Yılın Başarılı Sağlık Yöneticisi ve Sosyal Sorumluluk Ödülleri Sahiplerini Buldu


 

Yılın Başarılı Sağlık Yöneticisi Ödülleri ile Sağlıkta Sosyal Sorumluluk Ödülleri Sahiplerini Buldu Bu yıl 12’incisi gerçekleştirilen “Yılın Başarılı Sağlık Yöneticisi Ödülleri” ve “Sağlıkta Sosyal Sorumluluk Ödülleri” ortak ödül töreni Kolan International Hospital, Şişli’de gerçekleşti. Sağlık Gönüllüleri-Türkiye ve hospitalmanager Dergisi’nin düzenlediği ortak törende sağlık yönetimi alanında Türkiye’nin önde gelen isimlerinden oluşan jüri üyelerinin belirlediği kişi ve kuruluşlara ödülleri verildi. hospitalmanager Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve TV programcısı Ayşenur Asuman Uğur’un sunduğu gecede, sağlık alanına önemli katkılar yapmış birçok ünlü doktor, akademisyen, yönetici ve sivil toplum lideri ödül aldı.


Sağlık yönetimi alanında Türkiye’nin önde gelen isimleri jürideydi Prof. Dr. Melih Bulut, Prof. Dr. Barış Diren, Prof. Dr. Metin Çakmakçı, Yaşar Yıldırım, Bülent Kiymir, Meri İstiroti ve Oğuz Engiz’den oluşan jürinin belirlediği “Yılın Başarılı Sağlık Yöneticisi Ödülleri” sahiplerini buldu; · “Yılın Sağlık Girişimcisi Ödülü” Bursa Medicabil Hastanesi Kurucusu Prof. Dr. Ömer Faruk Bilgen, · “Yılın Sağlık Yöneticisi Ödülü” Allianz Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Pınar Lembet’e, · “Yılın Kamu Sağlık Yöneticisi Ödülü” İnegöl Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Hayrettin Göçmen’e, · “Yılın Hemşirelik Hizmetleri Yöneticisi Ödülü” Liv Hospital, Ulus, Hasta Bakım Hiz. Md. Aysun Çakır’a, · “Yılın Başarılı Sivil Toplum Kuruluşu Lideri Ödülü” Prof. Dr. Cengizhan Öztürk’e ve · “Sağlık Yönetiminde Yaşam Boyu Başarı Ödülü” ise Dr. Ömer Güzel’e verildi.

Türkiye'de Kanser ile Mücadeleye Sağlamış Oldukları Değerli Katkılar Nedeniyle Dr. Yavuz Dizdar, · Sağlık Alanında Yapmış Oldukları Başarılı Çalışmalar ile NTV Sağlık Editörü Tülay Karabağ ödüle layık görüldü .

 



Sağlıklı ve doğal bir burun için 4 altın ipucu


 

Yüzümüze göre burnumuz nasıl olmalı? İstediğimiz burun, acaba yüz yapımıza uygun mu? Rinoplasti (burun estetiği) ameliyatı olmak isteme nedenlerimiz neler?

Konu “burun” olunca, akla birçok soru gelebilir. Son yıllarda gündemimize giren “selfie” trendi nedeniyle, yüz hatlarımız ile daha yakından ilgilenmeye başladık. Dahası günümüzde birçok iş başvuruları dijital ortamlarda yapılıyor ve insan kaynakları yetkilileri, bireylerin yüzündeki ifade ve sempatiyi de dikkate alıyorlar, yani bu durum profesyonel bir kazanım haline de geldi. Burnun, kemerli, büyük, geniş veya ucunun düşük olması gibi nedenler, bireyleri mutsuz edebiliyor. Daha çekici ve güzel gözükme isteği de, rinoplasti (burun estetiği) ameliyatlarına olan talebi arttırıyor. İstatistiklere göre, estetik ameliyatlar arasında Rinoplasti, dünyada ve ülkemizde sık yapılan ameliyatların başında geliyor.

Yüzümüzün tam ortasında bulunan burnun estetik anlamda en dikkat çeken yerlerimizin başında geldiğini kaydeden Kulak Burun Boğaz ve Burun Estetiği Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, şunları söyledi:

“Burundaki şekil bozuklukları, çoğu zaman nefes alınmasına engel olduğundan, ameliyat ile hem sağlıklı bir nefese, hem daha doğal ve güzel bir buruna sahip olmak mümkün” dedi.

