Her güçlü dizinin arkasında başarının görünmez kahramanı olan bir yönetmen vardır. Aşk Mantık İntikam dizisi yaz dizileri arasından galip ayrılıp, reytingini koruyarak bugünlere kadar gelmiş, hala büyük bir fan kitlesi bulunan, izlenen bir dizi. Murat Öztürk bugüne kadar birçok dizi çekti. Erkenci Kuş, Doğduğun Ev Kaderindir, Yasak Elma, Dolunay… Çektiği yaz dizileri her zaman en beğenilen diziler oldu. Başarısı asla tesadüf değildir. 

En son pandeminin başında bir araya gelip Yasak Elma dizisi hakkında konuşmuştuk. Şimdi tekrar yeni bir röportaj için bir araya geldik. Bu sefer Aşk Mantık İntikam’dan konuştuk. Dizinin iki tane çok sevilen başrol oyuncusu Burcu Özberk ve İlhan Şen nasıl bir araya geldi? Set halleri nasıl? Murat Öztürk’ün gerçekleştirmek istediği başka bir hayali var mı? Yönetmenliğin çekici, gizli yanları neler? Bütün bu soruları Murat Öztürk sizler için yanıtladı. 

Merhaba Murat Hocam, şuan Aşk Mantık İntikam dizisinin yönetmenisiniz. Çok sevilen, çok takip edilen, yaz dizileri arasında bu sezonun galip ayrılan dizisi oldu. Aşk Mantık İntikam dizisini diğer dizilerden ayıran faktör neydi?

Birçok neden var, ama bence en önemlisi enerjisi oldu. Ritmi ve enerjisi yüksek bir dizi yapmak istedik. Yaz aylarının biz de uyandırdığı duygulara paralel, eğlencesi ve romantizmi dengeli bir şekilde harmanlaşmış bir dizi olmasını amaçladık.  Romantik komedi dizilerinin kalıpları bellidir. Sadece o kalıplara ufak eklemeler yapabilirsin. Bizim dizimizdeki yenilik de; kavuşmasını beklediğimiz çift zaten daha önceden evli olması.

Sizin için set nasıl ilerliyor?

Setimiz çok huzurlu. Bu huzurun en önemli sebebi oyuncu kadrosunun güzel olması. Egosuz, birbirleriyle çok iyi anlaşan bir oyuncu ekibimiz var. Bir diğer sebep de harika bir kamera arkası ekibimizin olmasıdır. Herkes işini severek yapıyor. 

Aşk ve Mantık kelimelerinin aynı cümle içerisinde geçtiği bir dizi çekiyorsunuz. Sizce aşkta mantık aranır mı?

Bence aşk ve mantık çok uzak bire kelimedir. Aynı cümlede olmaları da çok büyük bir tezat. Aşk varsa, mantık başka bir köşede sırasını bekler.

Bu projeyi ilk okuduğunuzda, içinde bulunmak istemenizin ana nedeni ne oldu?

Ben romantik komedi dizisi çekmeyi çok seviyorum. Çekerken çok eğleniyorum. Projeyi okuduğumda dünya gözümde canlandı. Bazen okuduğunda hiçbir şey gözünde canlanmaz. Ben kendi adıma böyle projelerin doğru projele olmadığına inanıyorum. Bu dizi beni heyecanlandırdı. Hatta Yasak Elma’nın sezonu yeni bitmişti. Dinlenme fırsatım yoktu. Çok yorgun olmama rağmen yine de kabul ettim. 

Bugüne kadar birçok yaz dizisi çektiniz… Erkenci Kuş, Dolunay… Sektörde genel olarak yaz dizisi kış dizisi diye ayrım yapılıyor. Siz bir yönetmen olarak bir ayrım görüyor musunuz? Bu durumun dezavantajı veya avantajı olduğu noktalar nelerdir?

Yaz dizisi, kış dizisi diye bir ayrım genel olarak var. İnsanlar yazın eğlenceli, izlemesi kolay ve daha aşk dolu diziler izliyor. Bunun hem avantajı hem de dezavantajı var. Avantajı; ekran yazları genel olarak daha boş oluyor. O yüzden yaz dizileri birkaç bölümde genelde yayından kalkmıyor. Dezavantajı ise sezona eski diziler geldiğinde sen kan kaybetmeye başlıyorsun. Çünkü hem sezon başladığında senin hikayen tükenmeye başlamış oluyor hem de havaların soğumasıyla daha başka hikayeler talep görmeye başlıyor. 

