İnsanlar nezaketi zayıflık olarak görme yanlışına düşüyorlar! Amerikalı müzisyen LP, kendisiyle iki yıl önce yaptığım söyleşide bu cümleyi sarf etmişti. Göksel'le yeni single'ı Ben Fena Aşığım'ı konuşmak için buluştuğumuzda bu cümle geliyor aklıma. Çünkü karşımda tüm zarifliği ile duran, sorularıma tüm nezaketi ile yanıt veren güçlü, başarılı bir kadın var. Bu konuyu açtığımda da "Nezaketi, nezaketli insanları seviyorum" deyip devam ediyor: "Hırçınlık bir nebze ilgi çekiyor. Oysa toplumumuz bugüne kadar gönül temasını hep nezaketli insanlarla kurmuş. Bu hiç değişmesin istiyorum." Aşkı, hayatı ondan dinlemek her zaman çok keyifli. Sadece şarkı sözü yazarken göstermiyor bu mahareti. Sohbet ederken de zaman nasıl geçiyor anlamıyorsunuz. Kendisiyle çok sevdiği Arnavutköy'de şirin bir kafede bir araya geldik. Sohbetten süzülenler de bu söyleşide...



 



- Arnavutköy'deyiz. Sevdiğiniz bir semt burası, değil mi?



Denize, doğaya yakın olmayı seviyorum. Burada yürüyüş yapabilme imkânım var. Semtin iç kısımlarındaki doku da çok güzel. Yazları bana Ege sahil kasabası gibi geliyor burası. Aslında hâlâ hayalini kurduğum yerde yaşamıyorum çünkü imkânsız bir şey istiyorum: Şehrin içinde sessiz bir yer.



 





- Söz ve beste yaparken sessizliğe ihtiyaç duyuyor musunuz?



Dönemsel olarak değişiyor sanırım. Çok uzun süreler şehrin göbeğinde, Cihangir ve Nişantaşı'nda yaşadım. Oldukça gürültülü yerler... Ama şehrin o dinamizminin beni beslediği, sosyal hayatımın çok yoğun olduğu zamanlar oldu. O sıralarda da çok yaratıcıydım hakikaten. Ama şimdi ruhumun biraz daha dinginliğe, sessizliğe ihtiyacı olduğunu hissediyorum. Eskisinden daha fazla doğaya yakın olmak istiyorum. Özellikle son birkaç senedir daha fazla kaçma isteğim var. Bütün boş vakitlerimde seyahat ediyorum, İstanbul'a bir-iki saatlik mesafelerdeki yerlere gidiyorum. Kaçamak noktalarım var.



 



- Yeni şarkınız adı Ben Fena Aşığım. Neden fena?



Aşk hem çok güzel hem de çok fena bir duygu. Baş etmesi zor. İnsan aşık olunca bütün kabuğu kırılıyor. Kontrolünü kaybetme ihtimali, birine o denli yüksek bir duygu beslemek herkes gibi beni de telaşlandırıyor.



 



- Kişi âşık olduğunda kendine yabancılaşabiliyor mu?



Yabancılaşabiliyor evet ama çok da iyi geliyor aşk; akılla değil, kalple yaşamak. Bir de sevgi ile beslenirse ne ala...Sevgi hepimizin ihtiyacı. Aşkın da o mucizevi yükseltme hissi çok güzel. Çok yüksek bir yerdesiniz, her şey daha başka görünüyor gözünüze. İlham verici. Ben en güzel şarkılarımı aşkla beslenip yazdım.





- O hisse bir ömür biçmek mümkün mü?



Evet, çünkü aşk yanılsama, abartılı, çok gerçek bir duygu değil. Görmek istediğimizi görüyoruz. Sonunda da gerçeklere dönmeye başlıyoruz. İlişki körkütük âşık olduğumuz zamanların hatıralarıyla beslenerek güzel bir şeye, sevgiye dönüşüyorsa mutlu mesut yaşayıp gidiyoruz.



 



- Siz böyle aşklar yaşadınız mı?



Yaşadım. Bu konuda kendimi şanslı hissediyorum. Aşkı hala çok kuvvetli hissedebiliyorum içimde. Müziğe de büyük bir aşkla bağlıyım. Doğaya, sevdiklerime karşı aşkla doluyum. Kendimde en sevdiğim özellik de bu. Yoğun duygulara ihtiyacım var benim. Kalbimde aşkı hissetmediğimde hayat yavan geliyor.



 



- Peki duyguları bu kadar yoğun hissetmek yorucu değil mi?



Yorucu tabii ki. Biz müzisyenler genelde çok duygusal insanlarız. Kendimizi hırpalıyoruz.





