Hiç şüphe yok ki iyi özet çıkarabilmek, öğrencilerin kazanmaları gereken en değerli bir beceridir. Talebenin bir konuyu özetlemesi demek, onu temel v

Hiç şüphe yok ki iyi özet çıkarabilmek, öğrencilerin kazanmaları gereken en değerli bir beceridir. Talebenin bir konuyu özetlemesi demek, onu temel ve tali alt konularına ayırması ve bir sıra dâhilinde yazması demektir ki bu pek faydalı bir iştir. Özet, not tutma bahsinde verilen örneğe uygun biçimde maddelendirilerek yapılmalıdır.
(1) Talebe ders kitabının ilk bahsini açar.
(2) Bahsi başından sonuna kadar bir kere okur.
(3) Bahsin mevzuunun ne olduğunu bir kere düşünür ve bunu not defterinin ilk sahifesine yazar.
(4) Bundan sonra bahsin alt başlıklarını teker teker analiz eder. Yani onun da alt bilgi parçacıklarını tayin ve teşhis eder.
(5) Kitabın bahisleri içindeki fikirler halka halinde birbirine geçerek, bir fikirler zinciri meydana gelmiştir. Bu halkalardan bazıları tek bir cümle, bazıları birkaç cümle, bazıları da tek bir sahifedir. Bu halkaların bazılarına da tali halkalar bağlanmıştır. Bunlar konunun iyi anlaşılması için dizilmiş birbirini takip eden misallerdir.
(6) Özet çıkarmak demek, tali halkaları atmak, büyük halkaları ufaltmak, birbirinin aynı olan halkaların da birini bırakıp diğerini atmak ve bu suretle zinciri küçültmek, inceltmek ve kısaltmak demektir.
Misal olarak Psikoloji ve Yeni Eğitim adlı kitaptan aldığım küçük bir metnin özetini çıkaralım.
"Çalışma metodu " veya " Nasıl ders çalışmalı?" gibi sözler umumi ve müphem ibarelerdir. Bütün konuyu incelemek için lüzumlu olan ilk şey, bu konuda rol oynayan müşahhas ve ameli faktörlere ait bir anlayış kazanmaktır. Bu maksat için okuyucu evvela, iş dünyasıyla yaptığı temasları hatırlayabilir. Bu dünyada verimli çalışma vazgeçilemez bir unsurdur. Maalesef öğrencinin (veya profesörün) şimdiki anlayışında böyle bir gelenek hâkim değildir. Halbuki olabilir de. Not defterini intizamlı tutmak, ödevlerini zamanında yapmak, bir konuyu, sınıf münakaşalarına yerinde katılabilecek şekilde organize ederek okumak gibi şeyler, pek az öğrenciye nasip olan şeylerdir.
Vasat bir öğrenci, yapılması gereken işlerinde ekseriya geridir. Bir derse yegâne çalışma tarzı, bir kere okuyup geçmektir. Notları karmakarışıktır. Ekseriya ödevlerden haberi yoktur. Kitap ve defterlerini rastgele yerlere atmak, onun müzmin bir derdidir. Verimsizlik, yalnız öğrencilere has bir şey değildir.”
Bu okuma parçasının özeti olarak şu temel fikirler ortaya çıkmaktadır:
Talebe, verimli bir çalışma yapmak için; konuyu bir kere değil, anlayıp, öğrenene kadar çalışmalı, konuyu okurken çok yönlü incelemeli, defterine muntazam notlar almalı, yapması gereken işleri bir öncelik sırasına koymalı, ödevlerini zamanında yapıp hocasına vermeli ve evde de tertipli ve düzenli olmalı.
SON BİR ÖĞRENME TEKNİĞİ: ÖĞREN ve ÖĞRET
Bütün bu hususları yerine getiren bir talebe, acaba dersi öğrenmiş olur mu? Hayır. Son bir merhale daha var ki; öğrencinin, öğrenmiş olduğu dersi, kendinden daha zayıf veya dersi anlayamamış olan birkaç arkadaşına anlatıp onlara öğretmeye çalışmalıdır. Böyle yapan bir talebe, hem arkadaşlarına iyilik ve yardım etmiş olur, hem de kendi eksiklerini anlayarak, onları da tamamlamaya çalışır, Konu kafasında daha bir berraklaşır ve dersi daha iyi ve tamamen öğrenmiş olur.
Böylece dersi dimağına perçinlemiş olur. Hem kendisine güven gelir hem dersi anlamak ve düzgün söz söylemek kabiliyeti artmış olur. Ve hem de “İlmi öğreniniz, öğrendiklerinizi de halka öğretiniz.”, “İnsanların en hayırlısı ilim öğrenip, öğrendiklerini insanlara öğretendir.” Hadîs-i şerîflerine göre hareket etmiş olur.
Netice olarak "Öğren" ve "Öğret" prensibi tatbik edilmiş olur. İmam-ı Azam Ebu Hanife hazretlerine “Sen bu dereceye nasıl geldin?” diye sorduklarında şöyle cevap vermiştir: “Bilmediklerimi sorup öğrenerek, öğrendiklerimi de insanlara öğreterek.”
Bu konuda Fransızların da yarı şaka bir tekerlemeleri var: “Bir şeyi az biliyorsan, o konuda ders ver; hiçbir şey bilmiyorsan o şey hakkında kitap yaz.” Bu şaka da şu gerçeği vurguluyor:
Talebeler derste (veya ders kitabından) kısmen öğrendiklerini bir arkadaşına anlatır veya öğretmeye kalkarsa, konu kafalarında daha da berraklaşır, kendileri de daha iyi öğrenirler.
Amerikalı bir eğitim psikoloğu olan Dr. Bergen Richard Bugelski'nin bir kitabında; "Bir kimseye bir şey öğretmenin en iyi yolu, ona öğretmenlik fırsatı vermektir. Zaten işin esasına bakılırsa, öğretmenler öğretmez, öğrenirler.” yazdığını Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan Kolay ve İyi Öğrenme adlı kitabında bahsetmektedir.