AYDINLANMA SIRASI SİZDE!


HER ŞEY EVLİLİK Mİ? TABİİ Kİ HAYIR!


 

"Düşlediğim adamı bulduğumu sandıysanız yanıldınız, halen bulamadım ama ben kendim değiştikçe ve kabul ettikçe karşıma çıkan erkekler değişti. Zaman içinde 'aradığım erkek bulmak' düşüncem de değişti. Artık 'bana uygun erkekle buluşmak' diyorum. Doğru zaman geldiğinde, ben hazır olduğumda bu buluşma kendiliğinden oalcak... Biliyorum ve de inanıyorum. Her şey ben evlenmek istiyorum diye başlamıştı ya hani... Evleneyim derken aydınlandım ben!"

 

Hoş geldiniz Sibel Hanım, nasılsınız?

Hoş bulduk. İyim çok teşekkür ederim. Siz nasılsınız?

Ben de iyiyim teşekkür ederim. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

38 yaşında kova burcu bir kadınım. Nişantaşı Rüştü Uzel Kuaförlük Lisesi mezunuyum. 20 yıldır reklâm sektöründeyim ve hala bu sektörde hizmet vermekteyim. Ayrıca reklâmın diğer bir kolu olan pr çalışmaları ile de ilgileniyorum. Yıllar önce karşılıksız yaşadığım aşktan kaçıp "evlenmek istiyorum" diye tutturunca ve bunun üstüne bir de panik atak geçirince; hayat, karşıma Hocam Mehmet Botan Diler’i çıkardı. O gün bugündür tam 7 yıldır kendisiyle değişim ve dönüşüm çalışmaları yapıyor, her defasında kendimle biraz daha yüzleşip tanışıyorum.

 



 

Yazmaya nasıl başladınız? Sizi yönlendiren biri ya da bir olay oldu mu?

Her şey yapmış olduğum meditasyonda altın bir anahtar görmemle başladı. "Bu altın anahtar nedir" diye sorgulamaya girince içim "öğrendiğin her şeyi kitap haline getirmen gerekiyor" dedi. Benim hiçbir zaman kitap yazmak gibi bir niyetim yoktu. Bir süre içimin sesine direndikten sonra kabul ettim kitap yazmayı. Yazdıkça farkına vardım, hiçbirimiz birbirimizden üstün değildik. Ve hepimiz aynı duyguları yaşamıştık. Sadece ben karşılıksız aşkı yaşamamıştım, ya da panik atak geçirmemiştim. Hırs, öfke, nefret sadece bende yoktu, hepimizde vardı. Kendimin farkına vardıkça dışarısı benim için ayna oldu. Aynalarım ve hislerim de sürecimi destekledi. Yazmaya böyle başladım. İlk kitabımı yazarken korkudan elim titredi. Korkularımı ve yargılarımı dönüştürdükçe daha rahat yazar oldum.



Kitabınızdan bahseder misiniz?

Yolum bir gün bir erkekle kesişti. Ve bu erkeğe olan hislerimden yola çıkarak sevgi üzerine yaptığım yığınla yanlışımı fark ettim. Her yanlış beni kendi içimde bir doğruya götürdü. Bu kez hırslarım, bencilliklerim, korkularım aşk üzerine değil; "onu seviyorum, benim olsun, benimle olsun" inançlarımı değiştirmem için yola çıkardı. Bir de toplumun istediği kadın rolüne göre hareket ederken, içimizdeki gerçek kadını yani kendimizi hiç tanımadığımızı ve duymadığımızı dahası fark bile etmediğimizi anlattım. Şehveti, arzuyu, cinselliği korkuları yüzüne bastıran yetişkin bir kadın mıydım? Yoksa toplumun ve ailemin bana biçtiği rollerle büyümüş bir kız çocuğu muydum? Sorularının cevaplarını kendimle yüzleşerek buldum. Erkeklerin istediği kadın olmaya çalışırken yakaladım kendimi, sevilmek ve kabul görmek için. Hayatlarında var olmak için olmadığım bir ben olmaya çalıştığımı fark ettim. Daha dün karşılarında kadın olarak var olmaya utanırken bugün ben varım, ben kadın olarak varım, ben cinsel kimliğim varım demeyi kabul ettim. Yol uzundu ama yürüdükçe kısaldı.

Kitabın amacı neydi? Sizce amacına ulaştı mı?

Amaç bugüne kadar biz kadınların hem toplumun istediği, hem ailemizin, hem de erkeklerin istediği kadın olmaya çalışırken aslında hiç kendimiz olmadığımızı anlatmaya çalışmaktı. Ben kendimden yola çıkarak birçok kadının zihnindeki kaygıları, inançları ve korkuları dile getirdim. Gerek toplumsal gerek ailesel bakış açılarını anlatmaya çalıştım. Ben kitabımı yazarken amacına ulaşmasına niyet ettim. Ve oldu da. Okuyan birçok kişiden amacına ulaştığını biliyorum ve şükür ediyorum.



Peki neden "Bir Bedende İki Kadın"?

