Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM’deki grup toplantılarında yaptığı, Türkiye’nin gündemine damga vuran, si

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM’deki grup toplantılarında yaptığı, Türkiye’nin gündemine damga vuran, siyasi tarihimizde kilometre taşı olacak gelişmelere yol açan tarihî konuşmalarına bir yenisini daha ekledi. Başkanlık sistemine yeşil ışık yakan ve 16 Nisan 2017’deki referandumun yolunu açan 11 Ekim 2016 tarihindeki konuşması gibi 17 Nisan 2018 günü yaptığı erken seçim çağrısı, ülkemizdeki siyaset gündemini bütünüyle değiştirdi. Bahçeli bu önemli konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Artık ülkemizin 16 Nisan halk oylamasıyla onaylanan cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine herhangi bir tavsama, gecikme olmaksızın geçmesi, millî beka ve tarihî emanetler açısından acil hâl almıştır. 31 Mart 2019’da mahallî idareler seçimi yapılacaktır. Bu seçime 11 ay 14 gün kalmıştır. Mahallî idareler seçimi yapıldıktan 7 ay 3 gün sonra cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçimi gerçekleştirilecektir. Siyasi takvim bu şekildedir. Ancak 31 Mart 2019’daki mahallî idareler seçiminden sonra Türkiye’nin hangi badirelere maruz kalacağını ve neyle muhatap olacağını tahmin etmek zor değildir. Çünkü 3 Kasım üzerinde oynama ve kaos üretme çabaları şimdiden ortaya çıkmıştır. Mahallî idareler seçimlerinde yaşanması muhtemel kutuplaşma ve anlaşmazlıkların 3 Kasım’a nasıl yansıyacağı, ne gibi olumsuzluklara kapı aralayacağı, Türkiye’yi nerelere sürükleyeceği az çok malumunuzdur. Bu riski kaynağında kesmek, demokrasinin erdem ve ilkeleriyle ülkemizin ufkunu aydınlatmak başlıca amacımızdır. Önümüzde iki seçenek vardır: Ya cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimi için normal tarihi olan 3 Kasım 2019 beklenecek ya da millî mecburiyet ve ortaya çıkan meşru gerekçelerden dolayı seçimler erkene çekilecektir.
Cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçiminin zamanında yapılması ile ilgili talepler doğal bir haktır. Partimizin bugüne kadar kanaati hep bu yönde olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanı’nın düşünce, ifade ve temennisi de farklı değildir. Ancak önümüzde ülkemiz ve milletimiz aleyhine olabilecek bir siyasi gündem ve seçim süreçleri vardır. Bunu telafi etmek, lazım gelen önlemleri sorumluluk ve şuurla almak, siyaset kurumunun ana görevi olmalıdır.
Bilinmelidir ki gerekli uyum yasalarının süratle çıkarılmasının akabinde, Milliyetçi Hareket Partisi takdir ve tercih hakkını seçimlerin erkene alınmasından yana kullanacaktır. Bu işi daha fazla uzatmaya gerek yoktur. Kaosa oynayanların oyunlarını bozmak şarttır. Seçim var mı yok mu, erken mi olacak, zamanında mı yapılacak anlaşmazlık ve çekişmelerine son verilmesinin vakti gelmiştir.
Siyasi muhataplarımıza ve aziz milletimize samimi ve tartışılmasını ümit ettiğimiz teklifimiz şudur: 26 Ağustos 2018 Pazar günü, yani Malazgirt Zaferi ile Büyük Taarruzumuzun yıl dönümlerinde, Türk milletinin yeni bir zafer ruhuyla sandığa gidip hem cumhurbaşkanı hem de milletvekili genel seçiminde Türk ve Türkiye düşmanlarına gereken dersi vermesi en makul, en mantıklı, en akılcı, en demokratik yoldur.”
GÜNDEM BİRDENBİRE DEĞİŞTİ
Bu konuşma gündemi bir anda değiştirdi ve çok önemli kararlar peş peşe alındı. Hemen ertesi gün Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bahçeli Külliye’de bir araya geldiler. Seçim tarihi Bahçeli’nin teklifinden iki ay öne alınarak 24 Haziran 2018 olarak açıklandı. Ülke birdenbire seçim sath-ı mailine giriverdi.
