hareket Ordusu ile birlikte İstanbul’a gelmiş bir subay olan Fuat Kızılkaya; “bir anısında Hareket Ordusu’nun Yeşilköy’e vardığı 19 Nisan 1909 günü, başta Meclis-i Mebus’a Başkanı Ahmet Rıza olduğu halde İttihatçıların ileri gelenleri devletin gidişatına iyi bir çözüm bulabilmek için toplantı yapıyorlardı. Toplantıda bulananların en gencinin şu öneri de bulunduğunu söylüyor:
“-Osmanlı Hanedanı’nın yönetimine son vermeli ve cumhuriyeti ilan edilmelidir.” Kızılkaya konuşmasına devam ediyor: Meşrutiyet subay kadrosu içinde böyle bir öneride bulunabilecek tek kişi vardır. O da “Hareket Ordusu Kurmay Başkanı Mustafa Kemal” idi, diyordu.”
Cumhuriyet düşüncesiyle yani cumhurun yönetimiyle ilgili başka bir örnek ise Mazhar Müfit’tedir. Mazhar Müfit’in anılarıyla devam edelim; olay 1919’da Erzurum Kongresi’nin bittiği gecedir; Mustafa Kemal, Süreyya Bey (Yiğit) ile otururken, Çağırttığı Mazhar Müfit’te; “Mazhar, not defterin yanında mı? Diye sorar:
-Hayır, Paşam.
“-Zahmet olacak ama bir merdiven inip çıkacaksın. Al gel. O, hatıranı en önemli bölümü şöyledir:
…………………
-Zaferden sonra şekli hükümet Cumhuriyet olacaktır. Bunu size daha önce bir sorunuz dolaysıyla söylemiştim. Bu bir. İki: Padişah ve hanedan hakkında zaman gelince icap eden muamele yapılacaktır.”
Yine Paris’in ünlü Le Temps, gazetesi 24 Ağustos 1919 tarihli sayısında “Mustafa Kemal’in Anadolu’da bağımsız bir Cumhuriyet kurabileceğini” Yazmıştır. İlginçtir ki, o günlerde İstanbul’daki İngiliz Yüksek komiseri Amiral De Robeck daha Sivas Kongresi günlerinde Londra’ya şunları yazıyordu: “ Erzurum’da başlayan Mustafa Kemal Hareketi şimdi Ankara’ya doğru yayılmakta ve bağımsız bir, Anadolu Cumhuriyeti’nin kurulmasına doğru hızla gelişmektedir(17 Eylül 1919).
İşte bundan sonra TBMM, Kurtuluş Savaşı’nın silahlı direniş evresi başlayacak ve başarılı olacaktı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanına daha dört yıl vardır. Türkiye’de henüz kimse “ Cumhuriyet” kelimesini telaffuz etmemektedir.” İstanbul’daki ABD temsilcisi Amiral Bristol Türkiye Cumhuriyeti’nin ilan edileceğini 26 Eylül 1923 günü Washington’a şöyle bildiriyordu: “Ankara’da gelen resmi basın raporları Türk Anayasası’nda yapılacak değişikliklerin hazırlanmış olduğunu ve önümüzdeki hafta görüşülebileceğini gösteriyor. Yeni Anayasaya göre Türkiye bir cumhuriyet ve bir “halk hükümeti olacaktır. Yasama meclisi dört yıl için seçilecek ve yılda dört ile altı ay çalışacaktır. Cumhurbaşkanı aynı zamanda Büyük Millet Meclisi Başkanlığı görevini de üstlenecek ve Mustafa Kemal, Türkiye’nin ilk Cumhurbaşkanı olacaktır.” Ayrıca İngiliz Yüksek Komiser Vekili Henderson 25 Eylül 1923 günü Londra’ya özetle şunları yazdı. “.Cumhuriyet tartışılıyor. İstanbul basını ihtiyatla tasvip ediyor. Tevhid-i Efkâr gazetesi ise muhaliftir. Yeni devlet için Şu üç isimden biri benimsenebilir.
