Kişinin eğitimi, seçtiği meslek dalı her ne olursa olsun, o meslekte başarılı olmasını sağlayacak 5 altın anahtar vardır. Bu anahtarları doğru k

Kişinin eğitimi, seçtiği meslek dalı her ne olursa olsun, o meslekte başarılı olmasını sağlayacak 5 altın anahtar vardır.
Bu anahtarları doğru kapılarda kullanması gereken kişiye rehber olacak tek pusula ise;, Tecrübeleri, sezgileri ve aklı.
Doğru zamanda ve doğru yerdeysen ve doğru kişi ile karşılaşmışsan elindeki anahtarlardan hangileri ile bu kapıyı açabileceğinizin tahlili size kalmış.
Son yıllarda yaygın bir akım var .Özellikle kişisel gelişim kitaplarında karşılaştığımız ve altını renkli kalemlerle çizdiğimiz bu mesajlar bize şöyle der ;İste ve o senin olsun. Çok istersen istediğin o şey sana gelecek. Aşk mı? Para mı? Yeni bir ev mi? Araba mı? ’’sen evrenden iste’’ …
Güçlü sözlerle ve büyük düşünürlerin, başarılı kişilerin hayatlarından örneklerle desteklenir bu mesajlar.
‘’Evrenden iste’’.
‘’O yapabildiyse sende yapabilirsin’’.
‘’Hayal et ve kazan.’’
Elbette ki bu sözler çok güçlü. Motive edici mesajlarda içeriyor.
Tüm insanlar sağlıklı, mutlu, zengin, ünlü, itibarlı olmak ister.
Ancak “mükemmelliğe ulaşabilirsin” diyerek “İste” mesajının altının kalın çizgilerle belirginleştirildiği kişisel gelişim kitaplarından medet umarak moda akımlara kapılarak, bir kitap okudum hayatım değişti diyerek başarılı olunacağını düşünmek; Realist Dünya’da aslanlarla dolu bir sirk çadırına girip, elinde bir kırbaçla aslanları terbiye etmeye çalışan acemi bir sirk animatörü durumuna düşmemize sebep olabilir.
İstemek güzel. Ancak bu mesajlarla zihnini doldurmuş ve gerçek benliğinden mutsuz olan sınırlarının farkında olmayan, yaşamından memnuniyetiz ve kendini yetersiz hisseden pek çok insan var.
Bu kitaplarda hedeflenen kitle genellikle iş hayatında yükselmek isteyen ,henüz hedeflerine ulaşamadığını düşünen kişiler. Sınavlara hazırlanan öğrenciler. Aradığı aşka ulaşamamış, karşılık görmemiş yada henüz onunla karşılaşmamış kadınlar ve özellikle kilo verme çabasında olan insanlardan oluşur.
İş hayatında başarılı olmak isteriz. Kesinlikle isteriz. Hangimiz yaptığı işte başarılı olmak istemez ki?
Peki bu kapıyı açacak en gerçekçi olumlama nedir?
Yani bu kapıyı yazımın başında bahsettiğim hangi beş anahtarla açacağız?
İşte o anahtarlar. Cevap bir sır değil. Yeni keşfedilmiş bir yolda değil.
Bilgi
Beceri
Yetenek
Yaptığın işi sevmek.
Sosyal yönü kuvvetli olan, insanlarla pozitif iletişim kurabilen bir birey olmak.
Kilo vermek mesela. Hayatım boyunca muzdarip olduğum bir konudur. Yalan değil..
Pek çok kişi gibi bende her pazartesi diyete başlar ve her Salı bozarım.
Kütüphanemdeki diyet ile şişmanlıkla ilgili yazılmış kitapların sayısını bilmem. Oysa yanlış beslenme alışkanlıklarının altında yatan nedenlerden en büyüğü psikolojiktir. “Evrenden isteyip”, isteyip bir türlü alamadığımız şeyler, gerçekleştirilmemiş hedefler ve çoğu zaman duygusal ve psikolojik nedenler sebebiyle alınan kilolar içimizdeki boşluğu daha da büyütmüştür. Biz ne olduğunun farkında olmadığımız o eksikliği yiyerek kapatmaya çalışmışızdır.
Bu konuda yine 5 altın anahtar vardır oysa ki:
Beslenme alışkanlıklarımız bebeklikten itibaren kazanılmaya başlanmıştır.
Annemiz makarna, pilav ardından ağlar tabağında bırakırsan diye diye büyütmüştür bizi ve bizde çocuklarımız…
Burada anahtar geçmişten gelen alışkanlıkların farkındalığına varmak. Bilinçlenmek. Değiştirmek.
Metobolik bir sendromumuz yada hormonlarla ilgili çeşitli hastalıklarımız vardır ve biz ‘’evrenden istemeden’’ önce bir endokrinoloji uzmanına gitmeyi es geçmişizdir.
Bu anahtarda bir “İç hastalıkları uzmanına gitmek ve bir diyetisyene yönlendirilmek.
Hareketsiz ve düzensiz bir yaşam tarzımız vardır.
Burada anahtar hareket etmek. Haftada 3 gün açık havada yürüyüş. İmkanımıza göre bir spor salonuna gitmek ter atmak, yüzmek vs…
Karşılanmamış Duygusal ihtiyaçlardan, psikolojik sebeplerden dolayı kilo almış ve kişisel gelişim ve motivasyon seminerlerine gitmiş seminerden çıktıktan sonra birkaç saat yükselmiş evet yapabilirim demiş ama bir psikoloğa yada psikiyatriste gidip sorun nerede demeyi unutmuşuzdur.
