Healthy vegan turmeric latte or golden milk with honey in female hands, square crop

Kaş estetiği deyip geçmeyin



Kaş estetiği ile ilgili son gelişmeleri öğrenmek için Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op.Dr.Eser Aydoğdu’dan bilgi aldık.

Kaşlar insan yüzündeki ifadenin en etkili unsurlarından biridir. Eski Mısırda kaşlar yüzün en önemli bölümlerinden biriydi. Sıcaktan ve ışıktan korunmak için kaşlar ve gözler koyu siyaha boyanırdı. Antik Yunanda ise kadınlar reçine ve keçi kıllarıyla kendilerine kaş yaparlardı. Japonlar bir dönem kaşlarını kazırken İngilizler ceviz kabuğu ile kaşlarını boyayarak belirginleştirirlerdi. Güzellik kavramının yapı taşlarından biri olan kaşlar zaman zaman dönemin modasına göre incelip kalınlaşarak, kavislenip düzleşerek dünyadaki güzellik anlayışı ile beraber değişmektedir.



Günümüze geldiğimizde şu an kaş tasarımında en popüler olan yöntemler iple kaş asma, botoksla kaş kaldırma, dolgu ile kaş kaldırma, kaş kaldırma ameliyatı ve microblading (kıl tekniği) dir. Bazı durumlarda tek yöntem yeteceği gibi birkaçı beraber de kullanılabilir. Düşük ve kavissiz kaşlar önce botoks ile kaldırılıp, botoks etki ettikten sonra microblading ile şekillendirilebilir. Kaşların düşüklüğü botoks işleminin kaldıramayacağı kadar ise lokal anestezi ile iple asma önerilebilir. Asimetrik kaşlarda yine sadece tek bir kaşa müdahale edilebileceği gibi her iki kaşa ayrı işlemler yapılabilir. Eğer varsa şekil ve asimetri ile ilgili sorun giderildikten sonra microblading ile yüzün ifadesine ve kişinin isteğine göre çizim yapılarak işlem öncesi ifade tamamlanır ve işlem sırasındaki hataların önüne geçilmiş olunur. Seyrek kaşlarda kişinin isteğine göre şekil hiç değişmeden boşluk doldurma işlemi yapılabilir. Kişiye özel tek kullanımlık iğnelerle boya kaşların altındaki cilde çizgiler halinde verilir. Kullanılan malzeme ve uygulayan ifade uzmanının tecrübesi sonucu belirler. Kaliteli malzemelerle yapılan microblading işlemi kalıcılığını ortalama 1,5 yıl kadar korurken, kötü malzemeler yıllar içerisinde turuncu veya yeşil renge dönüp ömür boyu sizinle kalabilir. Ayrıca kötü yapılmış kaş kontürlerini ise dövme silme cihazları ile silebiliyoruz. Güzelleşmeye çalışırken mutsuz olmamak için bu saydığımız bütün işlemlerin uzmanlar tarafından yapılması bu nedenle çok önemlidir.

 



ÇARPIK DİŞLERE TELSİZ ÇÖZÜM !



Diş Hekimi Mahmut Genç konu ile ilgili bilgiler verdi.

Bir iki yıl boyunca diş telleri ile dolaşmak birçok insanı estetik bozukluğa katlanmaya itmekte veya dişlere zarar veren protetik seçeneklere itmekteydi. Ancak gelişen teknolojiler ile diş tellerinin görevini gören ve 3 boyutlu ortodontik tarayıcılar ile hazırlanan şeffaf plaklar üretilmekte ve birçok hastanın telleri tercih edememe problemi ortadan kalkmaktadır.

