Osmanlı Dönemi’nde yardıma muhtaç insanlar için uygulanan çok zarif bir gelenektir sadaka taşı… Taş, iki metre uzunlukta ve silindir şeklinde kuru

Osmanlı Dönemi’nde yardıma muhtaç insanlar için uygulanan çok zarif bir gelenektir sadaka taşı… Taş, iki metre uzunlukta ve silindir şeklinde kurulup oyuk kısmına konulan paradan ihtiyaç sahibi, ihtiyacı kadarını alıp kalanı bırakırmış. İnsanlar o vakitler daha zarif varlıklarmış. Eski İstanbul’um gibi…
İnsanın devrimi içindeki açgözlülüğü, şehveti, cimriliği, kıskançlığı, öfkeyi yenmesiyle gerçekleşiyor. Herkesin yaşamı hakkında söz sahibi olabilmesi için kendine yeni bir dil, yeni bir düşünme biçimi, yeni bir yol bulması gerekiyor. Eskilerin kodlarından arınarak…İnsan olmak bir idrak meselesi… Sürece teslim olduğun sürece “ye, tüket, geldiği gibi yaşa” felsefesiyle anlamsızlık dehlizlerinde yol alınıyor. Çoğunluk içgüdülerinin esiri olarak yaşıyor. Bir insan için en kötü şey aynı kalmaktır. Tekamül için dünyaya geldiğimizi düşünürsek sorular sormamız şart. Soru sormayı unutanların yanında anlamsız sorularla dolu boş konular bile açık ara önde kalıyor. En azından ortadaki konu boş bile olsa soru sormak sayesinde bir sonraki anlamın kapısında yeni anlamlara geçmek mümkün oluyor. Herkes kendini ürettiği ve tükettiği değerler ölçüsünde değerli kılıyor. Düşünürsek üretilmeyen tüketilen yerde hırsızlığın alenileşmesi de her konuda normalize oluyor. Tüketmeye alışmış insan önce havayı sonra doğayı sonra insanı tüketiyor…
İnsan olmada, insanıl süreci yürümede nasıl davranacağını İnsan hala bilmiyor. Bilgi nedir? Nasıl doğru bilgiye ulaşılır? Bilmeyi nasıl bilebiliriz? Asıl sorulması gereken sorular bunlar.. İnsana insan oluşunu yeniden hatırlatmalıyız, hep birlikte artı değerler yaratarak… Yaşamsal sürecin içindeki fizik ve metafizik engelleri aşmalıyız… Üstün bir zeka bana göre aşılması gereken engelleri aşan, yeni felsefeler yaratan, evrensel dilin aklıyla konuşan kişidir. O bencillik, doymazlık, cimrilik gibi hayvani içgüdülerinin yenendir. Yeni bir söylem, yeni bir dil, yeni bir akım getirendir yaşamına. Bu yüzden üretendir. Hayattan nasibini alırken sadaka taşından da ihtiyacı olan kadarını alır, gerisini insanlığa bırakır...
Zamanın dilinde evren gerçeği gizlerken ben de giz oldum, gizem oldum… Öğrendiklerim sen sevgili okuyucu kendimden koparılmışlıklarım oldu. Kalem yazdı, şiirin trajedisinde ta orta yerinde insanın tarihine durdu…