Bu arada sürpriz bir gelişme 22 Nisan 2018 Pazar sabahı yaşandı. 15 CHP milletvekili, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla partilerinden istifa ederek İYİ Parti’ye geçti. Karar, gayet normal bir olay olduğu edasıyla CHP Grup Başkanvekili tarafından kamuoyuna duyuruldu. Hatta CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan:
“15 arkadaşımız bir parti göreviyle CHP’den istifa edip İYİ Parti’ye geçmişlerdir. Bu, tarihî bir sorumluluk, tarihî bir görevdir. Tarih onları partilerinden ayrılan değil partisinin verdiği görev nedeniyle demokrasiyi kurtaran kahramanlar olarak yazacaktır.” dedi.
CHP ile İYİ Parti’nin seçim ittifakı yapacağı zaten biliniyordu. Ancak seçim tarihinin 16 ay öne alınması, İYİ Parti’nin bazı kıstaslar bakımından seçim dışı kalabileceği değerlendirmelerine yol açtı. Bu ihtimali ortadan kaldırmak için iki müttefik parti böyle bir tedbire baş vurdu. İYİ Parti’nin zaten Meclis’te 5 vekili vardı. CHP’den geçen 15 vekille 20 sandalyeye ulaşmış oldu. Seçim yasasına göre TBMM’de 20 vekile sahip olup grup kuran tüm partiler otomatik olarak seçimlere katılabiliyor, ayrıca seçim için hazine yardımı da alıyorlar.
MİLLETVEKİLİ BORSASI KURMA ALIŞKANLIĞIMIZ
Çok partili parlamenter demokrasi tarihimiz, akıllara ziyan “açık oy, gizli tasnif” metodunun kullanıldığı 1946 seçimlerini saymazsak 1950 seçimleriyle başlar. Ama yarım asrı geçen bu süre zarfında ne yazık ki başarılı bir sınav verememişizdir. Milletvekili transferleriyle hükûmet yıkıp hükûmet kurmak yoluna sıkça başvurmuşuzdur. Gerçi yaşanan son örnekte CHP’nin baş vurduğu metoda milletvekili transferinden çok milletvekili ihracı demek daha doğru olur. Gelin 40 yıl önce CHP’nin bakanlık vaadiyle iktidar partisinden nasıl milletvekili koparıp hükûmeti nasıl yıktığını hep beraber hatırlayalım.
5 Haziran 1977 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimlerinden Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) galibiyetle çıkmış ve 213 milletvekili çıkarmıştı. Ama bu sayı, 450 sandalyeli Meclis’te tek başına iktidar olmasına yetmiyordu. Bu seçimde Adalet Partisi (AP) 189, Millî Selamet Partisi (MSP) 24, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) 16, Cumhuriyetçi Güven Partisi (CGP) 3, Demokratik Parti 1 ve bağımsızlar 4 milletvekili çıkarmıştı.
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından hükûmet kurma görevi verilen CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit azınlık hükûmetini kurduysa da Meclis’ten güvenoyu alamadı. Bunun üzerine AP Genel Başkanı Süleyman Demirel, AP, MSP ve MHP’nin koalisyonu ile II. Milliyetçi Cephe (MC) Hükûmeti’ni kurdu. Ancak 11 Aralık 1977’de yapılan mahallî seçimlerde CHP’nin yine birinci parti olarak çıkması ve AP’nin büyük darbe yemesi üzerine Meclis’te de dengeler değişmeye başladı.
GÜNEŞ MOTEL OLAYI
AP’den daha seçimlerden önce, 15 Ekim 1977’de Ankara Milletvekili Orhan Alp istifa etmişti. 11 Aralık 1977 tarihinde yani seçim günü Konya Milletvekili Oğuz Atalay, Ankara Milletvekili Mustafa Kılıç ve Mardin Milletvekili Şerafettin Elçi’nin istifaları geldi. Bunları 14 Aralık 1977’de Afyon milletvekilleri Mete Tan ve Güneş Öngüt’ün istifaları takip etti. Ertesi gün Sinop Milletvekili Hilmi İşgüzar ve Balıkesir Milletvekili Cemalettin İnkaya istifa ettiler. 16 Aralık 1977 günü Rize Milletvekili Tuncay Mataracı daha önceki istifa kararından dönmeyerek dilekçesini Meclis Başkanlığına verdi. 18 Aralık 1977’de Elâzığ Bağımsız Milletvekili Ali Rıza Septioğlu da bu 9 bağımsız milletvekiline katılarak kurulacak yeni bir koalisyona destek olacaklarını ilan ettiler. 20 Aralık 1977 günü Sivas Milletvekili Enver Akova ile Malatya Milletvekili Ahmet Karaaslan istifa ederek 10 bağımsızın deklarasyonuna katıldıklarını bildirdiler.