Diş Hekimi Mahmut Genç, diş tellerinin dişlerin üzerine kalıcı yapıştırılarak tedavi boyunca çıkarılmadığını ve bu durumun hastayı fonksiyon esnasında rahatsız ettiğini belirterek sözlerine şöyle devam etti;



"Güldüğü ve konuştuğu sırada görünen teller estetik sorunlara sebep olmaktadır. Diş tellerinin aralarının rahat temizlenmemesinden dolayı rahatça yemek yeme özgürlüğü ortadan kalkıyordu, ancak şeffaf plaklar ile bu problemler artık yaşanmıyor istediğimiz zaman çıkarabiliyoruz, yemek yeme sırasında çıkarıp rahatça yemek yiyebiliyoruz. Diş fırçalayacağımız zaman çıkarıp rahatça dişleri fırçalayabiliyoruz. Bu gibi avantajlarının yanında şeffaf plaklar sadece yemek yeme ve fırçalama sırasında çıkarılmalı, geri kalan zamanlarda özenle takılmalıdır. Uyurken kullanmayı ihmal etmememiz gerekiyor. Bu tedavi seçeneğinden yararlanmak için diş hekimlerine başvurup plak için uygun hasta olup olmadığınızı öğrenmeliyiz. Şeffaf plaklar birçok dişsel bozukluğu düzelttiği gibi başarılı olamayacak ileri vakalarda hüsran ile sonlanabilir. Bu sebeple diş hekimi bu tedavi seçeneği için karar verici kişi olmalıdır. Tedavi için önce ölçüler alınır, bu ölçüler ile tasarımı yapılır ve kaç plak kullanacağını ve bitim durumunda dişlerin son halini gösteren animasyonlar hazırlanır. Hastanın onayı alındıktan sonra tedaviye geçilir"dedi.

 



Aldatmanın kimyası çözüldü:



Günümüz ilişkilerinin en önemli sorunu aldatma. Yaşam koçu Sevil Tunç da, aldatmanın bilimsel temelli bir sorun olduğu kanaatinde. Her ilişkinin elektrokimyasal bir reaksiyon olduğunu ileri süren Sevil Tunç, aldatma konusunu değerlendirdi ve sanat dünyasında evliliklerin kısa sürme nedenlerini masaya yatırdı. Tunç’a göre sonuç şöyle: “Sanatçı ile sanatçı olmayan bir kişinin evlilik yapması, baştan mağlubiyet ilanı.”

Aldatma konusundaki tespitleri hayli ilginç olan Sevil Tunç’un bu konuya yaklaşımları şöyle: “İnsan vücudunun ortalama elektriksel frekansı 50-60 hertz‘dir. Aşık olunduğunda bu 2-3 kat çıkar ve akım şiddeti artar. İki kişi bir ilişkiye başladıklarında, vücut elektrikleri de birbirleriyle eşitlenir. Bu durum bir radyonun aradığı istasyonunu bulması ve o istasyonda durması gibidir. Her iki vücut artık ortak ve normalinden daha yüksek seviyede bir frekansta elektrik üretmeye başlar. Bu da aynı zamanda çiftlerin fiziki olarak birbirlerine benzemelerine bile yol açar. Uzun yıllar aynı frekansta çalışan vücutların birbirlerine benzemeleri işte bu nedendendir.”

Aldatmanın iki vücut arasındaki elektriksel uyumun bozulması ve artık birbirini tanımaması sonucu ortaya çıktığını ileri süren Sevil Tunç, “Özellikle aldatan taraf için bu kaotik bir dönemin başlangıcıdır. Çünkü vücut frekansı, yeni bir arama moduna geçer. Bu yüzden halk arasında söylendiği gibi aldatan bir daha aldatır. Vücut elektriksel olarak dinginleşmeyi yani aynı frekansı sağlayacağı eşini bulmak ister. Aldatan fark etmese de vücudunun talebi yüzünden, sürekli bir arayış içinde olur. İlişkinin süresi uzunsa aldatan kendisi bilmese de aslında aradığı kendi eşidir. Aldatma için bir tanımlama yapmak gerekirse buna olsa olsa ‘kaybolma’ diyebiliriz” diyor.

