RÖPORTAJ: HAKAN KANBUROĞLU


Ergoterapist Feyza Nur Aşkın ile Ergoterapi mesleğini ve duyu bütünleme bozukluğunu konuştuk. Feyza Nur Aşkın, Türkiye’de tam bir farkındalık düzeyi oluştu denilmesi için, ihtiyaç duymayan kesiminde ergoterapi ve duyu bütünleme kavramlarını tam anlamıyla biliyor olması gerektiğini vurguladı.


Feyza Nur Aşkın kimdir? 

Ben Feyza Nur Aşkın. Akademik hayatıma aile mesleğimiz olan hemşirelik ile başladım. İbni Sina Anadolu Sağlık Meslek Lisesini ikincilik ile bitirdikten sonra ara vermeden İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Ergoterapi bölümünde eğitim görmeye başladım. Üniversite eğitimim boyunca çeşitli projeler, eğitim ve kongrelerde bulunarak ergoterapi alanında kendimi donatırken, hemşirelik mesleğimin temellerini sağlamlaştırmak ve bu alanda tecrübe kazanabilmek için çeşitli hastanelerde görev yaptım. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Ergoterapi bölümünden onur öğrencisi olarak mezun olduktan sonra meslek hayatıma Ergoterapist olarak devam etmeye karar verdim.

Ergoterapi nedir, ergoterapistler hangi alanlarda görev alır ?

Ergoterapi; ayrım gözetmeksizin hayat kalitesi bir nedenden etkilenmiş kişilerin yaşam standartlarını olabilecek en üst seviyeye getirmeyi hedefleyen kişi merkezli bir sağlık mesleği olarak tanımlanabilir.

Yaşlılık, travmatik hastalık ya da kaza öyküsü, psikososyal durumlar, psikiyatrik ve nörolojik bozukluklar, uzuv kayıpları, otizm, down sendromu, serebral palsi ve çeşitli genetik hastalıklar nedeniyle kişilerin günlük yaşam aktivitelerindeki fonksiyonelliği, eğitim ve mesleki yaşamları bunların yanı sıra önemsediğimiz bir alan olan sosyal yaşantıları sekteye uğrayabilir. 

Ergoterapistler çeşitli ölçekler ile kişinin detaylı değerlendirmesini yaptıktan sonra etkilenen ve kişinin gelişim görmeyi talep ettiği alanlar üzerinde gerekli kuruluşlar ile iş birliği içinde bulunarak çalışmalarını yürütüyor.

 

Duyusal Akademi’de genel koordinatör olarak görev alıyorsunuz. Mezun olacak ergoterapi öğrencilerine gözlem ve önerilerinizden bahseder misiniz ?

Benim Ergoterapi mesleğini seçmemde ki en büyük etken, alan yelpazesinin çok geniş olmasının yanı sıra gelişmekte olan bir meslek olmasıydı.  Mesleğimin Türkiye’deki ilk mezunlarından olmakla beraber gelişmekte olan bir mesleğe katkı sağlayabilme fikri beni cezbetmişti. Şu an Duyusal Akademi çatısı altında değerlendirdiğim ve takibi sağladığım çocuklarımızın gelişimlerine şahit oldukça ne kadar doğru bir karar verdiğimi görüyorum.  Lise ve üniversite hayatımda yaz tatillerini de içine katarak yaptığım gönüllü çalışmalar ve projelerin tecrübe ve olumlu etkilerini meslek hayatımda birçok kez gördüm. Ergoterapi mesleğinin Türkiye’de gelişmekte olan birçok çalışma alanı var. Her branşına ayrı ayrı eğilmeli ve ayrı ayrı geliştirmeliyiz. Bunun yanı sıra gelecekte bu bölümü seçecek olan arkadaşlarıma tavsiyem şudur ki; kendi branşlarını henüz bölümleri ülke çapında yaygın olmamasından ötürü alaylı kişilerce yapılmasına karşın bilgi birikimlerini tamamlayıp duyu bütünleme dışında ki birçok farklı ergoterapi dalında uzmanlaşmaları akademik alanda edindikleri bilgilerin profesyonel şekilde aktarımını sağlamaları ve kendi dallarını bizzat temsil etmeleridir.

‘’PANDEMİ ÇOCUKLARIMIZIN DUYUSAL GELİŞİMİNDE OLUMSUZ ETKİ YARATTI’’

Duyu bütünlemeyi nasıl açıklarsınız ?

Sorunun cevabı aslında sorunun içinde gizli bulunuyor. Aristo’dan bizlere miras kalan ve çocukluğumuzda öğretilen temel bilgilerden bir tanesi görme, tatma, dokunma, işitme ve koklama olmak üzere 5 duyu sistemimiz olduğuydu. Aslında bu bilgi dışarıdan baktığımızda duyu organlarını görebildiğimiz sistemler olarak güncelleyebiliriz. Çünkü 5 duyu organımızdan çok daha fazlası var, ancak varlığı ispatlanmış ve hayatımıza yön veren baktığımızda duyu organını gözle göremediğimiz 3 popüler duyusal sistemimiz daha var.

Karakter, hobi, fobi, çok sevmek ya da nefret etme diye kodladığımız birçok davranışa yön veren ve temelinde bulunan sistemlerimiz bunlar.