O sırada Meclis’te 214 milletvekili bulunan Bülent Ecevit, AP’den istifa eden vekillerle ilk olarak 22 Aralık 1977 tarihinde Darıca’ya bağlı Bayramoğlu’nda bir otelde görüştü. Olayın basına sızması üzerine ikinci görüşme, CHP’li İstanbul Belediye Başkanı Aytekin Kotil’in organizasyonuyla belediyeye ait Florya’daki Güneş Motel’de gerçekleşti. Ecevit bağımsız milletvekillerine hükûmete destek karşılığında bakanlık teklif etti. Sağlığının iyi olmadığını söyleyerek affını isteyen Konya Milletvekili Oğuz Atalay dışındaki milletvekilleri teklifi kabul ettiler. Meclis’te o sırada 2 milletvekili bulunan CGP ile 1 milletvekili bulunan Demokratik Parti de bu üç milletvekilinin de bakan olması karşılığında Ecevit’e destek sözü verdiler. Bu durumda hükûmeti düşürecek 226 kırmızı oy sayısı bulunmuş hatta aşılmış oluyordu.
Nihayet CHP’nin gensorusu ile 31 Aralık 1977’de Süleyman Demirel başkanlığındaki II. MC Hükûmeti 218 güven oyuna karşı 228 güvensizlik oyu alarak yıkıldı. Yeni hükûmete destek sözü veren 12 bağımsız milletvekili içinde olan Balıkesir Milletvekili Cemalettin İnkaya eski partisinden aldığı aşırı baskı nedeniyle bu gensoru oylamasına katılmadı. Böylece 12’ler grubu gensoru görüşmeleri sırasında 11’e düştü ve öyle anılmaya başlandı. Ardından Ecevit hükûmeti güvenoyu aldı. 11’lerden Orhan Atalay dışındaki 10 milletvekili yeni kurulan hükûmette bakan oldu. Aynı şekilde CGP’nin iki milletvekilinden biri başbakan yardımcısı, diğeri devlet bakanı, Demokratik Parti’nin tek milletvekili de başbakan yardımcısı olarak yeni hükûmetteki yerlerini aldılar. Bu kadar çok bakana iş bulmak için komik sorumluluklar ihdas edildi. Mesela Ali Rıza Septioğlu, meteorolojiden sorumlu devlet bakanı idi. Adamcağız meteoroloji kelimesini bir türlü telaffuz edemediği için “Hava cıvadan sorumlu bakanım.” derdi.
Zaten bu hükûmetin de ömrü uzun olmadı. 14 Ekim 1979'da yapılan ara seçimden AP’nin zaferle çıkması ve boş bulunan 5 milletvekilliğini de alması üzerine Başbakan Ecevit istifa etti. Bu defa MSP ve MHP koalisyona katılmayıp Demirel’in kurduğu azınlık hükûmetine dışarıdan destek verdiler. Ancak ülke bir türlü istikrara kavuşmadı. Her gün onlarca insanın öldüğü, terörle yaşanılan bir döneme geçildi. Meclis 5 ay boyunca yapılan 115 tur oylamaya rağmen cumhurbaşkanını bile seçemedi. Neticede 12 Eylül 1980 askerî darbesi yapıldı.
24 Haziran 2018’deki seçimden sonra resmen geçilecek olan “Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi” ile hükûmet yıkıp hükûmet kurmak için milletvekili transferi yaparak milletin iradesini saptırma ayıbından da kurtulmuş olacağız. Meclis’in kilitlenip çözümsüzlük üretmesini bir daha yaşamayacağız. Seçimlerin vatanımıza ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.