Şu kısa dönem içinde önce “Sen Çal Kapımı” sonra “Kefaret” dizilerinde seni izledik. Pandemi koşullara rağmen birçok atılım yaptın. Sevenlerini sürprizler yaparak şaşırttın. Şimdi hayat nasıl gidiyor?

İki proje de benim için çok güzel geçti. Yakın çevremden, izleyicilerden olumlu tepkiler aldım. Benim için çok keyifli ve güzel bir serüvendi. 

Oyunculuk tutkun annenin sana bıraktığı bir miras diyebilir misin?

Annem benim oyuncu olmamı, bu sektörde çalışmamı, iyi işler yapmamı her zaman çok isterdi. Bu çok normal bir durum… Babasının kundura dükkanı olan bir çocuk iş öğrenmeye oradan başlar. Ailelerin yaptığı iş çocuklarına miras kalır. Önemli olan sonrasında kendinin bu işi ne kadar istediği, ne kadar yetenekli olduğuyla alakalıdır. Ben de bu sektörde başarılı olamayabilirdim, bu işi yapmak istemeyebilirdim, sevmeyebilirdim. Ben de annemden bana miras kalan bu işi severek devam ettirmeyi seçtim. 

Yapamazsam annemi de utandırırım, kendim de üzülürüm korkun oldu mu?

İlk başlarda nasıl yaparım bilmiyordum. Okulum bittikten sonra annemle konuştum ve oyunculukla ilgili eğitim almak istediğimi söyledim. O eğitimleri alırken hem bu işten zevk aldığımı hem de yapabildiğimi gördüm. Her zaman gidebildiğim yere kadar gittim. Hiçbir zaman korkum olmadı, çünkü hep kendime karşı dürüst davranmışımdır. Yapacaklarımı da yapamayacaklarımı da bilirim. 

Annenin vefatının ardından 5 yıl geçti. Hiç geçmeyecek, yeri doldurulamayacak bir boşluk… Annenin ölümünden sonra bu beş yıllık süreçte hayatında neler değişti? 

Çok olgunlaştım. Anne baba evlat için bir dağ gibidir, hatalarınla sana her zaman kucak açarlar, düştüğünde kaldıran bir el olurlar. Annem de hep böyle bir anneydi. Her zaman bana çok destek oldu. Eskiden iş kontrolü, evin düzeni annemin üzerindeydi. Şimdi kendi ayaklarımın üzerindeyim. Her yaptığım işin, verdiğim kararın arkasında sadece ben varım. Her zaman çok olgun bir insandım. Bu süreçte bir hata yapmamamın sebebi de budur. Annem çok realist bir insandı. Hiçbir zaman yalandan bir dünyanın içinde büyümedim. Sahip olduğum imkanlara dayanarak hiç şımartılmadım. 

Çok başarılı işlere imza attın, hala da atmaya devam ediyorsun. Annenle arkadaş gibi olduğunu bir röportajında söylemişsin. Setten çıktıktan sonra veya güzel bir haberi paylaşmak için elinin telefona gittiği anlar oluyor mu?

Boş bulunup öyle bir durum yaşamadım, ama içimde annemin yanına koşma, onu arama isteği hep oluyor. Annem hayattayken henüz kariyerimi yeni yeni oturtmaya başlamıştım. Her anne baba gibi o da benim başarılarımı görmek isterdi. Böyle güzel projeler yaptığımı annemin de görmesini, onu gururlandırıp gözündeki o mutluluğu görmek isterdim. Sektördeki olgunluk sürecim, annemin vefatından sonraki döneme denk geldi. Şimdiki beni görmesini isterdim.

Sanat yönetmenliği okudun, ticaret hayatına atılımlar yapıyorsun,  uzun süredir aktif olduğun bir inşaat sektörünün içindesin. Tüm bunların yanında oyunculuk hobi olarak mı kalıyor?

Oyunculuk benim bu hayattaki bir numaralı mesleğim. Ben çalışmayı çok seven birisiyim. Oyunculuk süreçleri pek size bağlı bir şey olmadığı için uzun bekleme dönemleri olabiliyor. Boş oturmaktan hiç hoşlanmam. Bu yüzden boş zamanlarımda kendimi hem kazanç hem de çalışma azmi olarak besleyecek başka ticari işlerle de uğraşıyorum. 

