Kadınlar için hayat ne kadar zorlaştı, öyle değil mi? Hangi hak, hangi yetki ve salahiyet bir kadının yaşamına destursuz girme iznini veriyor size, bi

Kadınlar için hayat ne kadar zorlaştı, öyle değil mi? Hangi hak, hangi yetki ve salahiyet bir kadının yaşamına destursuz girme iznini veriyor size, bize… Sosyal medya sayesinde birçok insan pervasızlaştı… Tanısın tanımasın istediği gibi, izinsiz yazıp çizebiliyor karşısındakine…

Ve kadın arkadaşlarımızın haklı tepkilerini görüyoruz ve kendilerini korumak için almış olduğu önlemlerden bahsettiklerine şahit oluyoruz arada sırada.

Ben 2002 yılının sonunda, ek kontenjandan, İstanbul'a üniversite okumaya gitmiştim.

Kumkapı’da özel bir yurtta kalıyordum. Akşamları biraz vakit geçtiğinde yurda giderken, Laleli’de, Kumkapı’da, Kadırga’da, tekin olmayan yollara saptığımda, sanki ceketimin altında silah varmış gibi oraya bir metal koyardım veya büyük bir mendil sokardım.

Ya da telefonla konuşuyor gibi yapar, öğrenci falan değil de ticaret erbabı, semtin korkusuz yerlisi pozlarına girerdim. Bu tekniğin çok faydasını gördüm ve kendimi güvende hissettim. Allahtan hiçbir zaman karşıma (küçük paralar isteyen tinercilerin haricinde) bir kendini bilmez çıkmadı.

Kadınların canhıraş bir şekilde kendine yaşama adına yaptıklarını, yalnızken sipariş getiren görevliye karşı - benim yaptığıma benzer bir teknikle - evde birileri varmış gibi davrandıklarını, asansörde erkekler ile yalnız kalamadıkları için bilmem kaç katlı binayı yürüyerek indiklerini, karanlık bir yolda öndeki bir teyzeye yakın olup onun akraba yanılsaması görüntüsü verdiklerini ve buna benzer kendilerini korumaya kollamaya dayalı yaptıkları şeyleri duyunca/okuyunca, İstanbul’da kendi küçük şaşırtmacalarımı hatırladım.

Facobook’da da bazı yazar veya okur, kadın arkadaşlarımızdan (üstelik içlerinde evi olanlar da var) benzer serzenişler, öfkeli yazılar görülmeye başlandı yakın zamanlarda…

"Sapıklık yapanları siliyorum, çirkinleşenleri engelliyorum, burada kitap ve edebiyat için bulunuyorum," gibi ve benzeri cümleler bunlar… Dedim ya kadınlar için hayat iki kat daha zor artık. Herkes her şeyi mubah görüyor kendine. Ve buna erkek egemen toplum neden oluyor.
***
Benim için bile yirmili yaşlardaki kızlar - iyi anlamda söylüyorum - çocuk... Onların abisi sayılırım. Adam ellili yaşlarda, güzel bir kardeşimizin fotoğrafının altına, aslında başka anlama gelen bir sürü şey yazmış.

Zaman tünelinde iniyor, alta doğru bakıyorum, torunu yaşındaki kızlara yamulmalar, kırıtmalar, hiç kendilerine ve yaşlarına yakışmayacak laflar... Yılışık, rezil, alt ve ikinci anlamlı bir sürü cümle... 

Ağır konuşasım geliyor ama bunlarla uğraşılamayacağını, en nihayetinde gene üste çıkmaya çalışacaklarını veya kelimeleri daha fazla kirletmek istemediğimi biliyorum az çok.
***
Evin büyüğüydüm, doksanların başında bir çocuk olarak içgüdüsel bir gereklilikle annemle gittiğimiz yerlerde, etrafı gözlemlerdim. Gerçekten o zamanlar, evli, çocuklu kadınlara, kendinden çok küçüklere bir kardeş gözüyle bakılırdı.

Çocuğuyla sokakta yürüyen kadına laf atmak ne kelime, böyle bir olay nadiren yaşansa bu hadsizliği yapanı (tanıdık ya da tanımadık kim olursa olsun) yaptığına pişman ederlerdi.

Ne zaman bu kadar (bunu herkesi kast etmeden söylüyorum) erdemden uzak bir toplum olduk biz. Kadim geleneklerimizden nerelere geldik. Arsızca insanları rahatsız etmek ahlaksızlık değil mi?

Bunlardan bazıları kendi annelerini, kız kardeşlerini, eşlerini namus biliyorlar… Başkalarının kıymetlilerini/özellerini, onların kadınlarını, kızlarını, bacılarını ise potansiyel av olarak görüyorlar. Buradan bu sonuç çıkıyor çünkü.

Kendilerini zeki zannediyorlar ama rezillik, iki yüzlülük değil mi bunun adı… Bazı kişiler maalesef haysiyet yoksunular ve erkeklerin adını lekeliyorlar. Yazık onları bu günlere getiren anneye babaya… İnanıyorum, böyle olmalarını istememişlerdi.
***
Erkek çocuklarını, efendi gibi, başkalarının da hayattan en az onlar kadar haklarının olduğuna inandırarak - saygılı - bir şekilde büyüten ailelere bayılıyorum. Çünkü bazı şeyler eğitim ile çözülecek ve bu iş ailede başlayacak… Ailede alınan terbiyenin hiçbir şeye benzemediği herkesin malumu…

Ama memlekete gittiğimde oğlunun yaptığı aşırılıkları mutlulukla anlatan, içip olay çıkartmayı matahmış gibi dillendiren, görmezden gelen, bıyık altından gülen aileler görüyorum. Bu ilkin onları, ters yönden popüler yapan bir şey gibi görünebilir ama bunun sonu onlar için herkes/hepimiz için kötü…

Bir şeyleri yoluna koymak için eğitimin ve sanatın bir yaşam biçimi ve devlet sistemi olması icap ediyor her şeyden önce… Bu erkek egemen toplumun değişmesi, sünnet olan çocuğu tahta oturtma geleneğini içselleştirmiş insanların - son günlerin popüler tabiriyle - güncellenmesi lazım...

Eğitim ortada, gelenek görenek adı altında yapılanlar görünürde... (Hepsini, herkesi kast etmeden) hasta toplumu iyileştirecek, kadınların hayatına izinsiz girme saksağanlığından kurtulmak ve taciz/tecavüz kültürünü hayatımızdan çıkaracak önlemler almamız gerekiyor.

Soran, sorgulayan, okuyan, okuduğunu anlayan, hayır diyebilme yeteneğine sahip, itaat kültürüne iman etmeyen ve kadınların her şeyden önce insan/kişi olduğunu göz önüne alacak (kibar, zarif, merhametli) insanlar (erkekler) yetiştirmek için elimizden geleni yapacağız.

Sistemin işine gelmese de bunu deneyeceğiz… Sonuna kadar mücadelemize devam…