6 Şubat gecesi, saat 04.17’yi gösteriyordu. Gecenin sessizliğinde, derin bir karanlığın içine gömüldük. Öyle bir deprem ki, canımızı, canımızdan öte bildiklerimizi, bir buçuk dakikada aldı bizden. Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay, Adana, Gaziantep, Osmaniye, Şanlıurfa, Kilis, Diyarbakır, Malatya… 10 ili birden büyük yıkıma uğratan bu depremi anlatırken kalbim acıyor. Kilometrelerce ötede, enkaz altında kalan canların, beton yığınlarının arasında sevdiklerini bekleyenlerin acısını etimin içinde hissediyorum. Bu yara nasıl sarılır, bundan sonra nasıl yaşanılır? Bilmiyorum. Tek hissettiğim şey acı. Bu acının içinde, kalbimizin içinde yanan bu ateşi bir nebze olsun hafifleten tek şey, güzel Türkiye’min birlik, beraberlik içerisinde olmasıdır. Zengininden fakirine, ünlüsünden ünsüzüne, hep birlikte, el ele bir bütün olduk. Herkesin kalbi, depremzedelerle birlikte atıyor.

Bu hafta Prof. Dr. Güner Sönmez ile deprem hakkında bir röportaj yaptık. Acımız büyük, fakat insanları bilinçlendirmek için elimizden geleni yapmak zorundayız. Dr. Güner Sönmez, deprem bölgesindeki son durumu, sağlık çalışanlarının ve hastanelerin yeterli olup olmadığını, enkaz altında kalan depremzedelere ilk müdahale yapılırken nelere dikkat edilmesi gerektiğini, bizimle paylaştı.


Merhaba Güner Bey, 10 ili birden vuran, binlerce ölü verdiğimiz depremi yaşadığımız günlerdeyiz. Tüm ülke seferber, hatta tüm dünya seferber olmuş durumdayız. Şuan size gelen bilgiler arasında, tıbbi olarak ne durumdayız?

- Tıbbi olarak ilaç ve malzeme eksiklerinin olduğu söyleniyor. Deprem bölgesinde 2 tane hastane yıkıldı. O yüzden oradaki hekimler çok yeterli olamıyor. Hastanedeki hekimler de depremzede durumundalar. Bir kısmı yakınını kaybetti, bir kısmı eşini kaybetti. Onlar arasında hala çalışanlar olduğunu duyuyoruz. Diğer hekimler ise ç-uykusuz bir şekilde çalışıyorlar. Tabipler Odası ve diğer meslek derneklerinin verdiği gönüllü hekim listeleri var, ama henüz onlarla bir nöbet değişimi yaşanmadı. Bir an önce oradaki hekimlerin rahatlatılması gerektiğini düşünüyorum. Sahra hastaneleri açılması gerekiyordu. Eskiden Silahlı Kuvvetler Sağlık Sistemi’nde bu hastaneler çok rahatlıkla açılabiliyordu. Şuan bu konuda çok büyük bir eksiklik görüyorum. Rusların açtığı bir sahra hastanesi var, ama orada da her türlü işlem yapılamıyor.


Deprem bölgelerinde iletişim haline geçtiğiniz meslektaşlarınız var mı?

- Birkaç arkadaşımla görüşüyorum. Çok yoğun bir şekilde hasta kabul ettiklerini söylüyorlar. Psikolojik ve fiziksel olarak çok büyük bir çöküntü içinde olduklarını ifade ettiler.

Sosyal medya çok büyük bir kurtarma aracı olarak depremde bize kolaylıklar sağladı. Siz, sosyal medyadan bu ayağını nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Sosyal medya yaşadığımız bu felakette çok etkili oldu. İnsanlar sosyal medyayı büyük bir iletişim aracı olarak kullandılar. Ben de aktif olarak sosyal medyayı kullanıyorum. Her gün 1000 – 15000 civarında hem enkaz altındaki insanlarla ilgili hem de çadır, battaniye erzak gibi malzeme isteğiyle ilgili mesajlar geldi. Bunların bir kısmını ulaştırmaya çalıştık, ama hepsine yetişemedim. Hatta bu yüzden mesaimde aksama bile yaşadım. Bunu gönüllü olarak yaptım. Önemli bir kısmından netice aldım. Bizim yönlendirdiğimiz enkazlardan, yaralı veya sağlam çıkartılanlar oldu. Transferle, çadırla ilgili paylaşımlarımızın çoğu karşılığını buldu ve giderildi. Sosyal medya depremde çok önemli ve aktif bir rol oynadı.
Depremin ardından bir hafta gibi uzun bir süre geçti. 100 saatin ardından enkaz altından sesler geliyor. Enkaz altında kaç saat hayatta kalınabilir?