Çünkü ben kendimle yüzleşene kadar bir bedende iki kadındım. Hem kendi içimin istediği kadın olmak istiyordum, hem de istediğim kadın olursam kabul görmem yargılanırım diye korkuyordum. Yıllarca içten içe kendi kadınlığından ve cinselliğinden utanan, yargılanmaktan, suçlanmaktan, kabul edilmemekten korkan, kadın olarak ben varım diyemeyen, hatta yargılanma ve dışlanma korkuları yüzüne kendini kadın olarak görmeyen biriydim ben. Bir gün bir kız arkadaşım iltifat olarak kullandığı “Çok dişi görünüyorsun” sözü kendimle ve kendi kadınlığımla yüzleşme sürecimi başlattı. Dişi demek benim için sevilen değil, arzulanan kadın olmak demekti. "Ben sevilmek istiyordum arzulanmak değil" diyerek kendimle yüzleşmeye başladım. Günün sonunda kendi korku ve yargılarımla kendi iç dünyam da yarattığım Medusa’yla tanıştım.

Medusa'yla tanışmak?

Evet. O Medusa beni toplum karşısında, erkeklerin yargılardan koruyormuş bilmiyordum. Zihnimdeki kadın olabilmek ve istediğim hayatı yaşayabilmem için içimdeki Medusayla el sıkışmam gerekiyordu. El sıkışabilmem içinde korkularımı dönüştürmem gerekiyordu. Ancak o zaman kadınlığıma izin verebilen olacaktım. Önce zihnimdeki yargılarla yüzleştim. Sonra toplumun kadına ve kadının cinselliğine bakışıyla. Kendimi tanıdıkça, tüm yargıların ve korkuların sadece benim zihnimde olduğunu anladım. Toplum sadece bana ayna oluyordu. Korkularımı ve yargılarımı bıraktıkça Medusa’yı da bıraktım. Kendimi kabul edince keyifle, utanmadan, korkmadan ben kadınım dedim. Ve sonunda bir bedende tek kadın oldum. Kadın olmaya severek izin verdim kendimde.



 

"Kendimle yüzleştim"
Ben yıllarca başkaları için yaşadım. Onların onayı, beğenisi takdiri için uğraştım. Sevilmek için istemediğim birçok şeyi yaptım. Kendim olarak kabul edilmemekten korktum. Çünkü birçok özelliğim olursa sevilirim, istenilirim sandım. Örneğin: Çok başarılı ya da çok güzel olursam gibi. Hiç bir zaman kendim olamadım. Ta ki kendimi, yaptığım ve yaşadığım her şeyi gerçek anlamda kabul edene kadar. O zamana kadar kadın olmak zordu. Dahası kendim olmak zordu. Kadınlığımın keyfini bile çıkaramıyordum, çünkü kendimi beğendirme çabam vardı. Zamanla kendimle yüzleştikçe kendimi sevdikçe ve saygı duydukça kadın olmak eskisi kadar zor olmadı. İstediğimiz gibi olursak hiçbir şey zor değil.. Ben bunu öğrendim ama canım acıyarak öğrendim.

 

Almış olduğunuz bilinçaltı eğitiminin kitaba katkısı oldu mu?

Evet, hem de en başından beri. Ben almış olduğum bilinçaltı eğitimini yazdım kitaplarımda. Her insanın hayatında olumsuz inançlarını ve korkularını isterlerse değiştirebileceklerini yazdım. Biraz zor ama imkânsız değil. Yeter ki değişime açık olun.

Kitapta yazılanlar kurgu değil demiştiniz. Peki, kitap sizi mi anlatıyor?

Yazmış olduğum iki kitabımda bugüne kadar yapmış olduğum hatalarımın, yanlış inançlarımın ve korkularımın dönüşümüdür. Birebir kendimi, hayatımı, sakınmadan ve saklamadan anlattım. Tamamen kendim oldum yaşadıklarımda da yazdıklarımda da. Çünkü ne sizin ne de benim bir birimizden farkımız yok. Sadece farklılıklarımız var. Hislerimiz hep aynıydı. Sadece kişiler ve mekânlar farklıydı. Ne kadar üzülmüş, incinmiş, kırılmış olsam da hayatıma dokunan herkese teşekkür ediyorum, şimdi ki beni oluşturdukları için.

Kadın olmaktan da bahsediyorsunuz... Peki, sizce Türkiye'de kadın olmak zor mu?

Biz hiç kendimize göre bir hayat yaşamadık. Hep bir elalem ne der sözü vardı. Hep mükemmel olmak zorundaydık. Her işe yetişmeli, her şeyi yapmalı idik. Nasıl olmak istiyorsan ol diye değil, "böyle olmalısın, böyle davranmalısın" sözleriyle büyütüldük. Ben de yıllarca başkaları için yaşadım. Onların onayı, beğenisi takdiri için uğraştım. Sevilmek için istemediğim birçok şeyi yaptım. Kendim olarak kabul edilmemekten korktum. Çünkü birçok özelliğim olursa sevilirim, istenilirim sandım. Örneğin: Çok başarılı ya da çok güzel olursam gibi. Hiç bir zaman kendim olamadım. Ta ki kendimi, yaptığım ve yaşadığım her şeyi gerçek anlamda kabul edene kadar. O zamana kadar kadın olmak zordu. Dahası kendim olmak zordu. Kadınlığımın keyfini bile çıkaramıyordum, çünkü kendimi beğendirme çabam vardı. Zamanla kendimle yüzleştikçe kendimi sevdikçe ve saygı duydukça kadın olmak eskisi kadar zor olmadı. İstediğimiz gibi olursak hiçbir şey zor değil.. Ben bunu öğrendim ama canım acıyarak öğrendim.