- Şarkının bir hikayesi var mı?



Belirli bir hikayesi yok. Yoğun bir aşk hissi geldiğinde yazmıştım. Aslında bir senedir aranjeli bir şekilde duruyordu...Şarkıda en çok hoşuma giden cümlelerden bir tanesi "Batıyor dikeni göğsüme gülünün/Koparırsan acırım"...Öyle tuhaf bir duygu ki aşk canınızı yaksa bile o orada dursun istiyorsunuz. İsterim ki şarkımdaki ‘ Aşk ‘ yayılsın hepimiz doya doya bol bol aşık olalım.



 



- Sizinle ilgili son dönemde çıkan bir haberde bir arkadaşınızla kafede otururken görülüyorsunuz. Ama benim dikkatimi çeken haberdeki "Uzun zamandır kalbi boş olan" cümlesi oldu. Demek ki ilişkilerinizi gözlerden uzak yaşıyorsunuz. Bunu nasıl başarıyorsunuz?



Bir sürü aşk şarkısı yazdım. Kalbimin boş olmasına imkan yok. Ama görünmeyi, hele ki özel hayatımda görünmeyi hiç sevmiyorum. Özen gösteriyorum, dikkat ediyorum. Kolay olmuyor, kaçarak yaşamak bazen ilişkilerimi yıpratacak noktaya getirebiliyor. Medyatik ilişkilerin çok sağlıklı yürümeyeceğini düşünüyorum.



 



- Şu sıralar özel biri var mı hayatınızda?



Şu an mutluyum.



 



- Kediniz Pato mutlu mu bu durumdan?



Evde hareket olmasını seviyor. (Gülüyor)



 



- İnsan biriktirmeyi seviyorsunuz değil mi?



Hayatta küslük yaşadığım biri olmadı. Bu dayanamadığım bir şey. Kızabilirsin, bir müddet soğuyabilirsin ama ben çok sevdiğim insanları, görüşemesek bile, kalbimin içinde bir yerde, iyi duygularla tutuyorum. Bunu daha önce bir şarkımda söylemiştim “Ben bir kez sevdiğimden kopamıyorum."



 



- Ben Fena Aşığım da single olarak yayınlandı. Single yayınlamayı sevdiniz mi?



Aslında bir albüm yapma fikrindeyken zamanın getirdiğine daha fazla direnmeyip şarkılarımı tek tek paylaşmaya karar verdim. Single yapmak aslına bakarsanız biraz daha yorucu. Her seferinde şarkıyı sunmak için bir hazırlık dönemi oluyor.



 



- Bir de sanatçı için albüm yapmak daha zevkli değil mi?



Tabii ki albüm yapmak daha zevkli. Eninde sonunda tekrar bir albüm yapacağım. Sadece müzik sektörü şu an albüme odaklanmış değil. Ben oldukça motiveyim aslında. Bestelerimin düzenlemeleri için geniş bir ekiple çalışıyorum. Ozan Çolakoğlu, Alper Erinç, Sabi Saltıel ve Can Güngör...usta müzisyenlerin ellerinde şarkılarım. Her çalıştığınız insandan yeni bir şey öğreniyorsunuz, bu da kendinizi tekrar etmemenizi sağlıyor. Kısa aralıklarla yeni şarkılarımı paylaşmaya devam edeceğim.



 



- Leyla Gencer, "Yıllar sonra aynaya baktığında kendini tanıyabilmelisin" diyor. Siz aynaya baktığınızda ne hissediyorsunuz?



Kendimi tanıyorum. Duygusal olarak derinleştiğimi ve güzelleştiğimi hissediyorum. Beni aynada gördüğüm kadın mutlu ediyor. 20'li yaşlardaki halime bakınca yetenekli, içten ama çok toy bir kız görüyorum. Güzel büyüdüm. İşime duyduğum sevgi, bana yüksek bir yaşam enerjisi verdi. Aynaya baktığımda o çocuksu, sevgi dolu tarafımı kaybetmeden güçlü bir kadına dönüştüğümü görüyorum.



 



- Son dönemde çok sık sorduğum bir soru. Pop müzik nereye gidiyor?



