Elektrik, ampulün neresinde? Ampulde bir yer işgal etmiyor!

Fakat, elektrik kesilince ampul sönüyor, ışık vermiyor. Ampul ışık verirken de,

Vermezken de aynîlik arzediyor. Ne yanarken ampul bir şey kazanıyor,

Maddesinde bir artış oluyor; ne de söndüğünde maddesinden bir şey eksiliyor.

Yani ne yanarken bir ekleme ve ilave oluyor; ne de söndüğünde,

Varsa şayet bir eklenti kaybediyor. Evet ne yandığında, ne de söndüğünde,

Herhangi bir eklenti ve bir ilâve kazanmış oluyor.

Elektrik, ampulde yer işgal etmiyor. Sadece elektrik ampulde tecellî ediyor,

Görünür bir hâl alıyor o kadar.

Ampulün ışıması, ampulden kaynaklanmıyor.

Sadece ışık ampulde ve ampulden görünüyor ama,

Bu ışıma ve aydınlatma ampulden ileri gelmiyor. Ampul kaynaklı değil.

Sadece elektrik ampulde görünüyor. Yani ampul elektriğe bir çeşit ekranlık yapıyor.

Orada tecellî ederek etrafı aydınlatıyor. Işık ampul sayesinde görünme imkânı buluyor.

Tıpkı aynada görünen gibi. Görünen, görünenin kendisi değil, fakat onun aksi ve tecellîsi.

Kendisi değil, fakat kendisindendir. O değil ama ondandır. “Heme Ost.” / “Her şey O’dur.” değil;

“Heme ez Ost.” / “Her şey O’ndandır.”

Ruhu da, bu örnekten hareketle, bir nebze de olsa anlamaya çalışabiliriz.

Ruh hâşâ Allah değil. Ama Allah’tan.

Allah hakkında düşündüklerimizi, Ruh için de, düşünebiliriz.

Hani hepimizin bildiği bir söylem var ya: “Allah, ne yerdedir, ne de gökte.

Mekândan münezzeh. / Mekânla alâkası yok. Fakat her yerde hâzır ve nâzır.” hükmü;

Gerçeğin veciz bir ifadesi olduğu halde, söyleniş tarzı; kimi düşüncesizlere:

“Canım şuna yok desene!” gibi hezeyan ve saçma sözler sarfetmelerine cesaret ve imkân veriyor.

Karşısındakini güya güç duruma sokacağını umup, gevrek gevrek gülerek, alaylı bir şekilde:

“Allah nerede?” diye soranlara, sormak gerek: “Ruhun nerede?” “Başında mı?” “Evet hayır!”

“Kolunda mı?” “Evet hayır!” “Bacağında mı?” “Evet hayır!”

Aslında Ruh; bedenin her yerinde, aynı anda sırasız olarak tecellî ediyor.

Yani Ruh; vücudun her yerinde tecellî ediyor, yansıyor ve görüntü veriyor.

Fakat kaynak beden değil. Allah, her şeyin ve herkesin Ruhunu; bedeninde / maddesinde

Tecellî ettiriyor. Yansıtıyor ve görüntü verdiriyor.

Fakat Ruh ve canlılık maddeye yapışık, bitişik ve onunla yekpâre / tek parça

Yani bir bütün hâlinde değil; fakat yekâhenk / uyum içinde bir faaliyet ve görünüş hâli arzediyor.

Aynen güneş doğduğunda, karşısında bulunan her şeyin yüzünü okşaması, her şeyde aksetmesi,

Her şeyde yansıması ve her şeyde görüntü vererek;

Kendisini göstermesi ve hissettirmesi gibi bir şey.

İşte yeryüzünde her şeyde yansıyan, tecelli eden, görünen daha doğrusu kendini gösteren güneş;

Dünyada ve dünyadakilerin yüzlerinde yer alıyor, bulunuyor değil;

Sadece oralarda tecelli ederek kendini gösteriyor.

Yani dünyadaki her ışıma, her parıltı, her aydınlık güneşten, fakat güneş değil.

O’ndan, fakat o değil.

İşte bedene doğan Ruh’u da, böyle anlayabilir, böyle düşünebilir ve böyle algılayabiliriz.

Evet her şey “Heme Ost!” / “Her şey O’dur!” değil.

Her şey “Heme ez Ost.” / “Her şey O’ndandır.”

İşte yeryüzünde her şeydeki hayat ve canlılık Allah’tan, fakat Allah değil.

Bunun gibi her şeydeki canlılık, hayat, hareket; sahip oldukarı Ruh’tan ileri gelmektedir.

Mahiyetini tam olarak, lâyıkıyla bilmediğimiz ve asla bilemiyeceğimiz;

Hakkındaki bilmenin, ancak bilmemek olduğu,

Fakat varlığından zerre kadar şüphenin câiz olmadığı Ruh sayesindedir.