Bu mükemmel insanın yaşamı ve kişiliği hakkında herkes bilgi sahibi olmak isteyecektir tahminimce. Röportaj sonunda okuyucularla hemfikir olacağımız şüphesizdir. Bizlere kendinizi tanıtır mısınız?

1974 yılında Antalya'da doğdum. Çocukluk yıllarımı Antalya mavilikleri arasında layığıyla yaşadım.

Başarılı bir eğitim hayatının ardından hayat karşıma aşkı çıkardı. 1997 yılında, yazar ve şair Aykut Semerci'yle evlendim ve bu evlilikten nur topu gibi bir erkek evlat sahibi oldum. Hâlâ Antalya, aşk ve yazmak üçgeninde mutlu ve mesut bir şekilde tüketiyorum ömrümü.

Yazın hayatınız, nasıl ve nelerin etkisi ile başladı?

Yazın hayatımın başlaması, bana biçilmiş bir kaderdi sanki. 15 yaşında buldum aşkı ve âşık olduğum adamla, başardım evlenmeyi. Şanslıydım; mavi, yeşil, sanat ve edebiyat delisi bir adama gelin olmuştum. Bu tutkuları kısa süre sonra eşim Aykut Semerci’yi şair ve yazar kıldı. İzledim onu ve öğrendim zamanla. Onun da desteği ve yardımıyla ortak oldum kocamın unvanlarına. Beş yıl kadar önce döküldü ilk kelimelerim klavyeye ve çoğaldıkça çoğaldı. Türlü kitaplar pişti yüreğimde ve paylaştım onları sizlerle…

İşinizden öylesine memnun görüyoruz ki sizi, güzel yüzünüze yansıyıveriyor hemen bu mutluluk. Ama soruyu sormak adetimiz olduğu için soruyorum: Yayıncılık ve yazarlık, hayalini kurduğunuz meslekler miydi?

Yayıncılık ve yazarlık hiçbir vakit hayalim olmadı. Benim hayalim büyük bir aşktı. Hayali bu olanın, hâliyle meslek bildiği de olsa olsa âşık olmak olurdu. Başardım bunu. Önce güzel bir adam buldum kendime ve sevdim sevebildiğim kadar. O adama ne verdiysem, o adamdan çok daha fazlası döndü bana.
Ben sadece hayalimi gerçekleştirdim. Körkütük âşık olmak, yüzlerce çiçek açtırdı ruhumda ve tenimde. Yazarlık, şairlik, annelik ve hatta yayıncılık, o çiçeklerden bazılarıydı. Aşk için yaratılmıştım ben, ötesi teferruattı.

İşiniz olan yayıncılık hakkındaki düşüncelerinizi, yayıncılığa başlayış hikayenizi bizlerle paylaşır mısınız?

Yayınevi kurmak bir anda alınmış bir karardı. Eşim Aykut Semerci sayesinde çok yayınevi gezmiş, birçoğunun çalışma ortamını görmüştüm. Beceriksizlerdi. "Bu iş öyle yapılmaz, böyle yapılır" dedim ve Semerci Yayınlarını kurduk. İki yılda yüz kitap basarak, birbirinden değerli yazar adaylarının hayallerini gerçekleştirdik. Bu büyük ve anlamlı bir mutluluk.

Sizce, öncesinde iyi düzeyde bir okuyucu, sonrasında ileriye adımlar atarak yazar olmayı amaçlayan kişilerin izleyeceği yol nasıl olmalıdır? Onlara, bu yolda tavsiyeleriniz nelerdir?

