Tüm dünya yeni yıla giriş ile birlikte 2022 yılının başında olması beklenen Ukrayna –Rusya gerilimin çatışmaya dönüşeceği gerçeğini yeniden konuşuyor. Geçtiğimiz yıldan gerek Kırım sınırındaki askeri hareketlilik, Ukrayna iç siyasetindeki karşılıklılık gerekse Putin’nin çarpıcı açıklamaları olsun bütün göstergeler ile Ukrayna işgali kaçınılmaz hale geliyor. ABD ve NATO her ne kadar ekonomik yaptırımları uygulamaya yönelik tehditler savurmasının yanında , Ukrayna’ya sağlanacak askeri ve ekonomik destek bile Rusya’ya karşı caydırıcı bir etki sağlamayacağını gösteriyor.

Zaten Rusya’nın Çin ile uzun yıllardır gelişmiş olan ekonomisi ve üretim kapasitesi açısından ABD’nin yaptırım tehditlerinin Rusya açısından pek bir anlam ifade etmediğini söyleyebiliriz. Şu an içinse Batı tarafı ve ABD yönetimi , Rusya’yı Ukrayna işgalinin önüne geçebilmek için diplomasi çalışmalarına ağırlık verdi ve bunun için yoğun bir mesai harcıyor. Çünkü biliniyor ki; ABD’nin Rusya Ukrayna çatışmasına vereceği tepkiye bağlı olarak bu tepkiler her taraf açısından 3. Dünya Savaşını tetikleyen bir ortama dönüşebilir.

Rusya büyük olasılıkla şubat ayına kadar Ukrayna'yı işgal etmeyi planlıyor, ancak bunun öncesinde , 15 Aralık'ta ABD ve NATO'ya ilettiği güvenlik garantileri konulu anlaşma teklifinde, NATO’nun doğuya doğru genişlemesinden vazgeçilmesine dair ABD'den taahhüt istiyor. Beklediğini almaması durumunda vereceği yanıtın çok farklı olacağını , gerekli yanıtın askeri uzmanların Putin’e yapacağı tekliflere bağlı olduğu şeklinde yanıtladı. Bu açıklama batı dünyasında Rusya’nın diplomaside kullandığı ültimatom olarak değerlendirildi. 

Rus tarafının istediği anlaşma teklifi taslağında ABD'nin eski Sovyetler Birliği ülkelerinde ve NATO üyesi olmayan ülkelerde askeri üs kurmaması, herhangi bir askeri faaliyette bulunmak için bu ülkelerin altyapısını kullanmaması ve bu ülkelerle askeri iş birliği yapmaması talepleri yer alıyor. Ayrıca nükleer silahların kendi ulusal toprakları dışında konuşlandırılmaması ve ulusal topraklar dışında konuşlandırılan bu tür silahların geri çekilmesine yönelik maddeler de bulunuyor.

 Bu sebeple bütün dünya 10 Ocak’ta Cenevre’de düzenlenecek Rusya ile ABD arasındaki güvenlik garantileri müzakerelerinin sonuçlarının ne olacağına odaklanmış durumda. Ukrayna ve Rusya ile diplomasi kanalları açık ve iyi ilişkileri bulunan Türkiye’nin arabulucu rolü üstlenip üstlenmeyeceği, Rusya’nın kabul etmemesiyle netleşmiş olsa da , Türkiye’nin gerilime karşı tutunacağı konum da merak ediliyor.

Biden Yönetimi geri dönen diplomasi anlayışıyla eğer barışçıl bir politika hedefliyor ise ; Rusya’ya istediği taahhüttü vermeli ve iki süper devletin savaşarak değil ortak çıkarlarına uygun bir şekilde tüm dünyayı tehlikeye atmayan bir uzlaşı yoluna girmesi daha doğru olacaktır. Rusya'ya Ukrayna'nın NATO'ya katılmasına asla izin vermeyeceğine ve herhangi bir Rus-Ukrayna çatışmasına askeri olarak müdahale etmeyeceğine dair yazılı bir garanti vermelidir. ABD'nin istikrarlı ve kalıcı büyük bir güç olarak barışı sağlama konusundaki çıkarlarını daha iyi koruyacaktır.