Merhaba Kubilay Bey, 6 Şubat gecesi büyük bir kıyamet koptu. 480 yıldır kırılmayan Doğu Anadolu Fay hattı kırıldı. Öncelikle bu deprem beklenen bir deprem miydi?

Evet, beklenen bir depremdi. Afad, Bölgede yer alan illerin valilikleri, üniversitelerin ilgili birimleri yayınladıkları raporlarda hem büyüklük hem yer olarak bu depremlerin beklendiğini defalarca belirtmişti.

Artçılar hala devam etmekte... Hem de bu artçılar büyük bir deprem kadar etkili oluyor. Bu artçılar daha ne kadar süre devam edebilir?

İki büyük deprem sonrası etkili artçıların yaşanması çok doğaldır. Artçı depremler ilk 3 gün sık, sonraki 7 gün orta sıklıkta ve sonraki günlerde sıklıkları azalarak devam eder.

Deprem büyük bir yıkıma yol açtı, haritadan 10 il silindi. 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremin bu kadar yıkıcı olması beklenilen bir durum muydu?

Hem deprem büyüklükleri hem etkisi beklenen bir durumdu. Depremlerin zaten beklendiğini belirtmiştik. Bu beklenen depremlere rağmen yıllardır -her düzeyde- devam eden hazırlıksızlık bu büyüklükte bir yıkımın nedenidir.

Beklenilen bir depreme göre, bu illerde doğal afet için sizce yeterli bir hazırlık var mıydı?

Beklenilen depremi geçtim, orta büyüklükte bir deprem için bile yeterli hazırlık yoktu. Hazırlık 2 önemli unsuru kapsar: Halk ve kurumlar. Halka verilen eğitim yok seviyesindeydi. Halkın deprem sırasında nasıl davranacağını bilmesi için devamlı/tekrarlı tatbikatlar yapılmamış, halkın bu bilgiyi içselleştirmesi sağlanmamıştı; deprem çantaları yoktu; deprem sonrası toplanma alanları yoktu; deprem sonrası ne yapacağını kimse bilmiyordu çünkü bu öğretilmemişti. Kurumlara gelince, onların da durumu halktan farksızdı. Sadece kağıt üstünde kalan, yani teoride olan hazırlık uygulamada yoktu. Ne ekipler, ne ekipmanlar ne de koordinasyon vardı.

40 bin üzerinde can kaybımız var. Kayıplarımız, yakınlarını kaybedenler... Ülkemiz yasa boğuldu. Afet acil müdahale koordinasyonu nasıl işlemeli?

Afet Yönetimi işletilirse afet zamanlarında sadece uzman bir kişi koordinasyondan sorumlu olur. Bölge koordinatörüne bağlı il afet koordinatörleri vardır ve her şeyi onlar organize eder. Bakanlar, milletvekilleri, valiler gibi asıl işi afet yönetmek olmayanlar ve herkes bu afet koordinatörlerine bağlı olarak görev alır.

Doğal afetlerde ilk yardım planı nasıl yapılır?

İlk yardım planları bölgenin coğrafi, iklim, demografik ve afet yapısına göre planlanır ve uygulanır. Kurtarma ve ilk yardım aşaması afetin meydana gelmesinden hemen sonra başlar ve afetin türüne, büyüklüğüne, afetin meydana geldiği bölgenin özelliklerine göre azami olarak 1–2 aylık bir süre içinde gerçekleşir. Kurtarma ve ilk yardım aşamasında gerçekleştirilen faaliyetlerin ana hedefi; mümkün olan en kısa süre içerisinde en fazla sayıda insan yaşamının kurtarılması, yaralıların tedavisinin sağlanması ve açıkta kalanların su, yiyecek, giyecek, ısınma, barınma, korunma gibi yaşamsal ihtiyaçlarının en kısa süre içerisinde ve en uygun yöntemlerle karşılanmasıdır.

Arama kurtarma ekiplerinin kaç saat afet bölgesinde çalışma kuralı vardır?

Arama kurtarma ekipleri ilk saatlerden başlayarak 2 aya kadar -afetin büyüklüğüne bağlı olarak- çalışma durumu olabilir.

Doğal afetler Allah’tan gelir diyen bir kesim var, ama tedbir hayat kurtarır. Sizce afetlerden, depremden korunmak için ilk yapılması gerekenler nedir?

Şili, Japonya ve benzer iyi örneklerde olduğu gibi hazırlıklarını tamamlayan, durumlarını devamlı geliştiren ülkeler büyük afetler karşısında can kayıplarını en aza indirirken, sadece laf üreten ülkeler on binlerce insan kaybediyorsa, doğal afetin felakete dönüşmesi Allah’tan mı yoksa beceriksiz yöneticilerden mi geliyor sorusu cevaplanabilir.

Afetlerden korunmak için ilk yapılması gereken gecikmeden anaokulu seviyesinde eğitime başlanmasıdır ki en azından 20 sene sonrasını kurtarabilelim. Bunun dışında afet yönetimi için ciddiyet, liyakat gerektiği unutulmamalıdır.