 

 

Yüksek stres aldatmaya yöneltir

 

Aşırı sorumluluk problemleri olanların ve yüksek stres altında yaşayanların aldatmaya daha kolay yönelebileceklerini belirten Yaşam Koçu Sevil Tunç sözlerini söyle sürdürdü:

“Tıpkı hastalıklarda olduğu gibi duygusal baskı altında insan vücudunun elektriksel frekansı düşer. Vücut duygusal baskıdan kaçış için elektrik yükseltici aktivite arar. Bu arayış cinselliği tetikleyici olabilir. Yeni bir kişiyle yaşanacak bir ilişki bu ihtiyacı karşılamada yeterli zannedilir ve kısa bir süre çözüm olur. Ancak bu elektriksel yenilenme ihtiyacı bir süre sonra değişik insan arayışı haline dönüşür. Aynı kişiyle yaşanacak ilişki elektriksel yükselmede fayda veremez hale gelecektir. Çünkü hormonların ana tetikleyicisi vücut elektriğidir.”

 



NUXE MEN İLE ERKEKLER BAHARI KUCAKLIYOR



NUXE, erkek cildinin özel ihtiyaçlarına yönelik geliştirilen Nuxe Men serisiyle kapsamlı bir bakım deneyimi sunuyor.

Erkeklerin cildi, kadınlarınkinden farklı olarak dış etkenlerin olumsuz etkilerine daha açıktır, yapısı gereği daha yağlıdır ve kolajen içerir. Erkek cildinin özel ihtiyaçlarına yönelik olarak geliştirilen NUXE Men serisi, 6 ağaç özünün mucizevi etkisiyle zenginleşiyor. Seri, ürünlerin içeriğindeki meşe, gürgen, sandal ağacı, mantar ağacı, araucaria ve babobab özleri ile cildi yumuşatıyor, onarıyor, koruyor ve nemlendiriyor.

 



KALBİNİZİN ATIŞ HIZI SAĞLIĞINIZI ELE VERİR



 

Hiç durmadan vücudumuza kan pompalayan kalbimizin sesi, sağlığımız ile ilgili çok önemli ipuçları veriyor. Kimi zaman hızlı atan kimi zaman ise yavaş atan kalbimizi yılda en az bir kez kontrol altına alarak, sağlığımıza sağlık katmak elimizde!

 

Türkiye İş Bankası iştiraki Bayındır İçerenköy Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Mutlu Güngör, kalpte görülen ritim bozuklukları ve düzenli yapılacak kontroller hakkında şu bilgileri verdi:


  • Kalbin ileti sistemi, bir evin elektrik tesisatı gibidir. Bu sistem, elektriksel aktiviteyi oluşturan bir jeneratör (sinoatriyal nod) ve oluşan bu elektriksel aktiviteyi kalp kasına götüren yollardan oluşur. Jeneratörün veya ileti yollarının kendi hastalıkları, bazen de bunları etkileyebilecek sistemik hastalıklarda ritim bozuklukları görülebilir. Kalpte organik ritim bozuklukları ise çok geniş bir yelpazeye dağılır.



NABIZ DÜŞÜKLÜĞÜNÜ ÖNEMSEYİN


  • Kalbin elektriksel aktiviteyi oluşturan sinoatriyal nodunda elektriksel aktivite oluşumu yaşla beraber olan dejenerasyona, damar tıkanıklıklarına bağlı beslenme bozukluğuna, bazı depo hastalıklarına, tiroid fonksiyon bozukluklarına veya pek çok sistemik hastalığa bağlı olarak azabilir. Bu durumda normalde 60-100 arasında olan impuls çıkarma hızı düşer. Hastanın nabzı 60/dk altındadır. Bu durum vücutta beslenme bozukluğuna sebep olur. Hasta baş dönmesi, halsizlik, minimal eforda dahi nefes darlığı veya bayılma gibi şikayetlerde bulunur.

  • Hastanın nabzının düşük olduğu, çekilen EKG’lerde veya ritim takibi amacıyla yapılan 24 saatlik ritim holter incelemesiyle tespit edilir. Bu durumda tedavi, kalbin elektriksel aktivitesini sağlayabilecek kalıcı kalp pili uygulamalarıdır. Kalp pilleri göğüs kasının altına yerleştirilen 3x5 cm ebatlarında cihazlardır.



