Osmanlı’da para yerine geçen resmi kâğıtlara kaime veya kayın denirdi. ‘Annenin yerine geçen’ anlamındaki kayınvalide sözcüğü de buradan gelir.

   Çok çok eskiden para yerine takas usulü varmış. ‘Al gülüm, ver gülüm’ şeklinde olan bu usul samimi ve daha naif bir sistem olsa da uygulanması zormuş. Diyelim ki takas için buğday kullanacaksınız; mecburen her pazara çıktığınızda birkaç çuval buğdayınızı da yanınıza almak zorundaydınız.

    Lidyalılar madeni parayı, Çinliler de kâğıt parayı bulunca ticari hayatımıza kolaylık gelmiş elbette. Artık pazara veya çarşıya gitmek için yanımıza birkaç torba buğday almamıza gerek kalmadı. Tabi Lidyalıların parayı bulmuş olması bizim de bulduğumuz anlamına gelmiyor. Bunun için çalışmak zorundayız…

**

Çiçeklerin Dili

   Osmanlı zamanında pencere önüne konulan çiçeklerin anlamları vardı. Örneğin sarı çiçek evde hasta olduğunu gösterirken kırmızı çiçekler, evlilik çağına ulaşmış bir kıza işaretti.

   Osmanlı toplumu özellikle de İstanbul halkı genel itibariyle naif insanlardı ve bunu yaşantılarına da yansıtmışlardı. Mesela eşine darılan kadınlar, bunu dile getirmek yerine acı biber işlemeli yazma takarlardı. Eğer karşısındaki de odun değilse derhal durumu anlar ve eşinin gönlünü almaya bakardı.

**

Ormana Atılan Çocuklar

   Çocuk hakları konusunda insanlığın karnesi kırıklarla doludur maalesef. Örneğin eski Yunan ve Roma’da babaların çocukları üzerinde mutlak hâkimiyetleri vardı ve şayet arzu ederlerse onları köle olarak satabilirlerdi. Romalı bazı filozoflar çocukların evden atılmalarını ve sakat bırakılıp dilendirilmelerini onaylayabiliyorlardı mesela. Yine cahiliye devri Arapları, kız çocuklarını diri diri toprağa gömebiliyorlardı.

   Yakın zamana kadar Afrika’nın bazı bölgelerinde istenmeyen çocuk ormana bırakılır yahut suya atılırdı. Eğer sağ kalırsa yaşamaya değer bulunurdu.

   Çocukların öldürülmediği, aç kalmadığı, itilip kakılmadığı, temel haklarından mahrum edilmediği ve çocukluklarını doya doya yaşadıkları bir dünya diliyorum…

***