Yazarlığa adım atacak dostlar, okunmayı gerçek anlamda hak eden usta kalemleri bol bol okumalı ve incelemeliler. Onların bize aktardıkları yaşamların, olayların ortağı olmalılar. Çünkü biz insancıklar, şu kısacık ömre her şeyi sığdıramayız.
İyi filmleri iyi gözle izlemeliler. Sanatın her dalına uğramalı ve aydınlık biriktirmeliler. Farklı ve sevgi dolu bakmalılar dünyaya. İnsanın bir gördüğü yerde, yazar olacak insan beş görmeli. Yazar dediğin bakmayı bilmeli.
Maalesef günümüzün yazar adayları okuma özürlü. Üç kitap okuyanın kendini kitap kurdu ilan ettiği bu ülkede, bu da çok normal.
Bir de yazar olacağım diyen insan en azından Türkçeyi bilmeli ve düzgün konuşmalı. Bakın bu gerçekten çok önemli. Türkçeyi yeterli düzeyde bilen yazar adayı çok az çünkü.

“Acı Kadın & Tatlı Erkek” adlı kitabınızın, bilhassa ismi beni oldukça derinden etkiledi. Bu eseri yazma amacınız neydi? Kitap, adını ve hikayesini nereden alıyor?

Acı Kadın & Tatlı Erkek,  yazarı Alime Semerci' nin kişisel gelişimidir. İsminin özel bir hikâyesi yoktur. Kitabı, kadına dair anlatılar dokumaktadır. Kadının incitilmişliğinde, kullanılmışlığında, horlanmışlığında erkeğin ego ve hışmı kadar, kadının dünden razılığı da etkendir. ACI KADIN buradan gelir.
Erkeklerin tümü kötü değildir. Kadını gerçek anlamda sevebilen, aşktan anlayan, kadına değerli olduğunu hissettiren erkekler de boldur aramızda.  TATLI ERKEK kısmı buradan gelmektedir.
ACI KADIN & TATLI ERKEK, özgür ve cesur kadının gözünden hayattır.

Hem işinin ehli bir usta olarak çalışan hem de evine gereken ilgiyi ayrım yapmaksızın gösteren sayılı insanlardansınız. Sizce, hem işte hem evde mükemmeliyet sağlamak hangi yollardan geçer? Bu başarının sırrı nedir?

Şiir, ihtiyaç duyanındır. İhtiyacı olmayana şiir sıkıntıdır. Sadece kendi yazdığını şiir sanan, kendinden başka şair tanımayan kişiliksiz egoların uzağında olmak, şiire saygıdır.
Ben aşkta ne yaşadıysam şiirime bunu yansıttım. Duruluk, berraklık, samimiyet, dozu iyi ayarlanmış romantizm ve bol döküm civelek renk, şiirlerime bu özelliklerimden sızmaktadır.
Ben yazdıklarımla mutluyum. Beni okuyanların mutluluğu, beni anlamalarından ve samimi bulmalarından gelmektedir. Halkla arasında mesafe bırakan insandan, şair çıkmaz. Bu kokoşlardan şiir çıkar ama iyisi çıkmaz!

Son olarak, okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

Son diyeceklerim yazar ve şair adaylarına. Yazarlık, hele ki şairlik kolay sahip olunabilen değerler değil. Bunun bilinci ve saygısı içinde adımlarınızı atın. Diliniz, egonuz değil, ürettikleriniz söylesin sizin şair ve yazar olduğunuzu.

Bir de lütfen OKU’yun. Bu size Allah’ınızın emri. Öyle özel bir emir ki üstelik, Kur’an’ın ilk emri. Niye okumuyorsunuz?

Ben böyle yaptım. Okudum. Sadece Kur’an’ı değil, bana ışık verebilecek birçok kitabı okudum. Bu yolla edindiğim aydınlıkla, mutlu, güçlü, zeki ve özgür oldum.
“Kalem kılıçtan keskindir.” Bunu sakın unutmayın.
"O gün gelecek, âlimin mürekkebi şehidin kanından üstün gelecek." diyen Peygamberinize yakışın.
Kadın ya da erkek değil, güzel insan olun.
Bu keyifli sohbet, samimi cevaplar için örnek aldığım bu değerli kişiliğe, ustama, sadece edebiyatın değil tüm gönüllerin kraliçesine candan teşekkür ediyorum.