Bu yılın gözde isimlerinden Ebru Şahin ve İsmail Hacıoğlu’yla çektiğiniz ‘Şuursuz Aşk’ 27 Aralık’ta vizyona giriyor. İlk filminiz mi?

Evet, ilk filmim.

Şeddadi Yapım nasıl kuruldu?

Üniversiteye başlamadan önce kendi filmimi yapma gibi bir hayalim vardı. Aslında kendi yazdığım filmi yapmak istemişimdir, ama Şuursuz Aşk gelince inanılmaz etkilendim. Senaryoyu okurken ağladım. Birkaç sahnesine hala dönüp baktığımda duygulanıyorum. Bir de pratiğe dökülünce; oyuncuların bakışlarını, o duyguyu görünce bu duygusallığı daha yoğun yaşamaya başladım. ‘Şuursuz Aşk’ bu senenin dram filmi olacak.

Urfa’dan İstanbul’a uzanan bir hikayeniz var. Sinemaya karşı hep ilgili miydiniz?

Hep ilgim vardı. Çocukluktan başlayan bir merak diyelim. İstanbul’a çocuk yaşlarda geldim ve İstanbul’da ailesinden uzak her çocuğun yaşadığı sıkıntıları yaşadım. Yaşadıklarım beni hiçbir zaman yıldırmadı. Arabesk bir bağlama sürüklemedi. Aksine hırslandırdı, ama bu hırs hiçbir zaman yıkıcı bir hırs olmadı. Küçük yaşta hayatımı kazanmaya başladım. İstanbul’un öteki mahallelerinde yaşanan hikayeleri beyazperdeye aktarmak istedim. Bunun içinde hem düşünsel hem de ekonomik doygunluğa ulaşmam gerekiyordu. Bana göre sinemanın bir derdi var. Kimsenin dokunmak istemediğine dokunmak, kimsenin görmek istemediğini görmek ve onları duymak... Ben de bu toplumun bir ferdi olarak sinemaya yapımcı olarak sorumluluğumu yerine getirmek istiyorum. Şuursuz Aşk bu anlamda ilk projemiz, ama son olmayacak.



‘Şuursuz Aşk 2013 yılında yazılmaya başlandı’



Yaptığınız tek meslek yapımcılık mı?

Ben Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezunuyum. Okulu bitirdikten sonra uzun bir süre ticaret yaptım. İşletmeler zinciri kurdum. Şuan hala öğrenci konumundayım, hala hukuk eğitimime devam ediyorum. Ama her zaman istediğim meslek yapımcı olmaktı. Bunu sindirerek, yavaş yavaş yapmak istedim.

‘Şuursuz Aşk’ filmi elinize ilk geldiğinde ‘Hadi bunu yapalım’ demenizin nedeni nedir?

Bu film bana gelmedi, bu filmi biz yarattık. Senaristimiz benim arkadaşımdır. Yönetmen koltuğunda oturmasını da özellikle ben rica ettim. Biz iletişim halindeyken bu projeyi yaratmaya karar verdik. Sağ olsun o da beni kırmadı. Bu senaryo normalde 2013 yılında yazılmış. O zamandan beri benim alt yapısını oluşturduğum, artık 2019 yılında yapalım dediğimiz bir film oldu.

Senaryoya müdahaleleriniz oldu mu?

Oldu. Eminim ki film yapan her yapımcının senaristine ufak dokunuşlarla müdahalesi oluyordur.



‘İyi ki Ebru Şahin ve İsmail Hacıoğlu ile çalıştım’



Filmin henüz yayınlanmadan bu kadar ses getirmesinin bir nedeni de oyuncu kadronuzun çok güçlü olması. Siz mi seçtiniz bütün castı?

Etkin figürasyonlar olmak üzere hepsini ben seçtim. Oyuncuların hepsiyle birebir görüştüm. Eğer ben onlardan bir enerji alıyorsam, bu enerjinin seyirciye geçeceğine de eminimdir. Hayatım boyunca hep böyle ilerledim. Gelen yorumlara bakılırsa iyi ki de böyle yaptım (gülerek).

Ebru Şahin ile İsmail Hacıoğlu’nu bir araya getirme fikri nasıl ortaya çıktı?

Abdullah Bulut’un katkısıyla oldu. Öncelikle Abdullah’la (Bulut) İsmail Hacıoğlu ile ilgili görüştüm. Onun da önerisiyle kadın başrol için Ebru Şahin ile görüştüm. Biliyorsunuz ikisi de aynı cast şirketi. Bu oluşumun öncülerinden biri Abdullah Bulut’tur. Şimdi baktığımda iyi ki böyle yapmışız diyorum. Ebru (Şahin) ve İsmail (Hacıoğlu) ile çok güzel bir uyum sağladı.

İlk filmini yapacak bir yapımcı için iyi bir çıkış oldu. Bütçenizi etkiledi mi?

Çok etkiledi (gülerek). Daha yüksek bütçeli bir film çektik ve filmin güzel olması için hiçbir masraftan çıkmadık. Zaten bu Cuma vizyona giriyor. İzlediğiniz zaman her açıdan bir Hollywood filmi izliyormuş havası oluşacak.

Film bittikten sonra içinize sindi mi?

Kesinlikle sindi. En başından beri, monitörde, çekim aşamalarında, montajda oturan bendim. O süreci öğrenmek için hiçbir kaçırmak istemedim. İlk filmim, ‘Şuursuz Aşk’ benim için de çok güzel bir tecrübe oldu.



‘Filme giren insanla çıkan insanın düşüncesi aynı olmayacak’



Filmin içinde seyirci nasıl bir aşk izleyecek?