KONTROLLER İLE KALBİNİZİN SORUNLARINI DİNLEYİN


  • Normalde kalbin jeneratörüne bağlı kalp kasına iletim sağlayan bir ana kablo mevcuttur. Bazı kişilerde doğumsal olarak ikinci bir kablo bulunabilir. Buna ‘aksesuar yolak’ denilir. Bu aksesuar yolağın aktiflendiği durumlarda kalp hızının 150-200/dk kadar çıkabilen, ani başlayıp ani biten, göğüste huzursuzluk hissi oluşturabilen çarpıntılar oluşur. Bu çarpıntıların ne zaman başlayacağını ne kadar süreceğini tahmin etmek pek mümkün değildir.



 



SAĞLIKLI KİLO ALMAK İSTEYEN
ev yapımı tahıllı, kurubaklagilli çorba içsin



 

Yaz geliyor, herkes kilo vermek istiyor. Peki ya zayıflıktan şikayetçi olanlar ve kilo almak isteyenler neler yapmalı? Sağlıklı beslenilerek nasıl kilo alınabilir? İdeal kiloya ulaşıp o kilo nasıl korunabilir? En çok sorulan bu sorularınızın cevabını Batıgöz Sağlık Grubu’ndan Diyetisyen Büşra Kaya verdi.

 

“Ben bir diyetisyen olarak hayatı boyunca zayıf yani ideal vücut kitle indeksinin (VKİ) altında olan bir bireyin kilo almasının hayatı boyunca obez olan diğer bir bireyin zayıflamasından daha zor olduğuna inanıyorum. Bununla birlikte zor olan bir işi sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmek isteyerek daha da zor bir iş haline getiriyoruz. Yani vücut ağırlığımızı artırmak için yalnızca kalorisi yüksek diye tükettiğimiz besinler fark etmeden vücudun yağlanmasına sebep olabilir ve ‘viseral yağlanma’ yani iç organlarınızın yağlanmasına neden olabilirsiniz. Bu durum sonucunda insülin direnci, karaciğer yağlanması, kalp-damar hastalıkları gibi birçok hastalığa yakalanma riskini artırabilirsiniz.”



Nelere dikkat edilmesi gerektiğini Batıgöz Sağlık Grubu’ndan Diyetisyen Büşra Kaya şu şekilde sıraladı:

ÇAYIN VEYA SÜTÜN İÇERİSİNE BAL KOYABİLİRSİNİZ


  • Kahvaltınızda tüketeceğiniz çayınızın içine bal ekleyebilir veya çay yerine tam yağlı süt ya da meyve suyu tüketerek daha fazla kalori almayı sağlayabilirsiniz.

  • Su tüketiminizin yemeklerden sonra olmasına özen gösterin. Eğer yemeklerle birlikte su tüketirseniz; mide kapasiteniz daha erken dolar ve yeterince kalori alamayabilirsiniz.



ÇORBANIZA KURUBAKLAGİL EKLEYEREK KALORİSİNİ ARTIRIN


  • Yemeklerinizi pişirirken besin değerlerini artırabilirsiniz. Örneğin çorbalarınızın içerisine kurubaklagil ve tahıl gruplarından ekleyerek hem yemeğinizin protein miktarını, hem de kalorisini artırmış olursunuz.

  • Yatmadan önce sütlü cici bebe veya süt, bal ve muz ile hazırlayacağınız bir karışım içebilirsiniz.



ARA ÖĞÜNLERDE KURU MEYVE, CEVİZ, BADEM TÜKETİN


  • Ara öğünlerinizde düşük hacimli ama yüksek kalorili besinler tüketebilirsiniz. Örneğin; ev yapımı kek, kurabiye olabilir.

  • Yine ara öğünlerinizde tüketmek için taze meyve yerine kuru meyveleri tüketerek daha az hacimli ama daha yüksek kalorili besinler tercih edilebilir.

  • Beslenmenizde mutlaka ceviz, fındık, fıstık, badem gibi yağlı tohumlara yer vermelisiniz.