Bir önceki röportajımızda yönetmen olmayı 13 yaşından beri istediğinizi söylemiştiniz. Bilirsiniz, bazen insan hayallerine kavuşur ve o heyecan elinizden kayıp gider. Mesleğiniz hakkında iyi ki diyor musunuz?

Zaman zaman çok zorlayıcı olsa da iyi ki diyorum. 

Keşke dediğiniz ikinci bir hayaliniz oldu mu?

Evet, var. Bence dizi yönetmenliği insanın hayatının sonuna kadar yapabileceği bir iş değil. Ben maksimum 50 yaşına kadar yönetmenlik yapabileceğini öngörüyorum. Sonrasında çocukluktan beri diğer hayalim olan pilotluğa denemek istiyorum. Pilotluk kursuna başlayacağım. Bir süre yönetmenlikle paralel yaptıktan sonra sadece pilot olacağım. 

Yönetmen olmak isteyen, televizyonda dizileri izleyen çoğu insan; o koltuğun büyülü bir koltuk olduğunu düşünüyor. Sizce yönetmenliğin özellikle son yıllarda bu kadar istenmesinin, büyülü bulunmasının sebebi nedir?

Yönetmenlik sadece son yılların değil, bence tüm zamanların en cazip mesleklerinden biri. Bunun en büyük sebeplerinden biri çok parlak bir dünyanın içinde, önemli bir yerde olması. İnsanlar sinemada televizyonda izleyip etkilendikleri dünyaları merak ediyorlar. Hayran oldukları oyuncularla beraber çalışmak cazip geliyor. Bir de yönetmen deyince akla otoriter, her şeye karar veren, güç sahibi bir imge geliyor. Bunlar dışarıdan avantaj gibi görünse de birçoğu kendi içinde dezavantaj. 

Siz de çocukken o parlak kısımlara mı aldandınız?

Beni çeken o olsaydı yönetmenliğe ulaştıktan sonra hemen vazgeçerdim, çünkü o kadar parlak bir dünya değil. Dışarıdan bakıldığında ünlüleri, oyuncuları, dizi dünyasını gözünüzde büyütüyorsunuz, ama en ulaşılmaz görüneni bile normal bir insan ve inanın hepsinin bambaşka dertleri var. Sadece parlak bir hayat için bu stres çekilmez. Benimki sinema tutkusuydu. Ben bir şey anlatmak istiyordum. Göstererek, bir şeyler yaparak anlatmak istiyordum. Bir şekilde bunu da gerçekleştirdiğim için çok mutluyum.  

Elinizdeki senaryoyla, kafanızdakini harmanlayıp ortaya güzel bir proje çıkartıyorsunuz. Elinizdeki senaryoyla kafanızdakilerin uyuşmadığı oluyor mu? Böyle durumlarda ne yaparsınız?

Oluyor. Genelde senaristlerimizi ararım. Bölümdeki bir şeylerin kafama yatmadığını ve bazı yerleri değiştireceğimi söylüyorum. Onlar bana onu neden öyle yaptıklarını anlatıyorlar. Eğer ben o sahnenin yazılış amacına ikna olursam bir şekilde devam etme yolunu buluyorum, ama ikna olmazsam çoğunlukla kendi bildiğimi yaparım. 

Yine son sözü ben söylerim diyorsunuz. 

Biraz öyle oluyor, çünkü inanmadığım bir şeyi anlatamam. 

Bir projede yönetmene en çok destek olan ve o projenin daha iyi olmasını sağlayan kısım hangisidir? Senarist mi? Cast direktörü mü? Set çalışanları mı?

Aşk Mantık İntikam dizisinin özelinde söylersek Uygulayıcı Yapımcımız Meral Kınalı bana çok destek oldu. Onunla paslaşmalarımız sayesinde ortaya güzel bir şeyler çıkardık. Dizi kolektif bir üründür. Ben kendi doğrumu uyguluyorum demek de bir metot ama bu sefer yanlışlarını göremezsin. Benim kendi fikrimce kolektif bir projede fikir alarak ilerlemek çok daha önemli. Her uygulayıcı yapımcıyla bunu yapamazsınız. Genelde onlar maddi dertlerle uğraşılar, ama Meral’ın vizyonu hikayesel olarak da bize çok katkı sağladı. 

Siz bir yönetmen olarak cast yapılırken en çok nelere dikkat edersiniz. Bir proje için doğru casta nasıl karar verirsiniz?

Okurken genelde gözümde net bir tavır ve tip belirir. O tipoloji ve tavra uygun insanları buluyorum. Bazen de hiç kafanda olmayan, ama tam tersinin daha güzel olacağı bir seçenekle karşılaşıyorsun. Bu biraz da yolda hallediliyor. Her şey ilk önce hayal etmekle başlıyor. 