 

Doç. Dr. Seçkin Ulusoy, sağlıklı ve doğal bir burun için kriterleri açıkladı

 

1-Burun, içi ve dışı ile bir bütündür. Burnun için ve dışı, operasyonu yapacak cerrah tarafından birlikte ele alınmalıdır. Örneğin, burun küçültmesi yaparken, eğer burnun içindeki kemikler ve etler önemsenmezse, nefes yolu tıkanırsa, bu ameliyatın sağlığa dönük başarısından söz edemeyiz, burun kozmetik anlamda güzel bile olsa. Amaç, sağlıklı nefes alan ve doğal görünen bir burun olmalıdır.

 

2-Ameliyatın sonunda, solunum fonksiyonları sorunsuz olmalıdır. Eğer burunda, kıkırdak ve kemik eğriliği veya burun etleri varsa, ameliyat sırasında düzeltilmelidir. Ülkemizdeki her 2 kişiden birisinde, deviasyon dediğimiz burun içi kıkırdak veya kemik eğrilikleri var. Bu eğrilik, sağlıklı nefes almayı engellerken, uyku apnesi ve aşırı horlama da yapabiliyor. Ameliyat esnasında bu konularda çözüme kavuşturulmalıdır.

 

3-Bireye özel, yüzü ile uyumlu, doğal bir burun tasarlanmalıdır. Tasarlanan burun, yüzün şekli, gözler, dudaklar ve hatta mimikler ile uyumlu olmalıdır. Burnun, ucu, kökü ve orta bölümü de kendi içinde orantılı durmalıdır. Bu arada, güzel ve doğal yapılmış bir burnun, estetikli gibi durmayacağını bilmemiz gerekiyor. Ameliyatın öncesinde, bilgisayarda tasarlanan yeni burnunuza ilişkin, doktorunuz ile hemfikir olmalısınız.

 

4-En önemli konulardan birisi, rinoplasti (burun estetiği) ameliyatınızı yapacak doktorun seçimidir. Burnun, içine ve dışına hakim olan bir doktor tercih edilmelidir. Doktorun, burun estetiği ameliyatlarındaki tecrübesinin yanında, daha önce yapmış olduğu ameliyatları incelenmelidir.

 



ÇOCUKLARDA ATEŞTEN NE ZAMAN KORKMALIYIZ?


 

Ateş,vücut ısısının günlük periyodik değişimin üzerine çıkmasıdır. Vücut ısısı ölçümün yapıldığı zaman, ölçüm yapılan vücut bölgesine, günün hangi saatinde ölçüldüğüne ve kişinin yaşına göre değişir. Örneğin sabah ile akşam arasında ölçülen ısı, koltuk altı veya alından ölçülen ısı veya egzersiz,aşırı giyinme, sıcak hava, sıcak yiyecek ve içeceklerden sonra ölçülen ısı farklı olabilir.

 

Vücudumuzda bu dengeyi sağlayan merkezimiz hipotalamusun ön bölgesidir ve belirli bir derecede tutmayı hedeflemiştir.Eğer vücut ısısı herhangi bir nedenle bu ayarlanan değerin üzerine çıktıysa hipotamus devreye girerek öncelikle ısı eşik değerini yükseltip dışardan bizim de görebileceğimiz belli başlı tepkiler verdiğimiz ellerde soğuma ,titreme,arkasından terleme gibi mekanizmalarla vücut ısısını düşürmeye çalışmaktadır. . Şişli FlorenceNightingale Hastanesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Banu Yazıcı bu sistemin işlemesinin vücudun savaş mekanizmalarının çalıştığını gösterdiğine dikkat çekiyor.

Peki ateş dememiz için hangi değerlerin ölçülmesi gerekir?

Eğer koltuk altında ölçüyorsak 37.2,popodan(rektal) ölçüyorsak 38,ağızdan ölçüyorsak 37.8 ,kulaktan ölçüyorsak 38 üzerine ateş diyebiliriz.

Hangi ateş ölçer kullanmalıyız ve en doğru nereden ölçmeliyiz ?

Ateşi en doğru gösteren ve genel kural olarak da öz ısıya en yakın olan rektal(popo) ısı ölçümü yapmak gerekir.Özellikle ilk 1 yaş çocuklarda rektal takip yapılabilir.Ancak ölçümü çocuk ve aile için biraz zor olabilmektedir o yüzden kulak veya koltuk altı dijital ateş ölçerle rle ölçmek de mümkündür.

 

Ateş yapan nedenlere dikkat!

En başta enfeksiyonlar gelmektedir.Özellikle kış döneminde üst solunum yolu hastalıkları(grip,boğaz enfeksiyonu,krup);alt solunum yolu infeksiyonu(zatürre, bronşit) ; idrar yolu enfeksiyonu, barsak enfeksiyonlarının veya bir menenjit infeksiyonuna neden olabilen tüm virüslerin veya bakterilerin neden olduğu hastalıklar olabilir.