Enkaz altında 260. Saatte bile mücadelelerin gerçekleştiğini gördük. Siz katıldığınız ekiplerde buna benzer mucizelere tanık oldunuz mu?

Evet, çok az karşılaşsak da bu tür mucizelere görev yaptığım Hindistan, Bangladeş, Pakistan’da denk geldim ama sizin de vurguladığınız gibi bu tür durumları “mucize” olarak değerlendirmek gerekir.

Deprem uzmanlarının özellikle son zamanlarda üstüne basarak vurguladığı “İstanbul Depremi “ için ne gibi uyarılarınız var?

İstanbul’da deprem olur mu olmaz mı, olursa ne kadar olur” gibi anlamsız tartışmaların geride bırakılmasını tavsiye ediyorum. İstanbul sadece kendisi için değil deprem yaşanacak diğer bölgeler için de kurtarıcı kimliğine sahip olmalıdır. Doğal olarak İstanbul’un hazırlığı tam olmalıdır. Ancak mevcut durumuyla İstanbul’un herhangi bir afet sonrası bir felaket yaşaması kaçınılmazdır.

İstanbul depremi için herkes büyük bir panik içinde... Marmara Fayı şuan ne durumda?

Hazırlığın, bilginin olmadığı yerde geriye “panik” duygusunun kalması kaçınılmazdır. Kuzey Anadolu Fayı’nın Marmara bölgesi devamlı gerilen yay durumundadır.

Biz, İstanbul depremi için nasıl tedbirler almamız gerekiyor?

İstanbul veya herhangi bir yer için alınacak tedbirler şu şekildedir:

Bina güçlendirme takıntılı afet yönetimi anlayışından vazgeçilmelidir.

Sadece tamamen göçecek binalar tespit edilmeli ve bunlar yıkılıp yeniden yapılmalıdır. Aksi takdirde az/orta/ağır hasar alacak binaları yenilemek sadece ve sadece bütçenin, zamanın boşa harcanmasına ve ranta neden olacaktır.

Sadece göçecek binalar yenilenirken bütün kaynaklar -ki düşük miktarlar- eğitime, deprem çantalarının hazırlanmasına harcanmalıdır. Bir deprem sırasında tamamen göçecek yapıların oranı yüzde 6’dır. Büyük bir oran ise az/orta/ağır hasar alan binalardır. Amacımız bu binalardan insanları yara almadan çıkarmaktır. Bunun için halkın deprem sırasında ne yapacağını içselleştirecek, içgüdüsel olarak yapacak kadar tatbikat yapması gerekmektedir. Aksi takdirde görülecek tek davranış şekli donup kalma olacaktır.

Şu an yurtdışında yaşıyorsunuz. Burada afetlerle ilgili bir çalışmanız var mı?

Şu anda özellikle afetler sonrası ortaya çıkan büyük atığın tekrar ekonomiye doğal olarak halka kazandırılması ile ilgili çalışıyorum.

Çoğu kez hayat gailesine kapılıp, hayatın ne kadar kısa olduğunu unutuyoruz. Salgınlar, depremler, doğal afetler bize bunu acı bir şekilde hatırlatıyor. Depremle birlikte açılan yaraları sarmak mümkün olacak mı?

Depremin sadece yıkılan binalar ve ölen on binler değil engelli hale gelen, travma yaşayan, ailelerini, sevdiklerini kaybeden insanlara neden olduğunu unutmamamız gerekiyor. Bir afet sonrası afet yaşanan bölgedeki insanların neler yaşadıklarını bilmemiz gerekiyor. Boşanma oranlarının artması, eğitim başarı seviyesinin düşmesi, alkol tüketiminin artması, bu durumu istismar eden örgütlerin varlığı, cahil ve yobaz kurumların resmi kurumların yapması gerekeni yapmaya çalışması her zaman, her ülkede gördüğüm durumlardır.

Uluslararası Afet Uzmanlığı içerisinde yer aldınız mı?

Evet. 2000 yılında Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Federasyonu’nun (IFRC) ilk Türk delegesi oldum. Daha sonra İnşaat Delegesi olarak pek çok ülkede görev yaptım. Delegelik görevim hala fahri olarak devam ediyor.

Son olarak Oyuncak Bebek Romanını yazdınız. Romanın konusu nedir?

Oyuncak Bebek, Rusya’yı ziyaret eden 60 yaşlarındaki bir kişinin, Rusya’nın geçmişi, Çernobil’in neden oldukları, kendi hikayesi ile ilgili iki gün süren hikayesi.

Yurtdışında yaşamak hayatınızı nasıl değiştirdi?

Farklı kültürleri görmek, ülkemi dışardan değerlendirmek çok yararlı ve öğretici oldu.

Türkiye ile yurtdışı afet ekipleri arasında nasıl farklar mevcut?

Ekipler seviyesinde ekipman ve son zamanlarda bizde görülen liyakat eksikliği dışında fark yok. Ancak kurumlar seviyesinde fark maalesef çok fazla. En büyük fark yurt dışı afet kurumlarının özerk olması, hiçbir biçimde siyasi kurumlardan direktif almamaları, sadece liyakat sahibi kişilerin görev alması, teknik altyapılarının kuvvetli olması.