Burada anahtar önce kendi içimizdeki boşluğun farkına varmak, bizi üzen hırpalayan duygularla başa çıkmak. Bunun içinde bir profesyonelden terapi görmek. Yardıma ihtiyacımız olabileceğini nihayetinde bir insan olduğumuzu idrak etmek. Makine değiliz ki her duruma ve koşula göre kendimizi şartlandırabilelim. İnsanız ve yardıma ihtiyacımızın olması en doğal şey.
Diğer bir hedef kitle sınavlara hazırlana kişiler. Evet eğitim sistemimiz kusursuz sayılmaz. Ezberciyiz, pek çok okulda kütüphane yok, gelişen teknoloji beraberinde bilgiye ulaşmayı hızlandırdı ve gençler ve özellikle çocuklarda PS başında geçirilen zaman süresi çok fazlalaştı.
Anne ve Babanın çalıştığı ailelerde gelir düzeyi arttı ve proje çocuklar yetiştirmek isteyen ve kendi gerçekleştiremediği hayallerini çocuklarının tamamlaması gibi bir beklenti içine giren bu sebeple çocuğunu o kurstan bu bursa koşuşturan ebeveyn sayısı giderek çoğaldı.
Ancak imkanlarının, olanaklarının verdiği kuvvetle çocuğunu daha iyi bir geleceğe hazırlamak isteyen, bunun için çabalayan ebeveyn bir şey unuttu. Çocuğunu…
Çocuk dışarı çıkamıyor çünkü ders çalışması ve sınavlara hazırlanması bekleniyor. Neredeyse tüm gününü PS başında geçiriyor. Buradan çıkarılacak sonuç şu anlama geliyor:
Çocuğumuz asosyalleşiyor.
Sosyal yetenekleri ve insan ilişkileri zayıf ve içine kapanık bir birey olarak gelişebiliyor.
Yeterince hareket edemediği için kilo almaya başlıyabiliyor.
“İste başar’’ mesajı dershaneler, tutulan hocalar ve en çokta Aile tarafından mukayese sosu ile birlikte her gün ‘’sınava hazırlanan’’ gence yada çocuğa yediriliyor.
Sonuç ne getiriyor?
Özgüven ve Özsaygısı gelişmemiş, kendinden beklenilenlere cevap vermiş ancak kendini yetersiz ve değersiz hissetmiş, duygusal yönden kendini ifade edemeyen, etkin bir şekilde ana dilini kullanamayan mutsuz insanlar…
Buradaki 5 Altın anahtar hem ailenin hem gencin uygulaması gereken farkındalıklardan oluşuyor…
Önce o PS’yi kapat genç dostum. Orada çok uzun süre vakit geçirirsen şayet sen, Real dünyada; Tüm eğitimine ve lisan bilgine rağmen yukarıda bahsettiğim acemi aslan terbiyecisinin durumuna düşersin.
Spora önem ver. Ancak baban basketbolcu olmak istedi diye sende basketbol oynamak zorunda değilsin. Futbol seviyorsan sen onunla uğraş. Yüzme seviyorsan yüzme. Bisiklet sür. Sahilde koşuya çık. Kay kay kullan yada paten kay... Bunlardan birini mutlaka yap. Hatta sevdiğin bir yada birkaç arkadaşınla birlikte yap. Hem enerjini at, hem eğlen, hem sosyalleş.
Okul hayatındayken işe başla. Ne iş yaptığın önemli değil. Girişimciliği öğrenirsin yada harçlığını kendin çıkarırsın. Kitap evleri, müzik dükkanları, modern marka giysiler satan kurumsal mağazalar her ne olursa..
Sevdiğin kendini yeterli hissettiğin ve sana bunu evet ben yapabiliyorum duygusunu tattıran meslek dalına yönel. İşlerinde yorulan ve sürekli şikayet eden kişi sevmediği işi yapıyordur. Seviyorsan seni geliştirir ve değitirir mesleğin. Yaratıcı olursun. Sen balıksan denizde ol .Kuşsan gökyüzünde. Hmm bak bir aslansan eğer sen; o zaman sirk çadırına ve kafese girme. Liderlik özelliğinin farkında olarak ilerle.
Sev… Anneni, babanı sev… Çatışsan da..
Büyükbaba ve Büyük anneni sev…Bir daha yaşamın boyunca hiç kimseden böyle ilgi, değer, ve pohpohlanma görmezsin. Tadını çıkar bu sevginin.. Üstelik sandığın kadar uzun bir zaman sürmüyor ve tekrarlanmıyor bu anlar bazen. “Malum hayat fani’’…
Bir sevdiğin olsun hatta aşık ol. ama marazi olmasın aşkın. Yaşamda ne aşklar ve ayrılıklar yaşayacaksın daha….
Kimi anahtar der kimi kod kimi kural kimi prensip tüm anahtarlara sahip olmamızı sağlayacak, tüm o kapıları açacak olan yegane 2 şey olmalı kişiliğimizde ;
Özgüven
Özsaygı
Bu konu bu gün bitmez..
Devamı; önümüzdeki hafta yine Perşembe yazılarında…
Sevgiyle kalın…
“Evreni bilen ama kendini bilmeyen kişi, hiçbirşey bilmiyor demektir’’..
La Fontaine..