 

"Yol uzundu ama yürüdükçe kısaldı"
Şehveti, arzuyu, cinselliği korkuları yüzüne bastıran yetişkin bir kadın mıydım? Yoksa toplumun ve ailemin bana biçtiği rollerle büyümüş bir kız çocuğu muydum? Sorularının cevaplarını kendimle yüzleşerek buldum. Erkeklerin istediği kadın olmaya çalışırken yakaladım kendimi, sevilmek ve kabul görmek için. Hayatlarında var olmak için olmadığım bir ben olmaya çalıştığımı fark ettim. Daha dün karşılarında kadın olarak var olmaya utanırken bugün ben varım, ben kadın olarak varım, ben cinsel kimliğim varım demeyi kabul ettim. Yol uzundu ama yürüdükçe kısaldı.

 

Sizce aşk nedir? Bir bağımlılık olabilir mi?

Dünyasal aşk; Fizikken gözüne hoş geleni arzuladığında, elde ettiğinde, kendine söylediğin bir söz. Dünyasal aşk “Sevilmek istiyorum, yalnız kalmak istemiyorum” diyerek, etkilendiğin kişiyi göklere çıkarmaktır. Tıpkı benim yıllar önce yaptığım gibi. Gerçek aşk ise “Görüne değil, görünenin ardındakine duyan his”. Karşımızdaki kişinin iç güzelliğine ve onun niyetlerine duyan histir. Aşk bağımlılık olabilir mi? Evet olabilir. Bazen ayrılmak bazen de kendimizle yüzleşmek istemediğimiz için bağımlı olabiliriz. Sadece aşk’a değil hayatımızda birçok şeye bağımlı olabiliriz.

 



 

Peki bu bağımlılıktan kurtulmamız gerekirse, neler yapmalıyız?

Her bağımlılığın altında bizim korkularımız yatar. Kabul edemediğimiz ve kaçtığımız kendimiz. Bakmak istemediğimiz zayıf yönlerimiz. Ve bunların sonucunda oluşan ben güçsüzüm algısı. Eğer kendimizle yüzleşirsek, eksik ya da zayıf yönlerimizi fark edip, başkasında var ama bende yok değimiz her özelliğin kendi içimizde mevcut olduğunu kabul edersek bağımlı değil karşımızdaki kişilere bağlı oluruz. Keyifle yaşarız. Keyifle besleniriz. Aşk insanı kendiyle yüzleştiren en yegâne duygudur.

Bilinçaltı bu konuda devreye giriyor mu?

Bilinçaltımız sadece bir konuda her konuda devreye giriyor. Doğduğumuz andan itibaren hatta anne karnında başlıyor her şeyi depolamaya. Bir tür arşiv gibi. Bizler bugünkü inançlarımızı dün yaşadığımız korkularımızdan yarattık. Korkularımızı dönüştürmediğimiz sürece bilinçaltında neye inanıyorsak onu yaşayacağız. Yaşantımızı biz farkında olmadan korkularımız ve kaygılarımız ile şekillendiriyoruz. Ve sonra da ya inandıklarımız ya da korktuklarımızı yaşatıyoruz kendimize. Bugün dünden oluştu. Yarın ise bugünden oluşacak. Korularımızı dönüştürmediğimiz sürece her şeyin tekrarını yaşayacağız. Mekânlar kişiler farklı olsa da sonuçları hep aynı olan.

 



 

Bundan sonraki hayalleriniz, projeleriniz nelerdir?

Hocam Mehmet Botan Diler’den aldığım eğitim sayesinde yeni bir ben yarattım kendime. Bambaşka bir bakış açısına sahip oldum. Kendimi sevmeyi, saygı duymayı, değer vermeyi öğrendim. Her ne yaşamışsam hem kendimi hem de karşımdakileri affetmeyi öğrendim. Artık değer ve kıymet vererek, şükür ederek yaşıyorum. Tek hayalim yeni ben ile hayatın tadını çıkarmak. Yaşamak, gezmek, hissetmek ve deneyimlemek istiyorum. Kısaca her anın tadını çıkarmak istiyorum sevdiklerimle.

Yeni bir kitap çalışmanız var mı? Varsa nasıl olacak?

Şuan için görünmüyor. Yine de kısmet diyelim.

Sizce en büyük Türk kimdir? Ve son olarak neler söylemek istersiniz?

En büyük Türk Atatürk’tür. Üstüne başka bir kelime edemem.

 

 

Röportaj: Yağmur Tanyıldız
Editör: TE Bilisim