Tüm sistemlerimiz birbiri ile organize olarak çalıştığında bedenimizi bütüncül olarak kontrol edip refah seviyesinde kalabiliyor, çevreden ve bedenimizden gelen uyarılara uygun davranışsal yanıtlar oluşturabiliyoruz.  Mesela karnımız acıktığında fark edip yemek yemek, karşıdan karşıya geçerken gelen arabaya göre kendimizi konumlandırıp yoldan geçebilmek, bir plastik bardağı kavrarken doğru gücü uygulayabilmek, arabada giderken kitap okuyabilmek ya da yürürken telefonumuza gelen mesajı cevaplayabilmek işte bu becerilerin hepsi ve çok daha fazlasını doğru bilgi aktarımı sağlayan duyusal sistemlerimiz sayesinde yapabiliyoruz.


Duyu bütünleme bozukluğunda neler görülür? Çocuklarımızın duyusal problemlerinin davranışlarına yansıması nasıldır  ?

Her bireyin kendine özel bir duyusal profili vardır. Duyusal profilimiz genetik ve çevresel etmenlere göre gelişip değişebilir. Otizm, serebral palsi, down sendromu gibi durumlarda duyu bütünleme sorunları yaşandığını görüyoruz. Fakat duyu bütünleme bozukluğu sadece bu gibi durumlarda görülmez.  Duyu bütünleme bozukluğu olan çocuklarda uyku ve  yemek  problemleri,   tuvalet tutma veya tuvaletinin geldiğini fark etmeme, geç konuşma ve ya konuşmama, dikkat ve odaklanma zorlukları, kalabalık alanlarda disorganize olma, okulda ya da toplumda iletişim sorunları, derste sırada oturamama, grup içinde uyum zorlukları, fazla hareketlilik hali ve yahut hareketli durumlara karşı aşırı temkinli olma,  tehlikeyi fark edememe, kirlenmekten fazla rahatsız olma ya da ortamın düzenli olmasını fazla önemseme hali gibi daha pek çoğunu sıralayabileceğimiz davranış olarak adlandırdığımız durumları aslında duyusal sistemlerde yaşanılan problemlerin somut çıktıları olarak adlandırabiliriz.

 

Pandemi döneminin çocukların duyusal profilleri üzerinde bir etkisi oldu mu ?

Duyusal gelişimimiz anne karnında başlar. Yaşamın ilk yılları beyin ve sinir sistemi gelişim ve değişime çok açıktır. Karşılaştığımız her farklı uyaranın  bir duyusal sistemimizde etkileşim yarattığını söyleyebiliriz.  Yukarıda bahsettiğim gibi genetik ve çevresel etkenler duyusal profilimizin oluşmasında oldukça etkilidir. Nasıl ki bebekler fiziksel olarak anne babayla benzerlik gösterebiliyor ise duyusal olarak da bazı benzerlikler olabilir. Çocukluğunda korktuğu için salıncağa hiç binmemiş bir annenin çocuğu da bu alanda zorluk yaşayabilir. Bunun yanı sıra çocuğun bulunduğu çevrenin  duyusal profilinin şekillenmesindeki etkisi çok büyüktür. Duyusal sistemlerimiz uyaranların zengin olduğu bir çevre de yeni şeyleri deneyimleyerek gelişebilir. Pandemi döneminde aslında en çok da bu alanda etkilendik. Gelişim için farklılıkların ve değişkenlerin önemini vurguladığımız bu dönemde; değişmeyen ortam ve kişiler ile geçirilen bu sürecin, çocuklarımızın duyusal gelişimi üzerinde olumsuz etki yarattığını söyleyebilirim.

 

Türkiye’nin ergoterapi mesleği ve duyu bütünleme hakkında farkındalık düzeyi nedir ?

Ergoterapi  mesleğinin temelleri  II. Dünya savaşından da eskiye dayanmaktadır. Bu tarihten önce fiziksel kapasiteyi iyileştirmekten ziyade çoğunlukla psikolojik perspektifte çalışmalar yürütmüştür. Savaştan sonra çok sayıda yaralı asker bulunduğundan dolayı fiziksel kapasite ve günlük yaşam aktivitelerinde ki bağımsızlık üzerine de adımlar atılmıştır. Türkiye’de ilk ise ergoterapist ünvanı 2014 yılında alınmıştır. Amerika Birleşik Devletlerinde 2018 yılında yapılan bir araştırma sonucunda ergoterapi, en iyi 50 meslek arasında 4. Sırada yer almaktadır. Bu sebeple değer görmekle beraber hala gelişmekte olan bir meslek grubu diyebiliriz. Duyu bütünleme terapisi ise ergoterapistlerin çalıştığı alanlardan sadece bir tanesi olarak kabul edilir. Son zamanlarda hızla gelişen teknolojinin fazla ve yanlış kullanımı ile birlikte değişen çevre koşulları çocuklarımızın duyusal profilleri üzerinde oldukça olumsuz etki yaratıyor. Bu durum ise ergoterapistlere ve duyu bütünleme terapisine olan ihtiyacı arttırıyor. Fakat Türkiye’de tam bir farkındalık düzeyi oluştu diyebilmemiz için, ihtiyaç duymayan kesiminde ergoterapi ve duyu bütünleme kavramlarını tam anlamıyla biliyor olması gerektiğini düşünüyorum.