Çocukluğunda annesinin yanında, büyüdüğünde bu sektörün bir parçası olarak her zaman dönen çarkın içindeydin. Tanındın, sevildin, popüler oldun. Hem bu kadar sade bir hayatın içinde olup, hem de egosu yüksek, şöhret kelimesinin ağır bastığı bir iş yapıyor olmak hayatını nasıl etkiliyor?

Benim hayatımı çok etkilemedi. Annem çok ünlü bir isim olduğu için her zaman büyük bir sorumluluk içerisindeydim. Başarılı ve iyi biri olarak anılmak için çabalıyorum. Ün, şöhret kelimeleri hayatımın odak noktası olmadı. Annem bana doğal olmayı, insanlara doğal bir şekilde davranmayı, başardığımız şey ne olursa olsun kendini üstün görmemeyi öğretti. Kendinle baş başa kaldığında yaptıklarından mutlu oluyorsan gerisinin hiçbir önemi yok.

İçinde bir kırıklığı kalmış konservatuar acısı var mı?

O dönem karar verseydim konservatuar okuyabilirdim, ama kafamda oyunculuğa dair bir istek yoktu. Sanatla ilgili bir şey yapacağımı biliyordum, ama ne yapacağımdan emin değildim. Üç yıl süren haftanın dört günü mütemadiyen gittiğim eğitimlerim oldu. Benim için önemli olan oynadığım rolde verdiğim performanstır. Aksi olsa bunun pişmanlığını yaşayabilirdim.

Bir buçuk yıllık pandemi sürecinde bütün alışkanlıklarımız, asla olmadan yapamam dediklerimiz değişti. Siz bu süreci nasıl yaşıyorsunuz. Virüs kapma korkusu yaşadınız mı?

Herkes gibi ben de başlarda başımıza gelenlerin ne olduğunu idrak etmekle uğraştım. Ardından hepimiz eve kapandık. Çok aşırı bir korkum olmadı. Benim çevremdeki insanların çoğu da ailesi için korku yaşadı. Annemle yaşadığım bir dönem olsaydı çok daha endişeli olurdum. Kendi adıma ve etrafımdaki insanlar için dikkat ettim. Büyük bir paniğim olmadı. Bu sürecin belirsizliği hepimizi çok üzüyor. Esnaf olarak, sanatçılar olarak her meslek çok etkilendi. Artık tamamen maske, pandemi, korona kelimelerinin kalktığı bir dönemin içine girmek istiyoruz. 

Pandemi teknolojinin, dijitalleşmenin hızlanmasına yol açtı. Şuan gerçekten de teknolojinin ele geçirdiği bir dönemin içerisindeyiz. Sence bu bir artı mı yoksa eksi mi?

Dijital platformlar için büyük bir artı oldu. Tüm bu gelişmeler hayatımıza artı kattı, ama her şeyin online olması, dijitale dönmesi büyük bir eksidir. Arkadaşlarımızla, sevdiklerimizle yüz yüze konuştuğumuz, büyük sofralar kurduğumuz günlerin özlemini çekiyoruz. 

Genelde plancı mısındır yoksa hayatı akışında mı yaşarsın?

Ben plancı ve mükemmeliyetçi biriyim. Duygusal olduğum alanlar da var, ama mantığıma zıt gelen bir durumda duygusal davranmam.

Hayatında ritüellerin, uğur diye nitelendirdiklerin, inançların var mıdır?

Var, ama çok uygulamıyorum. Bence kesinlikle enerjilerle hayat şekilleniyor. Bunlarla ilgili çok bilimsel gerçekler de var, hayatıma uygulamakta zorluklar çekiyorum. Onun dışında totemim yoktur. 

Oyunculuğu çok seviyorsun. Peki oynadığın roller arasında hala cebinde taşımaktan ve anılmaktan mutluluk duyduğun bir proje var mı?

“Kanıt Ateş Üstünde” dizisindeki Ömer karakterinin benim için çok büyük bir önemi var. Hem karakteri ve sahnelerimi çok sevdim hem de annemin vefatından hemen sonraki çok duygusal olduğum bir sürece denk geldiği için bende ki yeri çok ayrı bir projedir. 

Bu keyifli sohbet için teşekkür ederim. Hayat bir oyun yeri olsa, sen de bu oyunun içinde bir oyuncusun ve bu oyunun içinde herkesin payına düşlen bir rol var. Böyle bir durumda sen hangi karakteri giyinmek isterdin?

Ben yine oyuncu ve yapımcı olurdum. 

Fotoğraf:

 Reha Alan – Eylül Ezik – Muzaffer Mehmet Çağlar