Özbekistan’a bağlı karakalpakistan Özerk Cumhuriyetinde birden bire protestolar meydana geldi ve bu sokak eylemlerinde ilk etapta 18 kişinin hayatını kaybettiği haberi tüm dünya basınında yankılandı. Bu rakam sokak eylemleri için gerçekten önemli bir rakamdı ve kimsenin gündeminde yokken 18 ölüm haberi ile adeta dünya sarsıldı. 

Karakalpakistan’ın Özbekistan’dan ayrılma hakkı anayasal güvence ile korunduğunu biliyoruz. Olayların fitilini ateşleyen ise bu hakkın alınmasına yönelik çalışmalardı. 

1993’te Özbekistan ve Karakalpakistan arasında 20 yıllık bir anlaşma var ve bu anlaşma birleşme ile alakalıydı. Ancak söylediğimiz gibi ayrılma hakkı şerhi de her zaman mevcuttu. Ancak yeni yapılması planlanan yasa ile bu hak ellerinden alınmaya çalışıldı. 

Bu planın arkasında da Rusya’nın olduğu iddia edilenler arasında. Yapılan yasaya göre “Egemen Karakalpakistan Cumhuriyeti” ibaresi mevcut. Ancak yeni yasaya göre “Egemen” sıfatı kaldırılacak yani artık egemin bir cumhuriyet değil adeta Özbekistan’ın bir şehri gibi kabul edilecek. 

Dahası eski yasaya göre “Karakalpakistan’ın Özbekistan’dan ayrılma hakkı” diye bir ibare mevcut ki en önemlisi belki de budur. Bu ibare de kaldırılacak ve dolayısı ile Karakalpakistan’ın böyle bir hakkı artık olmayacaktı. 

Cumhurbaşkanı Mirziyoyev bu plandan geri adım atmak zorunda kaldı ve tekrar masaya getirilmeyeceğini söylese de tansiyonu düşürmeye yetmedi. 

Zira eylemcilerin içinde de provokatörler vardı ve olayları daha çok ateşliyorlardı. Haliyle eylemciler durmadı ve devlet ile milleti karşı karşıya getirmek için düğmeye basılmıştı. Bu tarz olaylarda kamuya yönelik suçlar teşkil edilsin diye ilk olarak bu tarz provokatörler hükümet binalarına saldırır ve burada da aynısı oldu. 

Bu kez Mirziyoyev güvenlik güçlerine saldırmak, devlet malına zarar vermekle suçladı eylemcileri. Zaten Cumhurbaşkanı da buna yönelik bir açıklama yapmış ve ülke de “istikrarı bozmaya yönelik çalışmalar yürüten kötü niyetli gruplar var” diyordu. 

Sonuç olarak Karakalpakistan “Özgürlük ve Bağımsızlık” ile yola çıkmış olsa da bunu hiçbir zaman başaramadı. 1919’da Kırgızistan’a bağlantılar, 1925’de Kazakistan’a, 1930’da ise doğrudan Moskova’ya bağlandı. En sonunda ise 1936 yılında Özbekistan’a ise 20 yıllığına bir bağlanmayı kabul ettiler. 

Kendi içlerinde ki “aksakallılar” heyeti 20 yıllık bir limit koymuştu çünkü bu onlara göre hem dünya çapında vizyonu olan bir siyasetçi yetiştirme hemde ülke olarak ekonomik anlamda kalkınma için yeterli olarak görüldü. Sonrası ise “yağımızda kavruluruz” düşüncesiydi. 

Özbekistan ise “ileride bizden ayrılacak bir toprak parçasına yatırım yapmak doğru değil” diyerek bir işe girişti ve bu nedenle kendine bağladı. Zira Özbekistan büyük bir bölümü çöl olsa da bazı zengin yer altı kaynaklarına sahip olduklarını biliyor ve bu nedenle yatırım yapmak istiyordu. 

Ancak gelin görün ki yarın güçlenince kendinden ayrılacak bir bölgeye yatırım yapmakta işlerine gelmiyordu. Stratejik olarak doğru bir düşünce olabilir. Nihayet olarak Karakalpakistan “özgürlük” dedikleri hakların ellerinden alınmasına müsaade etmedi şimdilik ancak süreç böyle kalmayacak ve yeni bir yol haritası çizmek için onları yönlendirecektir. Bekleyip göreceğiz…