Baktığınızda romantik bir film gibi düşünülebilir, ama kesinlikle böyle değil. Filmin içinde büyük bir dram var, ama umut veren bir dram. Anlattığımız aşk, mahsun bir aşk. Karakterlerimizin tamamen alışık olmadığı bir duygu. Bizim baktığımız gibi değil. Tamamen içgüdüsel davranarak yaşanılan bir ilişki biçimi.

Seyircinin yüreğine dokunacak mı?

Kesinlikle! Zaten bunun için ‘Şuursuz Aşk’ı yapmak istedim. Filme giren insanla, o filmden çıkan insan bir olmayacak.

Sizin yüreğinize dokundu mu?

Benim hayatıma şu şekilde dokundu; bu filmi yapmaya karar verdikten sonra özel çocuklarla, otizmli olan bireylerle empati kurmaya başladım. Onlara olan bakış açımı daha bilinçlendirdim. Hepimizin bu koşturma arasında unuttuğu, içinde sorgulamayı unuttuğu duygularla tanıştım.

Filmin içinde ihtilal zamanını yaşatan bir koku aldık. Siyasi gücün tahammülsüzlüğünü de izleyecek miyiz?

Politik bir film değil, zaten böyle bir amacımız da olmadı. 1980 yılında, darbe döneminde yaşanan trajik ve trajikomik olayları bir şekilde seyirciye yansıtmaya çalışıyoruz. O dönemde neler yaşanmış, onları aktarıyoruz. Seyirciyi hüzünlü bir yolculuğa çıkarıyoruz.

Film bittikten sonra ‘Menekşe’ ile Yusuf’un mutlak mutluluğa ulaştığını görecek miyiz?

Biz bu sorunun cevabını filme bırakalım. Ama şunu söyleyebilirim ki; izleyenlere çok şey katacak.



‘Türk insanı yapılan iyi filmi de kötü filmi de karşılıksız bırakmıyor’



Filmi hazırlarken genç bir yapımcı olarak üzerinize ağırlık aldığınızı hissettiniz mi?

Çok küçük yaşlardan beri hayatımda sorumluluk almaya başlamış biriyimdir. ‘Şuursuz Aşk’ın sorumluluğu daha başkaydı. Kaygılarımız vardı, ama bu sürece kadar keyifle bu projenin içinde yer aldım ve bir yere getirdim.

Geçen seneden beri ‘Mısır Krizi’ ile patlak veren sinema salonlarında bir kaos var. İlk filminizle gişeye hazırlanıyorsunuz. Sizce bu kaosun kazananı sinemacılar mı olacak yoksa salonlar mı?

Sinemacıların bir adım önde olduğunu görüyorum. Evet, özellikle geçen sene sinema bu konuyla ilgili bir yara aldı, ama her zaman sanat kazanır. Bu krizinde daha iyi filmler yaparak, daha çok film götürerek sektöre atlattığımızı düşünüyorum.

Bu durum sizi korkuttu mu?

Türkiye’de yapılmış bütün etkin işlerin bir karşılığı olmuştur. Çağan Irmak’ın filmi ‘Babam ve Oğlum’ Nuri Bilge Ceylan’ın filmi ‘Kış Uykusu’ gibi filmlere hala nasıl severek izlendiğini, Türkiye adına bir değer olarak bilindiğini biliyoruz. Türk milleti yapılan iyi filmi de kötü filmi de karşılıksız bırakmıyor. Ben en çok bunu örnek aldım.

Türkiye’de yapımcılık zor mu?

Zor. Bazen set koymaya çalışanlar, karşı taraftan işin başarılı olmaması için elinden geleni yapmaya çalışanlar, aksilikler oldu. Bir şeye inandığınız zaman, bir şekilde yüce yaratıcı da sizinle birlikte oluyor.



‘Bundan sonra da dram filmleri yapmayı düşünüyorum’



Gişeden nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?

Yüksek bir sonuç bekliyoruz. Böyle bir sonuç çıkarsa sürpriz olmaz, aksi çıkarsa sürpriz olur (gülerek).

Şuursuz Aşk’tan sonrası için hazırlandığınız bir film var mı?

Şuan çok kafamızı bulandırmak istemiyoruz. Tamamen ‘Şuursuz Aşk’ filmine yoğunlaştık. Ama bu yoğunluk bittikten sonra yeni filmlerimiz de gelecek.

Orhan Şeddatlı’nın film çekmek için en ideal olduğunu düşündüğü konu, aktarmak istediği mesaj nedir?

Ben komediyi de severim, ama dram ağırlıklı filmler yapmayı istiyorum. Kendi hislerime güvenerek; bu konudan daha çok verim alacağımı düşünüyorum.

Bir projeyi oyuncusu, yönetmeni, senaristi onların fikrini alarak yükselmeyi seven yapımcılardan mısınız yoksa yöntemleri sizin belirlediğiniz kurallar koymayı seven yapımcılardan mı?

İşi ehline bırakmak gerektiğini düşünen taraftayım. Bir yönetmene ‘şu açıdan çeksen daha iyi olur’ diyemem. Sadece senaryo aşamasında bazı müdahalelerim olur. Bir noktada o duygunun bana dokunması gerekiyor. Biraz da kurgu aşamasında müdahalelerim oldu. Bütün bunlar da filmin çok daha iyi olabilmesi için.

‘Şuursuz Aşk’ filmini heyecanla bekleyenlere ne söylemek istersiniz?

Öncelikle son 5 gün çok heyecanlıyız. Bizimle bu heyecanı paylaştıklarını düşünüyorum. Filme gittikleri zaman öfkeyle çıkmayacaklarını söyleyebilirim. Bazı filmlerden çıkarken seyirci ihanete uğradığını düşünüyor. ‘Şuursuz Aşk’tan çıktıktan sonra bu duyguları onlara yaşattığımız için teşekkür edeceklerini düşünüyorum.