Burcu Özberk ve İlhan Şen başrol olarak önünüze sunulduğunda ne düşündünüz?

Zaten ben geldiğimde cast yapılmıştı. Burcu’yu ekrandan tanıyordum, ama İlhan’ı hiç görmemiştim. Burcu’nun enerjisinin romantik komediye çok uygun olacağını direkt düşünmüştüm. İlhan’ı tanıştıktan sonra çok sevdim, ama İlhan’ın daha önce oynadığı diziler itibariyle romantik komedi türüyle ilgili bazı problemleri vardı. Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinde oynamıştı ve o dizi bir cümle söyleyip, biraz bakıştıktan sonra diğer cümleni söylediğin bir diziydi. Romantik komedi dizileri zaten yaz aylarında yayınlanan, insanların dikkatinin kısıtlı olduğu bir türdür. Anlatmak istediğini hemen anlatmazsan insanlar çok çabuk sıkılabilir. İlhan’ı bu duruma adapte ettikten sonra hiçbir sorunumuz kalmadı.

Burcu Özberk ve İlhan Şen’i partner olarak nasıl buluyorsunuz?

İkisi de çok iyi partnerler ve birbirlerine çok yakışıyorlar. Muhteşem bir enerjileri var. Bu durumun ekrana da yansıdığını düşünüyorum. İnsanlar Burcu ve İlhan’ı çok sevip, içlerinden biri haline getirdiler. 

Aynı zamanda eşiniz de senarist… İkinizde sinema ve televizyon dünyasındansınız. Eşinizle aynı sektörden olmanın dezavantajları var mı?

Çok büyük bir avantajı var. Bu sektörden olmayan birinin evlilik birliğini anlaması çok zordur. Gecenin üçünde nereye gittiğimi bu işlerden anlamayan birine anlatmak imkansızdır. Eşim yaptığım işin ne olduğunu, zorluklarını çok iyi biliyor. Montaja gideceğim zaman bunun açıklamasını ona yapmak zorunda kalmıyorum. Eşimle daha çok paylaşım yapabiliyorum. Bence televizyon dünyasına hizmet eden birinin başka bir meslekten biriyle evli olması çok zordur. Bunu yapanlara çok saygı duyuyorum.

Eşinizle nasıl tanıştınız?

Aynı okuldan mezun olmamıza rağmen bir dizi setinde tanıştık. 

Gecesi gündüzü olmayan bir sektörün içerisinde çalışıyorsunuz. 2 tane oğlunuz var. Bu iki dengeyi nasıl kuruyorsunuz?

Bence en zor olan kısmı budur. Bir dizi, en az çocuk kadar vakit isteyen bir şey, çocuk da özellikle 2 yaşından sonra babasına çok ihtiyaç duyan bir canlı. Sabahları evden çıkarken “Baba, ben uyumadan mı eve geleceksin?” sorusunu duymak çok zor oluyor. Setten arta kalan bütün vaktimi çocuklarıma ayırıyorum. 

Hayatta hepimize birçok tanım yükleniyor; çocuk olmak, abi olmak, anne-baba olmak, eş olmak… Baba olmak tanımı hayatınıza girdiği anda neler hissettiniz? 

Hissettiğim ilk temel duygu sorumluluk oldu. Daha ağır ve ömür boyu bir sorumluluktu, ama aynı zamanda çok güzel bir his. Eğer hoşuma gitmeseydi ne yapardım, bilmiyorum. 

5 Yıl önceki Murat Öztürk’ün hayata bakış açısıyla şimdiki bakış açısı aynı mı?

İnsanın önceliği çocukları olunca çok hızlı bir şekilde değişiyor dışarıdan bakıldığında çok korkutucu bir duygu değişimi. Özellikle çocuğu olmayan birine anlattığında bu korku iki katına çıkabiliyor. Çocuklarım doğduktan sonra hayatın her anında zevk almaya başladım. Bu tarifi, anlatılması güç bir şey…

Oğlunuzun da bir gün sizin gibi o yönetmen koltuğuna oturmasını ister misiniz?

Ben oğlumun pilot olmasını tercih ederim, ama yönetmen olmak isterse bütün tecrübelerimi onunla paylaşırım. 

Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederim. Kurduğunuz en çılgın ve henüz gerçekleştirmediğiniz hayaliniz nedir?

İnteraktif dizi yapmak. Şuan böyle bir dizi yapmak mümkün, ama şartların biraz daha olgunlaşması lazım…