Bununla beraber enfeksiyona bağlı veya bağlı olmayan sıvı kayıpları,sütçocuğunda diş çıkarma,yine aşı yapılma öyküsü, ülkemizde de sık görülen genetik hastalıklar (ailevi akdeniz ateşi), troid hastalıkları veya kullanılan ilaçlar(troid ilaçları, psikiyatrik ilaçlar ,5 günden fazla süren ateşte Kawasaki hastalığı akla gelebilir. Ayrıca 15 günden fazla süren ateşte tüberküloz,birçok kanser türleri aklımıza gelmektedir.

 

Ateşten korkmalı mıyız?

Hayır,ateş bizim vücut savunma mekanizmamızın çalıştığının bir göstergesidir.Bizim için birçok hastalığın ilk belirtisi olarak ortaya çıkmaktadır.

 

Peki ne zaman ateşten korkmalıyız?

Ateşimizin 41 derece veya üstüne çıktığı zaman korkmalıyız.böyle bir durumda ısı kontrol mekanizmasının çalışmadığını gösterir.

 

Ateşimiz olduğunda yapılacaklar;

1.Öncelikle ortamın sıcaklığını kontrol etmeliyiz ve çocuğun giysilerini çıkartmalıyız.

2.Daha sonra ateşin odak noktaları olan ve insan vücudunda ateşin algılama noktaları olan koltuk altı,kasık bölgesi ve alına ılık su(soğuk su ve buzlu su veya sirkeli su değil) ile tatbik edin.

3.Ateş halen yüksek devam ediyorsa doktorunuza başvurun ,böyle durumlarda biz hekimler içeriği parasetamol veya ibuprofen içeren ilaçları tercih etmekteyiz.

4.İlaçların etkisi 1-2 saat içinde çıkmaktadır,ateşi tekrar ölçebiliriz. Ateş yüksekliği devam ediyorsa ilaç dozunu tekrarlayabiliriz.

5.Ateş dirençli bir şekilde devam ediyorsa ve 3 günden fazla sürdüyse mutlaka doktorunuza başvurun.

6.Ateş ile birlikte başka şikayetlerin de eklenmesi (ishal, kusma, boğaz ağrısı, öksürük gibi) durumunda doktorunuz mutlaka başvurulması gerektiğini unutmayın.

 



AKCİĞER SÖNMESİ NEDİR? BELİRTİ VE TEDAVİLERİ NELERDİR?


 

Nefes darlığı ve kalp krizini andıran ani gelen şiddetli göğüs ağrısı ile kendini gösteren Pnömotoraks (Akciğer sönmesi) hayati sonuçlar doğurabilen ciddi bir rahatsızlıktır. Birçok nedeni olmasına rağmen en sık akciğerde yapısal olarak oluşan Bül ve Bleb’ten olabileceği gibi göğüs travmaları sonucu da ortaya çıkabilir.

 

Futbolcu Nagatomo ile gündeme gelen hastalık son zamanlarda oldukça merak edilen sağlık konularından biri haline geldi. Akciğer sönmesi ile ilgili bilinmesi gerekenleri Şişli Kolan Hastanesinden Göğüs Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Özkan Demirhan anlattı.

 

Nefes darlığı ve ani gelen şiddetli göğüs ağrısına dikkat çeken Demirhan,” Genelde yavaş ve hafif klinik belirti vermesine rağmen ani ve şiddetli gelen göğüs ağrısı ile nefes darlığı Pnömotoraks’ın en belirgin belirtileridir. Göğüs ağrısı o kadar şiddetlidir ki, genellikle kalp krizi ile karıştırılır. Öte yandan pnömotoraks KOAH’lı hastalarda da sık gördüğümüz bir rahatsızlıktır. Bu hastalarda öncelikli şikayet nefes darlığıdır. Dolayısı ile KOAH’lı bir hastanın da göğüs ağrısı ve nefes darlığı durumunda KOAH atağı olarak geçiştirilmeden Pnömotoraks ihtimaline karşı da mutlaka tetkik edilmesi gerekir.” dedi.

 

Akciğer sönmesinin oluşum süreci ile ilgili bilgi veren Özkan Demirhan,” Akciğeri çevreleyen (visseral plevra) zar ile göğüs duvarının iç kısmını kaplayan (pariyetal plevra) zarları arasında normal şartlarda hava bulunmaz. Yani normal şartlarda göğüs kafesimizde hava bulunmaz. Akciğer sönmesi dediğimiz pnömotoraksta, bu iki zarın arasına hava girer ve birikir. Her nefes alışımızda göğüs kafesimizin içine hava sızar. Eğer hava sızıntısı büyük ise kalp ve karşı akciğeri de baskı altına alabilir. Pnömotoraks spontan ve spontan olmayan şeklinde ikiye ayrılır. Bül ve bleb denilen olayla da akciğerin üzerinde küçük ve büyük hava kesecikleri oluşur ve bunlar spontan pnömotoraksın en sık nedenidir. Bu hava keseciklerinin patlaması ile akciğerin içinden göğüs kafesi içine hava sızar ve akciğer balon gibi söner. Ayrıca bu durum kalıtsal akciğer hastalıklarından kaynaklanabileceği gibi dışarıdan göğüs kafesine gelen darbelere bağlı da gelişebilir.” şeklinde konuştu.