- Bu soruya cevap vermek çok zor. Enkaz altındaki şartlar, oradaki hava miktarına, yaşam üçgenindeki sıkışıklığa, ısıya ve birçok faktöre bağlı olarak değişkenlik gösteriyor. Enkaz altında kalan kişinin sağlık durumuna ve yaşına bağlı bir durum da söz konusu… 1995 yılında Kule depreminde, 266 saat sonra sağ çıkarılan bir kişi var. 1992 yılında Erzincan depreminde 8 gün sonra enkazdan sağ çıkartılan insanlar var. Umut her zaman vardır. Şartlara göre bu durum tamamen değişiyor, ancak 5 günden sonra sağlıklı bir şekilde o enkazdan çıkarılması daha zor görünüyor.

Hayata dönen, depremzedelerin çoğu susuz ve aç kaldıkları için birçok organları zarar görüyor. En çok hangi organlarımız zarar görüyor?

- Deprem, çığ ve toprak kayması gibi felaketlerde en çok görülen şey Crush Sendromu’dur. Depremde bir uzvun sıkışmasına veya ezilmesine bağlı olarak kas harabı olur. Kaslardan miyoglobin bir protein salınır. Bu protein de özellikle böbrek hasarı meydana getirir. Böbreklerin süzme fonksiyonunu bozar. Akut Böbrek Yetmezliğine neden olabilir. Ayrıca kaslarda fazla ödem olmasına bağlı, hipovolemik şok dediğimiz tablo meydana gelebilir. Potasyum aşırı miktarda artıp, hiperpotasemi oluşabilir. Tüm bu tabloya bağlı kalp ve solunum yetmezliği gibi hastalıklarla karşılaşılabilir.

Deprem bölgelerine birçok profesyonel ekibin dışında, köylerde, ekiplerin girmediği yerlerde insan kendi gücüyle bir şeyler yapmaya çalışıyor. Böyle bir durumla ilk yardım için doğru müdahaleler nedir?

- Enkazdan çıkarılırken, eğer aşağıdan ses geliyorsa, küçük bir tünel açılıyor. Enkazdaki depremzedeyi gördüğümüzde hangi uzvu yakınsa, oradan hemen damar yolu açılmalı ve damar yolundan, bizim izotonik dediğimiz serum takılmalıdır. Bunu itfaiyeciler veya madenciler yapamaz. Genelde enkaz çıkarılma çalışmalarında, yanlarından mutlaka bir tane sağlık personeli bulundurulur. Enkazdan depremzedeleri çıkartırlarken yanında bir sağlık personeli yoksa ve depremzede baygınsa öncelik olarak solunum yolunu ve uzuvlarını kontrol etmek gerekir. Eğer bir kanama varsa, kanamanın olduğu yere turnike yapabilirler. Ağızlarına veya boğazlarına kaçmış, kum, taş gibi cisimler varsa salonum yolunu açabilirler, ama bu durumda en önemli şey enkaz altındaki depremzede görünür görünmez bir sağlık personeline haber verilmesidir.

Uzun süre sıkışık bir vaziyette kalan depremzedelerin yürümek ile ilgili sıkıntılar meydana gelebilir mi?

- Bir, iki gün enkaz altında kalıp, enkazdan çıkarıldıktan sonra uzuvlarında herhangi bir kırık veya Crush Sendromu yoksa yürüyüşlerinde çok ciddi bir sıkıntı yaşamazlar.

Enkazın altından sağlıklı olarak çıkan depremzedeler, ya ailelerinden ya arkadaşlarından birini kaybettiler. Bundan sonrası için hayatta kalmanın da şans olarak görmediği insanlar var. Sizce psikolojik olarak bir çöküntü kapıda mı?

- Kesinlikle, uzun vadede psikolojik bir destek sağlamak gerekiyor. Çünkü bir sürü yetim ve yakınını kaybetmiş insanlar olacak. Bu insanların çoğunda, bizim stres sonrası posttravmatik stres bozukluğu gelişir. Bununla ilgili psikiyatristlerden ve psikologlardan destek almak gerekir.

Ülkemizin parça parça dağıldığını görüyoruz. Herkesin ilk düşündüğü şey hayatta kalmak, ama sonrası için sağlık sorunları, yaşam şartları, iş, okul ev gibi hayatın bazı gerçekleri suratımıza tokat gibi çarpıyor. Sizce depremin yıktığı bu 10 il, nasıl ayağa kalkacak?

- Bu illerin ayağa kalkması için güçlü bir irade ve düzgün bir organizasyon gerekmektedir. Öncelikle bu insanların yarasını, hızlı bir şekilde sarmak lazım, ev, iş gibi ihtiyaçlarının hızlı bir şekilde sağlanması gerekir. Bunların dışında psikolojik destek verilmesi gerekiyor.