Aylardır balkondan seyreden insanlar haline geldik. Mahzun gözlerle etrafı seyreden dedeler, nineleri hepten hatıralarıyla yaşar hale geldi.

Mart 2020’de başlayan ve insanlığı etkisi altına alan maske, mesafe ve temizlik (MMT) kurallarının sağılığımızı korurken zihinlerimizi ne hale getirdiğinden haberimiz yok! Sağlıklı düşünmek, üretmek için pratik yapmak, hareket etmek, zinde yaşamak gerekir. Ancak evlerinde, işyerlerinde adeta hapis hayatı yaşayan insanların sağlıklı üretim yapabileceklerine gerçekten inanan var mıdır bilemeyiz. En azından bizim gibi sosyal ilişkilere önem veren, konuşmayınca, paylaşmayınca bir şeylerin eksik gittiğine inanan sıcakkanlı milletler için sürecin pek de iyi gitmediğini, gitmeyeceğini söylemek gerekiyor. 

Biz konuşa konuşa kültür aktarımını gerçekleştiren bir milletiz. Sağlıklı bir millet olmamızda konuşma kültürünün büyük yeri vardır.

Covid salgınının pek çok alanda etkilerinin uzun yıllar hissedilebilecek bir dönüşüme yol açma potansiyeli taşıdığına dair ulusal ve uluslararası çalışmalar yapılmalıdır. Özellikle Türkiye yeni gibi bir medeniyetin arifesindeki ulus devletler için salgının ne anlama geleceği, kısa orta ve uzun vadede ne gibi sonuçlar doğuracağını uzun uzun düşünmeliyiz. 

Uluslararası sisteme yön verenlerin salgınla ulaşmak istedikleri nihai amacın neler olabileceğini 2020’den itibaren yaşayıp görmeye başladık. 

‘Milli Güvenlik Sorunları’, ‘Küresel İktisadi Dönüşüm’, ‘Küresel Çatışma Dinamikleri’, ‘Pandemi ve Göç’, ‘Uluslararası Sistemde Koronalizasyon’, ‘Ulus Devlet ve Risk Toplumu’, ‘Küreselleşmenin Sonunu Mu?’, ‘Koronavirüs Sonrası Yeni Bir Dünya Düzeni Mi?’, ‘Ulus Bilincinin Ortadan Kaldırılması Mı?’, ‘Uluslararası Sistemde Ulus Devletlerin Rolü’, ‘Dijital Çağda Çok Kültürlülüğün Sonu Mu?’, ‘Pandemi Sürecinde Uzaktan Eğitim’, ‘Uzaktan Eğitimin Psiko-Sosyal Sonuçları’ gibi sıralanabilecek onlarca konu başlığına cevaplar bulmak, çözüm önerileri geliştirmek, alternatif modeller ortaya koymadan sürecin sağlıklı atlatılabilmesi mümkün görünmüyor.

Kamu ve özel kuruluşlarının küresel terör ve dünyanın sonuna doğru giden pandemi sürecinin yol açacağı sorunlara karşı Türkiye merkezli araştırmalar yapıldığını biliyoruz. Ancak devlet yönetiminden, ekonomik hayata, uluslararası ilişkilerden kültüre… her alanda pandemi sürecini yöneten ve yönlendiren devlet ve uluslararası şirketlere karşı milli çözümler geliştirmek, alternatif modellerle dünyaya can suyu taşımamız gerektiğinin bilinciyle hareket etmek durumundayız.

Pandemi sürecinin planlı, kurgusal bir süreç olduğu yolunda ciddi söylemler, yazılar her geçen gün artmaktadır. Sonuçları yeni yeni ortaya çıkmaya başlayan sürecin zararlarından ivedilikle ilk kurtarılması gereken çocuklar ve eğitim çağındaki nesillerdir. Sürecin bu şeklide devam etmesi halinde bırakın sağlıklı bireylerin yetişmesini küresel sisteme tamamen entegre olmuş bir gençlik görmemiz çok uzak bir ihtimal değildir!

Uluslararası sistemi yöneten ve yönlendirenlerin nihai amacının tek ekonomik güç, tek kültür, tek dünya devleti, tanrısız inanç modelleri üzerinde uzun yıllardır kafa yorduklarını ve epey bir mesafe kat ettikleri bilinmektedir. 

Özgün kültür ve özgür ulus devlet modeliyle yönetilen Türkiye gibi rol model devletlerin süreçten daha fazla etkilenme olasılıkları yüksektir. 

Salgın sürecinde milli yazılımlarla dijital süreç elbette gereklidir. Ancak dijital süreçte ekonomiden eğitime kadar milli refleks ve kültürleri ortadan kaldırabilecek uygulamalardan kaçınmak zorunluluğu bulunmaktadır.