İçinde gerçeklik, samimiyet barındıran her tür müziğe saygım var...Türk pop müziğinde son birkaç senede iyi işler üretilmedi. İşin gerçeği bu. Bir kafa karışıklığı oldu. Kimse kalbini tam olarak koymadı yaptığı işlere. Bu sırada da rap ve hip hop'ın yükselişine şahit olduk. Toplumun içinden geçtiği dönemlerle de çok alakalı müzik ve şarkılar. Belki şu an biraz isyan etmek istiyoruz, serserilik yapmak istiyoruz. Ve sokağın sesine ihtiyacımız var. Ama yine de Türkiye'nin geneline baktığımda Türk müzik dinleyicisinin ağırlıklı olarak rap ve hip hop dinlediğine pek inanasım gelmiyor. Bu geçici bir dönem. Bundan sonra pop müzikte yine iyi işler üretileceğine inanıyorum. Bence herkes silkelendi, belki bu en dip noktasıydı. Bu tip krizler dönem dönem hep olmuş. 1980'lerde bir arabesk furyası varmış. Pop şarkıcılarının arabesk albümler çıkardığını görüyoruz. O albümleri kimse bilmiyor, hatırlamıyor bile.



 



- Son yıllarda daha fazla konser veriyorsunuz. Dijitalin bu kadar etkin olduğu bir dönemde konserler sanatçılara nefes alma, hayranlarla fiziksel olarak buluşma fırsatı mı veriyor?



Geçen gün bir dostuma anlattım. Müziğe tutku duymaya başladığım ilk yıllarda şarkıcıların yüzünü çok az görüyorduk. İnsanların seslerini ve yaptıkları müzikleri dinliyorduk. Ben müziğe böyle başladım. Sürekli fotoğraf çekip video koyarak kendimi göstermem gereken bir hayatım olacağını bilseydim tercih eder miydim, bilmiyorum. Seçmediğim, doğru bulmadığım bir durum. Çok fazla vakit alıyor, yaratıcılığımızdan çalıyor. Yepyeni bir jenerasyon sadece bunun içinde yetişiyor. Narsisizmi körüklediğine, kıyası artırdığına inanıyorum. Üretimi çok kötü etkiliyor. Ama işimin bir parçası olduğu için kendimi çok yormadan onu da yapmaya çalışıyorum. Stüdyoya girdiğim, doğaya çıkıp gitarımla beste yaptığım, şiir yazdığım, sahneye çıktığım zamanlar benim bütün bunlardan kurtulup nefes aldığım zamanlar. Konserler aynı zamanda seyahat de demek oluyor. Yeni yerler görmeyi sevdiğim için benim için güzel bir yaşam şekli. İki sene önce bu kararı verdim, daha fazla konser veriyorum. Sahnede gözlerimi kapatıp şarkı söylediğim anlarda bütün dertlerimi unutuyorum. Sahneden çok çok mutlu iniyorum.



 



- Dertlerimi unutuyorum dediniz. Müziğin de çaresiz kaldığı, başa çıkmakta zorlandığınız duygular var mı?



Biraz daha olgunlaştım, öğrendim pek çok şeyi. En azından kendimi çok hırpalamamayı öğrendim. Baş edemediğim duygular oluyor tabii ki. Eskisine nazaran biraz daha az ama. Müzik dışında başka ilgi akanları da keşfettim. Mesela spor yapıyorum. Bir buçuk senedir boks yapıyorum.



 



- Boks mu? Bunu beklemiyordum!



Haftada üç gün gidiyorum. Başarılıyım da. Yazın iki ay ciddi bir sakatlık dönemim oldu, ringlere veda ettim. (Gülüyor) Sonra tekrar başladım. Sakatlığa rağmen devam etmiş olmamı çevremdeki herkes şaşkınlıkla karşılıyor. Hiç görmediğiniz deli bir tarafım da var.



 



- Tam da bunu soracaktım. Siz röportajlarınızda kendinizi içtenlikle anlatan bir isimsiniz. Sizin hakkınızda bilmediğimiz bir şey var mı?



Şarkılarımın çoğunu kendim yazdığım için artık hakkımda bilmediğiniz hiçbir şey yok. "Düşündüm banka soymayı" bile demişim. (Depresyondayım şarkısının sözlerinden) Ruhumun bütün gel gitlerini, zaaflarımı, hepsini şarkı sözlerimde söyledim.



 



- Sizinle ilgili genel görüş giderek güzelleştiğiniz, güzel yaş aldığınız yönünde... Siz bunu hissediyor musunuz?



Genetik olarak ailemdeki herkes genç duruyor. Babaannem 100 yaşında güçlü, kuvvetli bir Anadolu kadınıdır. Hala zihni çok açık.  Ömrümüzün ne kadar süreceği Tanrı’nın işi. Bedenimize, ruhumuza iyi bakmak da bizim sorumluluğumuzda. Zamanımı güzel kalmak için çaba göstermekten daha çok ruhumu zenginleştirmek dünyaya güzel bir şeyler bırakabilmek için harcıyorum. Belki bu yüzden güzel yaş alıyorum. Hissettiğiniz şey tamamen yaşam enerjimle ilgili.