 

Nadir de olsa büllöz akciğer dokusuna kanser eşlik edebilir.

Akciğer sönmesinin görülme sıklığı ile ilgili ayrıntılara değinen Doç. Dr. Özkan Demirhan,” Primer spontan pnömotoraks; sigara içen, uzun boylu, zayıf ve hafif kambur, genç yetişkin erkeklerde daha sık görülen bir rahatsızlıktır. Ayrıca pilot ve dalgıç gibi meslek gruplarını da risk altında. Araştırmalar 100 binde 5-10 kişide görüldüğünü söylüyor. Erkeklerde kadınlardan 6 kat daha sık görülür. Ülkemizde yılda 13 bin civarında akciğer sönmesi vakası saptanmaktadır. Bunların 10 bine yakını yatırılarak tedavi edilmektedir. Hastaların yüzde 40’a yakını 15-45 yaş grubunda ve 3’te biri erkektir. Nadir de olsa büllöz doku kansere dönüşebilme ihtimali var. Akciğerdeki hasarın çok büyük olmasına bağlı hava kaçağının fazla olduğu durumlarda ölümcül sonuçlar doğurabiliyor.” dedi.


YAVUZ DİZDAR’IN BEKLENEN KİTABI “VİCDAN HAYAT KURTARIR” ÇIKTI…


Başarılı Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar’ın merakla beklenen ikinci kitabı “Vicdan Hayat Kurtarır” çıktı. Dizdar,” Bu kitap gençler için bir yaşam kılavuzu niteliği taşıyor. Biz bu yoldan yürüyerek bir çağı döndürmeye çalışıyoruz. Tıkanmış olan çağ sizin sayenizde dönecek.” dedi.

 

Piliç, yoğurt, süt gerçeğini ortaya çıkaran ve yıllardır gerek kanser gerek sağlık gerekse de beslenme konusunda verdiği demeçlerle adından sıkça söz ettiren İstanbul Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Dr. Yavuz Dizdar’ın merakla beklenen yeni kitabı “Vicdan Hayat Kurtarır” raflarda yerini aldı.

Dizdar’ın çocukluğundan bugüne kadar yaşadıkları ve tecrübelerinin yer aldığı kitap bir nehir söyleşisi özelliği taşıyor. Kitabın gençler için bir yaşam kılavuzu niteliği taşıdığına vurgu yapan Yavuz Dizdar,” Yıllardır verdiğimiz mesajlarda biz aslında sadece sağlığa, kansere ve sağlıklı beslenmeye vurgu yapmıyoruz. Bu işin, ikinci aşaması. Asıl önemli olan tıkanmaya yüz tutmuş bir sistem ve çağ var. Biz bu yoldan yürüyerek çağı döndürmeye çalışıyoruz. Tıkanmış olan çağ sizin sayenizde dönecek.” dedi.

Pilicin kanserle ilişkisini anlatmak istediği onkoloji kongresine neden alınmadığını, davalarla geçen beş yılını, kokoreç sayesinde Avrupa Birliğine nasıl ders verdiklerini ve pek çok konuyu samimiyetle anlattığını ifade ettiği “Vicdan Hayat Kurtarır” kitabındaki satırbaşları ise bir hayli dikkat çekici.

İşte ünlü onkoloğun kitabında değindiği satırbaşlarından örnekler.

  • Kızartmayı bırakarak kanserden korunulmaz.

  • Kanser tanısı konulan vakaların büyük bir kısmı kanser değil.

  • Hastalık patlamasının bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum.

  • Nişantaşı doktorların avlanma mekanıdır.

  • Doktor öğrendiği her şeyi paraya çevirmeye çalışıyor.

  • 2050’de iki kişiden birinin otistik olması bekleniyor.

  • Patronlar hile hurda bilen adamları işe almak istiyor.

  • Kokoreç Avruğa Birliği’ne atılmış bir goldür…

  • Pilicin kanserle ilişkisini Onkoloji Kongresinde anlatmak istedim. Kabul edilmedi.


Hayy Kitap imzası taşıyan “Vicdan Hayat Kurtarır” kitabında Blog Yazarı ve iletişimci Şükriye Özgül ile Dr. Yavuz Dizdar’ın söyleşisi önümüzdeki dönem epey konuşulacağa benziyor.