“Türk Halk Devleti (The State of the Turkish People). “
“Türk halk Cumhuriyeti (The Rebuplic of the Turkish people). “
“Türkiye Cumhuriyeti (The Turkish Rebupilc). “
Dikkat edecek olursak dünya devletleri de kendilerini cumhuriyetin ilanına alıştırmış oluyorlardı. Türkiye’deki cumhuriyetle ilgili gelişme ve görüşlere baktığımızda; eski Sadrazamlardan Ali Rıza Paşa’da Anadolu’da Cumhuriyete doğru gidildiğini Sivas Kongresi’nden kısa bir süre sonra sezmiştir. Mustafa Kemal bu konu ile ilgili olarak şöyle diyor. “Ali Rıza Paşa, bir gün Ahmet İzzet Paşa’yı ziyaret eder; sohbet esnasında aleyhimde bir takım sözler söyler ve bu sırada mühim bir keşfini de ilave eder. “Cumhuriyet yapacaklar, cumhuriyet diye bağırır. Milli Mücadelenin Cumhuriyeti getireceğini, bu kadar çabuk ve kolaylıkla sezip anlayabilmesini beğenmemek elden gelmez.”
Mustafa Kemal, 12 Eylül 1923 günü, Neve Freie Presse adlı Avusturya gazetesi muhabiri Hans Lazar’a verdiği demeçte şöyle diyordu: “ Yeni Türkiye Teşkilat-ı Esasi Kanunu’nun ilk maddesini size bir tekrar edeceğim; Hâkimiyet bila-kayd-ü şart milletindir icra kudreti, teşri selahiyeti milletin yegâne hakiki temsilcisi olan mecliste tecelli ve temerküz etmiştir. Bu iki kelimeyi bir kelimede hulasa etmek kabildir! “ Cumhuriyet.”
Yıl 1923 günlerde 28 Ekim Pazar, gece olmuştu. İsmet Paşa ile Kazım Paşa’ya ve Fethi Bey’e de Çankaya’ya gelmelerini söyler yemek sırasında, Mustafa Kemal’in ağzında çıkan tarihi cümle şöyledir: anlatıyor
-Yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz (Çünkü 26 Ekim 1923 akşamı Başbakan Fethi Bey ve bakanlar kurulu istifa etmişti.).
Mustafa Kemal ve Türk Milleti’nin neler yapması gerektiğine en iyi inananlardan biri de büyük devlet adamı ve tarihçi Abdurrahman Şeref Bey Galatasaray Lisesi eski Müdürü ve İstanbul Milletvekili Abdurrahman Şeref Bey şöyle konuştu:
-Hükümet biçimlerini birer birer saymak gereksizdir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, kime sorarsanız sorunuz, bu Cumhuriyet’tir. Doğan çocuğun adıdır. Ama bu ad kimilerine hoş gelmezmiş varsın gelmesin!
Nihayet Türkiye Büyük Millet Meclisi, 29 Ekim 1923 Pazartesi günü saat 20.30 ‘deki olağanüstü oturumunda Türk Milleti adına karar vererek “ cumhuriyeti “ ilan ediyordu. Yine aynı saatlerde önder olarak inanıp güvendiği Mustafa Kemal’i, mecliste bulunan tüm(158 kişi) milletvekilleri oy birliği ile Cumhurbaşkanı olarak seçiyordu. TBMM Başkanlığına Fethi Bey’i, seçerek İsmet Paşa’yı da Başbakanlığa getiriyordu.
Öyle ki Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, dünya çapında büyük yankı uyandıran bir olay olacaktı. Her şeyden önce Milli Mücadelemiz, dünyadaki “mazlum milletler” için adeta ufukta beliren bir umut ışığı, kurtuluş yolunu aydınlatan bir meşale olmuştu. Gerçekten de Asya ve Afrika’daki mazlum milletlere bağımsızlıklarını elde edebilmek için, Türk Kurtuluş Savaşı; teşkilatlanma ve inkılâplar için de, Türkiye Cumhuriyeti örnek olmuştur. Son yarım yüzyıl içinde, hele II. Dünya Savaşı’ndan sonra Asya ve Afrika’da bağımsızlıklarını kazanan milletlerden her biri ayrı ayrı liderleri ile birlikte Mustafa Kemal ve Türk Milleti’nden ilham aldıklarını her fırsatta iftiharla söylemişlerdir.